ABD Başkanı Trump’ın çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük vergileri koymayı dile getirmesinin ardından ticaret sav

ABD Başkanı Trump’ın çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük vergileri koymayı dile getirmesinin ardından ticaret savaşları mı başlıyor kaygısı, ekonomi dünyasında ön sırayı alan konu oldu. Konunun çıkış noktasına, ABD’nin dış ticaret açıklarını kapatmaya yönelik hamleleri diyebiliriz. Trump’ın seçim vaadleri arasında da yer alan ek gümrük vergileri önümüzdeki günlerde uygulamaya konulacak. Peki, gerçekten bir ticaret savaşı başlar mı? AB ve Çin özelinde diğer ülkelerin karşı hamleleri gelir mi? Analiz etmeye çalışalım.


ABD, 700 milyar doların üzerinde dış ticaret açığı veriyor. Yani dışarıya sattığından daha çok dışarıdan alım yapıyor. Bunu azaltmak ya da artıya geçirmek için bazı hamleler yapması tabi ki beklenen bir gelişme. Ancak ilk etapta öne sürdüğü çelik ve alüminyum alımına ilişkin tedbirler işin sadece görünen yüzü ve bir bakıma nabız yoklama diyebileceğimiz öncü bir hamle olabilir. ABD dış ticaret açığının hemen hemen yarısını Çin’le yapıyor. Çin’e dış ticaret açığı 300 milyar doların üzerinde… Peki çelik alımına getireceği ek %25 gümrük vergisi Çin’le olan açığa tesir edecek mi? Hayır. Çünkü ABD’nin en çok çelik alımı yaptığı ülkeler sıralamasında Çin 12. sırada yer alıyor. Bu ek vergi en çok Kanada ve Meksika’yı etkileyecek. Bu yazıyı kaleme aldığımız dakikalarda yapılan yeni bir açıklama ile Kanada ve Meksika’nın bu düzenlemeden muaf tutulacağı belirtildi. Demek ki, nabız yoklamayı destekleyen bir süreç olduğu fikri güçleniyor.


Ticaret savaşları başlarsa, bu sadece birkaç ülkeyi etkilemez. Çelik örneğinden yola çıktık, oradan devam edelim. Çelik, birçok sektörün hammaddesi konumunda yer alıyor. Özellikle otomotiv sektöründe ciddi bir paya sahip… Çelik fiyatındaki artış, diğer tüm sektörleri domino etkisi ile kıskaca alabilir. Özellikle Avrupa Birliği’nin de bu hamlelere karşı, kendi stratejilerini ortaya koyması ticaret savaşını körükler. Ülke büyümeleri yavaşlar. Global ticaret küçülür. İstihdam azalışları gündeme gelebilir. Dışarıdan almak yerine, içeride üretmeyi başarmak belli bir süreç ister ve bu süreç iç dengeleri, enflasyonu olumsuz etkiler. Ticaret savaşları beraberinde kur savaşlarını tetikler. Rezerv para olan Amerikan Doları bu hamlelerden kısa vadede olumsuz etkilenir. Bu dönemde dünya ticaretinin yaklaşık %65’inin USD ile yapıldığını görüyoruz. Bu oran aşağı yönde etkilenebilir. İmalat sanayi dışında enerji sektöründe gelebilecek karşı hamleler domino etkisini başlatır.


Bu saydıklarımız olumsuz senaryolar arasında yer alıyor. Ama işin bir de kağıt üzerinden çıkıp gerçek dünyaya uyarlanması var. Ekonomik dengeler bir anda değiştirilemez. Politika belirleyiciler bu tür aksiyonları önce ‘nabız yoklayarak’ test eder, sonra da bir kısmını törpüleyip zamana yayan stratejilerle hayata geçirir. Günümüzde her şeyden önce, ticaret savaşlarından – kur savaşlarından önce bir denge savaşı var. Dengeyi belirleyici aktör olma savaşları yaşanıyor. Kuzey Kore ile ABD arasındaki test etmeleri hatırlayalım. Karşılıklı restleşmeler, kırmızı butonların önünde çekilen fotoğrafların dünyaya servis edilmesi vb. ‘nabız yoklamaları’ düşünelim. Bugün gelinen noktada Mayıs 2018’de iki ülke başkanının karşılıklı randevulaşmaları gerilen ortamı soğutuyor. Yani öyle bir denge var ki; önce söylemleri gerip, sonrasında eylemleri yumuşatan bir politika izleniyor. Ticaret savaşlarının da başlaması bugünden yarına alınan birkaç kararla olmayacaktır. 2000’li yılların başlarında da bu tür hamlelerle karşılaşmıştık. Sonrasında terazi dengeyi buldu, kazan-kazan hamleleri ile dünya ticareti hızla büyümeye başladı. Önemli olan, Dünya ticaretinde söz söyleyen, politika belirleyen aktörler arasında yer alabilmektir. Tabi ki, tamamen dışa kapalı bir ekonomiden bahsetmiyoruz. Ticaret dengelerinde terazinin diğer yanını doldurabilecek enstrümanlara sahip olmaktan dem vuruyoruz. Ülkemizde son yıllarda gelişen savunma sanayi buna güzel bir örnek olabilir. Dışa bağımlılığı kilit sektörlerde azaltmakla terazinin bir tarafını doldurmaya başladık. Daha atılacak bir çok adım var, bu doğru… Dünya ticaretini, güç dengelerini iyi okumak ve bu tür savaş dışı savaşlarda da yer almak bu yüzyılın kaçınılmaz gerçeği olacaktır.


Sonuç olarak; ABD’nin gümrük vergileri ile ortaya attığı ticaret savaşları söylemi zamanla yumuşayacak ve her zaman olduğu gibi denge kurulacaktır. İngiltere’nin AB’den çıkış sürecinde oynayacağı kozlar ve karşılıklı hamleler önümüzdeki günlerde en hassas konuların başında gelebilir. Dünya ticaretini bu açıdan da analiz etmeye devam edeceğiz.