………1991 yılının Ağustos ayında her ikimizde görev yerimize intikal etmiştik.. Ben atanma tebligatını aldığımda henüz Denizli Tugay Komutanl

………1991 yılının Ağustos ayında her ikimizde görev yerimize intikal etmiştik.. Ben atanma tebligatını aldığımda henüz Denizli Tugay Komutanlığında görevliydim. Hakan Özkaner Denizli’li olması nedeniyle  yeni kıtasına gitmeden önce koordinasyonda bulunmak için yanıma gelmişti. Kendisiyle, kader birliği yapacağımız bölgeye katılmadan önce yaşanacak tehlikeleri gözden geçirme imkanı bulmuştuk.   
Ön görüşmede Hakan Özkaner’i daha yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Anlattıklarından; endişeli olduğunu, Tekirdağ/ Hayrabolu’da görevli iken teröristler tarafından sürekli tehdit edildiğini, kısacası sıkıntılarını, endişelerini dile getirmişti. Daha sonra birliğimize ( Rus-Ermeni-PKK vb. tehlikelere açık, teröristlerin fink attığı 50 kilometrelik hudut hattı) ben tabur, o ise bölük komutanı olarak katılmıştık. Başlangıçta eş ve çocuklarımızı götürmeyerek bölgeyi, ayağımızı basmadık yer kalmayacak şekilde zihnimize kazıdık. Almanya’da çalışan eşi, uçakla İstanbul üzerinden aktarmalı olarak  Erzurum  hava alanına ineceğinden, bana, “müsaade ederseniz eşimi karşılamak üzere Erzurum’a gidebilir miyim? ” talebinde bulundu. Her ikimizin de birliğimize katılalı henüz 1,5 ay olmuştu. O nedenle “sivil kıyafetli olmasını, silahını yanına almasını ve istendiği takdirde kullanılmak üzere Iğdır DSİ. Bölge Müdürlüğünde mühendis olduğunu belirten sahte kimlik düzenlendiğini, yola çıkmadan önce mutlaka belirttiğim hususları dikkate alarak eşini karşılayabileceğini” söyledim... 
Verilen emirleri yerine getirdiğini tespit ettiğimde, yol emniyetini alarak Erzurum’a intikalini sağladım.. Önünde yoğun çalışma günleri olacağı düşüncesiyle de Erzurum Ordu Evinde bir iki gün  eş ve çocuğu ile hasret gidermesini, daha sonra müsait bir zamanda  da haberli ve emniyetli  şekilde birliğine geri dönmesini belirttim.
Ancak vahşetin gerçekleşmesinden kısa bir zaman sonra yapılan tahkikat neticesinde teröristlerin zamanında bölge insanına, çeşitli kurum ve teşekküllere ve bölgede mevcut iletişim ve işletme vasıtalarına nüfus ettiğini, hedeflenen kişilerin telefonlarına girilerek yapılan konuşmaların dinlendiğini öğrenmiştik..  
“Bölge insanı adeta gündüz kuzu, gece ise kurda dönüşüyordu.”  Benim için büyük anlam ifade eden bu terim dikkate değerdir!.. 
Ne olmuştu da; birlikte kurtuluş savaşı verdiğimiz Doğu/Güney Doğu Anadolu insanını kendimize düşman etmiştik?!..  
Ne olmuştu da; emperyalistlerce, 20’ci yüzyılın başından itibaren Büyük Yahudi Kürt Devletinin temellerinin atılmakta olduğuna,  zamanın hükümetleri duyarsız kalmışlar ve  yaklaşmakta olan tehlikeli gelişmeleri algılayamamışlardı!...
Yöre halkının verimli kutsal toprakları terk ederek  büyük şehirlere göç ettirilmesinin altında yatan gerçeklerdir,  yukarıda dile getirdiğim içler parçalayıcı gelişmeler!...Şimdilerde Suriye’den  ülke dışına göçe zorlananlar  gibi!... 
Verimli olmayan toprakları emperyalistler hiç umursarlar mı?
O nedenle, Unutulmamalı, Unutturulmamalıdır! 
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra kurulan hükümetlerin yöreyi ve insanını göz ardı etmesinin sonucudur, bu gün cazip coğrafya da yaşanan acılar!..
Unutulmamalı, Unutturulmamalıdır!...
Hal böyle olunca kaybedilen, göz ardı edilen insanları kazanmak, vatana ve millete yararlı bireylere dönüştürmek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin  ( Türk Milleti) asli görevi olmuştur!... 
Gocunmadan Bu Millet İçin Başkalarının Görevini De Üslenmek, Türk Milletinin= Türk Ordusunun  En Başta Gelen Görevidir ve Öyle de Kalacaktır!.. 
Unutulmamalı, Unutturulmamalıdır!..
Bu gün dimdik ayakta durabiliyorsak;  -hani yıpratmak için yıllarca  düşmanların seferber olduğu- Türk Silahlı Kuvvetleri sayesindedir…
20 yüzyılın başlarından itibaren yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin yok sayıldığı, günümüzde ise düşmanlarca tarihten silinmesi adına her türlü mücadelenin verildiği bu endişe verici tabloda son rötuşlar yapılmaktadır!.. Kötü gidişata karşı koyması gerekenler acaba  Türkiye’mizin birlik ve beraberliği, huzur ve güveni, inkişafı  için nasıl bir politika izlemişlerdir de, bu esef verici tabloyla karşı karşıya kalınmıştır,  merak konusudur!?  
Unutulmamalı, unutturulmamalıdır!..
Yine  içimizi dağlayan vahşete dönelim: 
“……..Kimseye güven duyulmayacak bir bölgede yaşıyorsunuz..” Sanki  size düşman olan yabancı bir ülkedesiniz... Üsteğmen  Hakan Özkaner bir ara telefonda  bölüğüne “ben yarın  Erzurum’dan Iğdır /Tuzluca’ya hareket edeceğim haberiniz olsun” şeklinde bildiride bulununca, teröristler önce PKK sempatizanı olan Tuzluca belediye Başkanı (!)  - o bölgede  PKK sempatizanı olmamak sıkar biraz- ile irtibata geçiyor, daha sonrada  telefon hattına  saplama yapılarak aracın hangi koltuğunda seyahat edeceğine varıncaya kadar Iğdır turizm şirketinden bütün  telefon konuşmaları kayda geçiriliyor. Araç, teröristlerce Kağızman Demir kapı mevkiinde durdurulduğunda, her türlü tedbir alınmasına rağmen PKK yandaşı  olan şoförle(!) yapılan Kürtçe konuşmanın sonucu  araca giren terörist, direkt  17 ve18  numaralı koltuklarda oturan sivil kıyafetli ve sahte kimlikli Üsteğmen Hakan Özkaner ve ailesinin aşağıya inmesini istiyor ve bizleri derin acılara  sürükleyen  ve  tahammül sınırlarımızı zorlayan o vahşet meydana geliyor... O gün bu gündür yaşanılan sayısız üzücü olayların içinde beni en çok etkileyen ve kamçılayan, kahraman Hakan Özkaner’in şehit edilmesi olayı olmuştur...       
Olayın olduğu 06 Ekim 1991 tarihinden itibaren her gün uykumuzdan,  ailemizden ve her türlü sosyal münasebetlerden feragat ettik!.  Gerçekleştirdiğimiz büyük ve kapsamlı operasyonlar sonucu Hakan Özkaner’i hunharca katledenlerin dördünü etkisiz hale getirdik.    
Nasıl mı? ? Açıkladığımda şaşırmayınız!..
Güney Doğulu kahraman Mehmetçiğimin makineli tüfeğinden ateşlenen mermilerle intikamımız alınmıştır.... 
Önemlidir!
Zira, küçümsenen, hakir görülen, gözlerin kapatıldığı, kulakların tıpalandığı  O, Doğulu/Güneydoğulu insanlar kazanılırsa en yakın dostunuz, güven duyacağınız kahramanınız olurlar!..  
Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir husus var. On kişilik korumamdan yedisi (7) Doğu/Güneydoğuluydu.  
Önemsenmelidir. İbreti alem için Unutulmamalı, unutturulmamalıdır!.
İnsan idaresi dünyanın en zor işidir..O nedenle komutan vardır, komutancık vardır..
Kolay değildir kıtaları idare etmek!..İnsanları (DOST/DÜŞMAN) kazanmak, bir hedefe tevcih etmek!..
“İlk hedefiniz Demirkapı mevkii dediğinizde arkanızda   maiyetinizin olup/olmamasıyla ölçülür, komutanlık yapıp yapmadığınız!..