Suriyeli Aylan bebeğin Bodrum kıyılarına vuran cansız bedeni yeni Aylan’ların ölümüne engel olmadığı gibi yüzlercesi daha Yunanistan’ın insanlık dışı tutumu nedeniyle Akdeniz ve Ege sularında hayattan koptu. UNICEF raporuna göre Ege Denizi’nde boğulan yüzlerce sığınmacının üçte birini çocuklar oluşturuyor. Malesef Yunaistan bütün dünyanın gözü önünde bu insanları ölüme iterken, demokrasi havarisi ve insan hakları savunucusu Avrupa Birlği ve Dünya kamuoyu buna sessiz kalıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Josoo adlı siivil toplum örgütü raporlarına göre Yunanistan uluslararası hukuka aykırı olarak insanlık dışı bir vahşetle bu insanları ölüme itiyor. Şişlerle botlarını delerek, patlak lastik botlarla denizin ortasına terkederek ve hatta silahla ateş ederek göçmenlerin ölümüne sebep oluyor.

Ayrıca, mültecileri zorla çalıştırarak diğer mültecileri geri itmelerinde yardımcı olmaları karşılığında kısa süreli oturum izni veriyor. Bu insanlara yaptıkları hizmet karşılığında kendisine ödeme yapılmayacağı ancak geri itilen göçmenlerin eşyalarına el koyabileceği söyleniyor. Yani resmen soygun ve yağmacılık yaptırıyorlar.

Yunan polisi düzensiz göçmenleri aşırı kalabalık şişme botlarla Türkiye'ye geri itmeden önce soyup üzerlerindeki eşyaları alıyor ve onlara hakaret ederek, şiddet kullanıyor.

Bu Yunanlılar, 1821 ayaklanmasında bağımısızlığını kazanıncaya kadar Mora’da, Ege Adalarında, Girit’te SOYKIRIM yapmışlardı. Daha sonra 1919’da Türkiye’yi işgal teşebbüsünde Batı Anadolu’da, Trakya ve Karadeniz bölgesinde de köy, kasaba ve şehirleri yakmışlar, insanlık tarihinin gördüğü en korkunç bir vahşetle masum ve mağdur sivil insanları katletmişlerdi.

Lafa gelince, “Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ile azınlıkların korunmasını ve saygı görmesini güvence altına alan Avrupa Birliği temel kriterleri söz konusu Yunanistan ve kendi menfaatleri söz konusu olunca rahatlıkla göz ardı edilebiliyor.

Uluslararası hukuka göre, “Her mülteci güvenli sığınma hakkına sahiptir.” Fakat uluslararası koruma fiziksel güvenlikten fazlasını içerir. “Mültecilere en azindan ülkede yasal olarak ikamet eden diğer yabancılara sağlananlarla eşit haklar ve yardım, her bireyin sahip olması gereken temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere, verilmelidir. Mülteciler düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni haklardan yararlanırlar.”

Bu kararlara rağmen, Ege Denizinden Yunan adalarına geçmeye çalışan mülteciler ise Yunan Sahil Güvenlik Ekipleri tarafından engellenerek, geri dönmek zorunda bırakılıyor, botlarının motorları ya da yakıtları alınarak ölüme terk ediliyor. Şişme botların Yunan askerleri tarafından şişlerle delindiği kameralara dahi yansımakta… Ege Denizi’nde Yunan Sahil Güvenlik unsurlarınca botları batırılmak istenen ve bir kısmı sopayla darbedilen sığınmacılar denizin ortasında, karanlığa ve soğuğa bırakılıyor.

Avrupa hayali ile Edirne’den Meriç nehrini aşarak Yunanistan’a geçebilen göçmenlere işkence yapan, hatta silahla vurarak öldüren Yunan askerleri, insanlık dışı davranışlarına rağmen arsızca el salladıkları basın mensuplarının kameralarına yansıyor.

Mültecilere yaptığı insanlık dışı vahşete rağmen, Avrupa Birliğinin Yunanistan’ı destekleyici tavırları AB hukuku ve müktesebatıyla hiç uyuşmuyor. Tüm Dünyayı bu konuda düşünmeye ve acil olarak başta Suriyeliler olmak üzere dünyanın çeşitli yörelerinden Türkiye ve Batı Ülkelerine akın eden uluslararası göç hareketine çözüm bulmaya davet ediyorum.