“Benim kitabım uzun araştırmalara dayanıyor, benim kitabımın bir misyonu var, yazılmayanı yazdım ben, benim kitabım salt kurgu değil!” diye fever

“Benim kitabım uzun araştırmalara dayanıyor, benim kitabımın bir misyonu var, yazılmayanı yazdım ben, benim kitabım salt kurgu değil!” diye feveran ediyordu.

Şaşırdım, anlamaya çalıştım. Ama ben onun beklemediği birkaç kelam edince rahatsız oldu ve tamamen tumturaklı, beylik sözlerle kendini savunmaya koyuldu. Ve aramızda, sanal ortam normlarına göre bir itiş kakış başladı.

‘Büyük Yazarların Gizli Hayatları’nda yazar. [Robert Schnakenberg (Eser Sahibi), Duygu Akın (Çevirmen), Yayınevi (Domingo)]

Usta yazar (aynı zamanda senaryo yazarı) William Faulkner, bir gün Hollywood keşmekeşinden sıyrılarak, yönetmen Howard Hawks ve ödüllü aktör, ilk dönem sesli sinema oyuncularından Clark Gable birlikte güvercin avına çıktı.

William Faulkner ile Howard Hawks, av esnasında edebiyat üzerine sohbet ederken, Clark Gable; Faulkner’a, ona göre, yaşayan en büyük yazarın kim olduğunu sordu.

William Faulkner; Ernest Hemingway’i, (Portekiz asıllı Amerikalı roman ve oyun yazarı) John Dos Passos’u ve elbette kendisini de içeren bir liste sıraladı.

“Ah, siz de yazıyor muydunuz?” diye sordu Clark Gable, kiminle avlandığı hakkında en ufak bir fikri olmadığını açık ederek veya büyük yazarı alaya almak, küçümsemek isteyerek…

“ Evet, Bay Gable ben de yazıyorum,” diye yanıtladı William Faulkner. Sonra, kendinden emin bir edayla, gürleyerek lafı gediğine koydu.

“Peki Bay Gable, siz ne iş yapıyordunuz?”

Clark Gable, böyle akıl dolu bir soru karşısında nasıl davrandı veya ne yanıt verdi bilmiyorum. ‘Büyük Yazarların Gizli Hayatları’nda anlatının devamı yazmıyor çünkü.




Birisi, değerli, yazar arkadaşıma, "Yazar kendi kitabının reklâmını yapmamalı, tencere tava mı bu?" demiş.

Deyip demediğini bilmiyorum, kurgu da olabilir. Son zamanlarda çok yapılan ve sosyal medya uzantılı mecralarda tutan da bir eylem bu.

Yazarımız, ‘yazar kendi kitabının reklâmını yapmamalı’ diyen kişiye "Öyle ama benim kitabım uzun araştırmalara dayanıyor, kitabımın bir misyonu var, yazılmayanı yazdım ben, benim kitabım salt kurgu değil," gibi saiklerle kendini savunmuş. (Fazlasıyla akıllıca...)

Ben de "Buna bile söylemeye gerek yok, sadece ‘yazar kendi kitabının reklâmını yapabilir’ diyebilirsiniz. Ne yani, araştırmaya dayanmayan, bütünüyle kurgu olan ve yazılmayanı yazmamış kitapların yazarları kendi eserinin reklâmlarını yapamaz mı? Onların herhangi bir misyonu yok mu?" diye sordum.

Sanırım hep övgüye, 'sen markasınlar'a, büyük yazarsınlar’a alıştıkları için, böyle insanlar, onları anlamaya çalışanlar veya bir tür matematikle duymak istemediklerini söyleyenler karşısında afallıyorlar. Ya da yaşadığımıza benzer tartışma kültüründen besleniyorlar.

Bir havalar, burnundan kıl aldırmamalar, açıklama yapıp, kendini anlatmak yerine, “burası benim sayfamlar, istediğimi yazarımlar, evet benim kitabım diğerlerinden çok farklı diye ısrar etmeler, isterseniz çıkabilirsinler...”

Tamam dedim, eyvallah... Onu sevgili egosuyla ve marka yazarlığıyla baş başa bıraktım.

Bunu bir yazar ile yaşadık. Elinin kalem tuttuğunu söyleyen, uzun araştırmalara dayanan bir kitap yazdığını, kitabının misyonu olduğunu, yazılmayanı yazdığını iddia eden ve güya salt kurgu olmayan bir eseri ete kemiğe büründüren bir insanla oldu bu.

Yazının bir tarafından tutmuş insanlara her zaman saygım var. Ama benzer, bazı yazarlar işin özünü sakatlıyor gibime geliyor. Çünkü yazarlık, sağduyulu olmak, anlamaya çalışmak, durup dinlemek, ne diyorlar demek, öfkelenmeden her türlü fikre ve yoruma açık olmak değil mi?

Yazının, edebiyatın, kitapların dedikodusunu yapan, işi magazine çeviren, görselliği ön planda tutan, gerçekleri istedikleri gibi eğip büken ve anlamaya çalışıp anlayışla karşılamak yerine gerginleşen insanlar (maalesef) bunlar...

Hadi bakalım, edebiyatın yükünü çekmek yerine normlarını kendinize göre çevirin ve tadını çıkarın, gün sizin gününüz...

Her zaman her yerde ağırlığını koruyan, zeki, anlayışlı ve yazarlığın manevi şahsiyetini ulu bir ağaç gibi taşıyan William Faulkner gibi büyük yazarlardan buralara geldik.

Fatih ALTINBEYAZ