Siyasetten zerre hazzetmiyorum ama maalesef son günlerde adeta her yerden siyaset fışkırıyor. Eh haklıda bir sebebimiz var.

Bu hafta sonu yine sandık başında olacağız. Görüşünüz, tarafınız ne olursa olsun mutlaka sandığa gidin. Bu bir vatandaşlık görevidir. Oy vermek demokrasinin bir gereğidir. Ülkeyi yönetecek kişiyi seçmek vatandaş olarak bizim hakkımızdır.

İcraatlarını beğenirseniz bir adaya oy verirsiniz: fikir ve icraatlarından ümidiniz yoksa veto edersiniz bu kadar basit.

Elbette verdiğimiz her oyun bir anlamı, bir vebali, bir sorumluluğu olacak ancak bazılarının abarttığı kadar da değil.

Dağdaki çobanın da oyu bir, Cumhurbaşkanının da oyu bir. Vali de aynı zarf, pusula ve mühür ile oy kullanıyor, köydeki nineler de.

Siyaset ile dolu bu günlerde ne yazık ki çok kalp kırılmalara da rastlıyoruz.

Okumayan, okuduğunu anlamayan, küfrü eleştiri diye nitelendiren, siyasal alanda herkese sövmeyi maharet sanan ve üslup adabını yerle yeksan eden bir zümrenin sosyal medyadaki varlığının acı sancısını derinden hissettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz maalesef.

Bu zümrenin varlığı, hiç şüphesiz toplum adına düşünen ya da yorumlayan bireyleri ziyadesiyle ürkütüyor. Çünkü yazılanların içeriğini ya da olayları değil yazanın ya da söylenenin kimliğini veya kişiliğini hedef alma alışkanlığı öne çıkıyor. Özellikle sosyal medyada bu şahsiyetlerin akla mantığa sığmayacak yorumlarına çok sık rastlıyorum. Aklı başında bilgi birikimi olduğunu düşündüğünüz insanlar bile bu ve benzeri yorumları ciddiye alıp paylaşımlar yapma çabasında oluyor. Adı üzerinde orası sanal alem orada atıp tutmak çok kolay oluyor. Oysa bir çoğumuz aslında çok iyi biliyoruz ki, bu hesapların birçoğu sahte hesap ve bu gibi paylaşımlarla olmadık gerilimler yaratma çabasındalar. Belki de amaçları ikinci tura kalan seçimleri gergin bir ortama taşımak.

Size tavsiyem, bu tarz yorumlarla halkı kışkırtmaya çalışan hesapları engelleyin gitsin. Onların yazdıklarına siz cevap verdikçe sizi gören bir başka hesap cevap verir bu böyle uzayıp gider.

Affınıza sığınarak bir kaç tavsiyede daha bulunmak istiyorum. 

Önce ki haftalar da "14 Mayıs'ta önceliğimiz Türkiye olmalı" başlıklı yazımda, seçimler gelip geçicidir demiştim. Aynı cümlemi yineliyorum. Seçimler gelip geçicidir, baki kalacak olan ülkemiz ve milletimizdir.

Seçimin sakin ve huzurlu geçmesini istiyorsak. Öncelikle kendimizi sakin ve huzurlu olmaya odaklamalıyız.

Yakınlarınızı, eşinizi, dostunuzu, arkadaşlarınızı bu süreçte kırmayınız.

Olur olmaz ortamlarda taraf olmayınız.

Siyasileri savunacağım diye kimseyi ötekileştirmeyiniz

Ahlakı olmayanda siyaset aramayınız.

Siyasilere baktığınızda iki yüzleri görünüz.

Kamera önündeki yüzleriyle meclis çatısı altında karşılaştıklarındaki kinleri aynı değildir.

Biz ise, senin partin, benim partim kavgasıyla birbirimizi yiyoruz.

İktidar şunu dedi, muhalefetin başı şöyle dedi diye kinimizi kusuyoruz.

Fanatik parti taraftarlarıyla başa çıkmak neredeyse imkânsız.

Parti gözüyle baktığınızda haklıyı, haksızı anlayamazsınız.

Bırakın parti gözüyle değil siyasilere ahlak gözüyle bakınız.

Olayla bakarken parti gözlüğünü bir kenara bırakıp olaylara objektif bakınız.

Demem o ki Bırakın iktidar muhalefet kavgasını. Seçim için birbirinizi kırmaya, üzmeye, kavgaya değmez.

Siyasiler barışıkken siz dostlarınızdan uzak kalmayın.