Hem televizyon kariyeri hem de sahne ve müzik çalışmalarıyla eski çalışma hayatına yoğun şekilde devam eden Seren Serengil bu yılda iddalı geldiğini sevenleriyle paylaştı. Valla Valla isimli single çalışmasından sonra yeni şarkı çalışması için titizlikle hazırlanan Seren Serengil sürpriz şarkısı ile 2023 yaza damga vuracak!

Haftanın 5 günü canlı yayın ile Beyaz Tv de Söylemezsem Olmaz isimli programda izleyiciyi ekranlara kitleyen Serengil her dönem gündemde!

İşte Seren Serengil hakkında merak edilenlerler.

Çok ünlü bir babanın kızı olarak dünyaya geldiniz. Bu sizin için zor oldu mu?

Seren Serengil: Çok zor, bütün özgürlüğünün gitmesi demek. Çocukluğumdan beri Öztürk Serengil’in kızıydım. 16 yaşımda Seren Serengil oldum.

Neler yaşadınız ? Nasıl geçti çocukluk?

Seren Serengil: Nişantaşı’nda oturuyorduk. Bizim kapıcının kızı vardı, harçlığını çıkarmak için kapıda kolye satardı. Ben de onunla satmak için anneminkilerden indirdim. Annem geldi, “Ne yapıyorsun? Öztürk Serengil’in kızı kolye mi satıyor diyecekler” dedi. O zamanlardan başladı annem “Onunla arkadaşlık edebilirsin, bununla edemezsin” demeye.

En büyük hatalarınız nedir?

Seren Serengil: Pişman değilim ama evliliklerim olmasaydı iyi olurdu. Kimse için kötü bir şey söyleyemem; onlar benim için, ben de onlar için doğru insan değildim. O yüzden olmadı.

Sahne kıyafetleri gündemde bir süredir. Kimi “Herkes istediğini giysin” diyor, kimi “Olmaz, yakışmaz” diyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Seren Serengil: Jennifer Lopez’ler, Beyoncé’ler dev konserlere büyük şovlarla çıkıyorlar. Mayoları string, popolarını sallıyorlar. Onların vücut dili ve yapılarına yakışıyor. Siz kalkıp bir gazinoda, insanlar Yemek yerken, don giyip poponuzu onlara eğip salladığınızda kıyafet maksadını aşıyor. Yoksa ben de transparan, dekolte giydim… Asıl hareketler elbiseyi tamamlıyor; müşteri bana çiçek versin, ben ona vereyim ama bir müşterinin kucağına oturamam, olmaz… Herkes istediğini giymekte özgür ama hareketler çok önemli, müşteriyle, en yakın arkadaşın da olsa, mesafeli olmalısın.

Geçirdiğiniz zayıflama operasyonlarıyla ölümle göz göze geldiniz. Neler hissettiniz?

Seren Serengil: Ne annemi düşündüm ne başka şeyi. Tohma’yı arkamdan üzüleceği için düşündüm ama onun bir ailesi var, alışacaktı. Ama gözüm köpeklerim için arkada kalacaktı. Noy Noy ben olmayınca elbise dolabına saklanıyor, yemiyor, içmiyor. Ölürdü herhalde. Arkadaşlarıma vasiyet videoları çektim. Ölüme gidecek kadar hayatımı tehlikeye atmaya değer miydi? Çok düşündüm. Şimdi umurumda değil, bak pizzaları yiyorum. Çünkü hayat o kadar kısa ki.

Sevgiliniz Mustafa Rahman Tohma ile nasıl tanıştınız?

Seren Serengil: 6 yaşımdan beri kayakla ilgili her şeyi takip ediyorum. Instagram’daki DM’lerime çok olduğu için bakmıyordum. O gün tesadüfen baktım, biri İngilizce “Kayak sezonu geldi” yazmış. Kayak grubundan biri yazdı sandım. Açtım baktım Tohma… Tanımıyorum, artık açmış da bulunduğum için mesajı, bir emoji koydum. Mustafa o kadar nezaketliydi ki... “Kartalkaya’ya gidiyor musunuz? Her şey yoluna girecek” falan dedi. Bazen yakın olmayan biriyle konuşmaya ihtiyacın olur, ben de anlatmaya başladım. Ara ara yazıştık. Bir ay sonra “İstanbul’a geleceğiz, yemek yiyelim mi” dedi. Buluştuk, yanımızda arkadaşlarımız vardı, asla konuşamıyorduk.

Sektörde bir şeyi değiştirecek olsanız, bu ne olurdu?

Seren Serengil: Sektörde bir şey değiştirecek olsam o kadar çok şey var ki... Bir şeyin değişmesiyle asla düzelmez maalesef. İlk olarak para karşılığı kalemini satan gazetecileri gazetelerden tümüyle attırırdım. Çünkü birçok kişinin yaptığı ahlaksızlıkları örtbas edip bir çok kişiyi hiçbir numarası yokken star gibi gösterdiler ve bir çoğuna haksızlık ettiler. Bir de ahlaksızca yaşam sürüp onun bunun evliliğine göz dikmiş, işte ne bileyim asla kabiliyeti olmadan sevgili parasıyla albüm yapmış, sevgili parasıyla bir yere gelmiş, sevgili parasıyla kendini altın harflerle yazdırmış kişileri bu piyasadan kazdırırdım. Sistemi tamamen değiştirirdim yani bu bir tek şey değil, bayağı bir insanı kazdırırdım ki ben bunu programda yaptım. Bunların farkında değil kimse, ama ben o bitmez, ona bir şey olmaz,  o, bu... diye herkesi bitirdim. Yüzlerini göstere göstere bu insanların maskelerini düşürdüm. Ben birçok kişiyi bitirdim. Şöyle bitirdim; zaten yoktu varmış gibi gösterdiler. Normalde başarısız, başarılı gibi yansıttılar. Konserleri falan yoktu, konserden konsere koşuyormuş gibi yansıttılar. Gerçeğini söylemiyorlardı çünkü cebe para indiriyorlardı. Maalesef böyle bir sistem var Türkiye’de, çok rezil bir sistem. Ben de bunların, bu sektörde nasıl işlendiğini açık açık söyledim, o algıyı yıktım.

Yeni dönem şarkıcıları nasıl buluyorsunuz, sizce başarılılar mı?

Seren Serengil: Başarılı kişiler vardır ama ben inan dinlemiyorum, çabuk tüketildiği için olabilir. Ben Ajda Pekkan dinliyorum, Ferdi Özbeğen dinliyorum. Mesela Edis olsun, Aleyna Tilki olsun, alanlarında başarılı olabilirler ama arkadaşlarımla oturup evde hadi bir Edis, Aleyna gecesi yapalım demiyorum. Z kuşağı dinliyor onları, ben benim jenerasyonum olarak söylüyorum. Tabii ki güzel şarkılar olunca dinliyorum ama dediğim gibi oturup da onun bunun gecesini geçirip efkarlanmıyorum. Ne şarkılar şarkı, ne sözler söz. Hep cover okunuyor. Ne varsa 90’larda var, altın kuşak. O yüzden eskilerin tadını yeni dönemde maalesef alamıyorum. Starlık da maalesef Tarkan ile birlikte bitti, kimse kusura bakmasın. 

Hayatta herkesin bir kırmızı çizgisi var, sizin kırmızı çizginiz nedir?

Seren Ssrengil: Köpeklerimdir. Her şeyin öncesinde geliyorlar. Hayatım onların üzerine kurulu, dışardan bilinmiyor. Onlarla mutluyum. Onlarla gittiğim seyahatten mutluyum, onlarla evde geçirdiğim zamanlardan mutluyum. Onların giremediği hiçbir yere gitmiyorum. Onlarla uyuyorum, onların yatakta rahatı önemli mesela. Onlar benim yaşama nedenim. Onlar olduğu için her şeyin üstesinden gelebilirim. Çocuğum düştü köpeklerime sarıldım, babam öldü onlara sarıldım. Sevgilimden ayrıldım, evliliğim bitti, o oldu, bu oldu ve her seferinde bütün acılarımda onlara sarıldım. Dolayısıyla benim için hayatta her şey gelip geçebilir, sevgili de aşk da evlilik de dahil ama onlar benim hayatımdaki kırmızı çizgim, olmazsa olmazım.

Bugüne kadar en yanlış anlaşıldığınız konu ne oldu?

Seren Serengil: Yanlış anlaşıldığım tek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Beni anlamak isteyen anlar, anlamak istemeyen anlamaz. İnsanların hakkımda neyi yanlış algıladıkları veya algılamadıkları ile alakalı çok fazla düşünmem. Yani benim için doğrularım ve o doğrularıma nasıl sahip çıktığım önemlidir. Bir şeye sahip çıkmam için, o sahip çıktığım şeyin doğru olduğunu bilmem benim için yeterlidir. Herkesi mutlu edemezsin. Ya sen mutlu olacaksın ya insanlar mutlu olacak. Ben kendim mutlu olmayı tercih ediyorum. Ona göre yaşıyorum. Anlayan anlıyor, anlamayan anlamıyor. Ona çok ilgili değilim.  Ama televizyon programlarında gerçekten doğru olduğuna inandığım şeylerin arkasında duruyorum ama "totali ne düşünür." "ben böyle bir şey söylersem linç yer miyim," "millet bunun hakkında çok kötü düşünüyor, ben de o gruba dahil olayım da ona tü kaka diyeyim, onu yerden yere vurayım çünkü bütün insanlar zaten onun için böyle düşünüyor" deyip haksızlık edemem. Bir şeyin doğrusunu araştırıyorum, vicdanen muhakemesini yapıyorum, o olayla ilgili insanın hayat geneli beni ilgilendirmiyor ama önüme gelen olayla ilgili haklılığına inanmışsam arkasında duruyorum. Kim ne der, kim o insan hakkında ne düşünüyor çok ilgilenmem.