Bugüne kadar birçok komedi filmlerinde oynadın. Stand-up yaptın. Hayatta güldürdüğün kadar güler misin?

Kesinlikle hayır. Bir palyaço hikayesi vardır. Bütün gün herkesi güldürür, eğlendirir. Eve geldiği zaman kendi ağlamaya başlar. Ben tam o palyaçoyum. Çoğu zaman kendimi böyle hissediyorum. Ben Urfalı olduğum için acıdan, hüzünden besleniyorum. 

Google ismini arattığımda komedyen, stand – up sanatçısı olarak çıkıyor. Kariyerinde tek bir rol üzerinden etiketlenmek seni üzüyor mu?

Ben stand-up’çı olarak anılmak istemiyorum, çünkü stand-up’çı değilim. Ben Urfa Şehir Tiyatrosu’nda çocuk oyuncu olarak mesleğe başladım. Hayatımda hep tiyatro vardı, ama geçim kaygısı yüzünden sinemaya yöneldim. Tiyatro yapamadığım bir dönemde arkadaşlarımın ısrarıyla stand-up yapmak için sahneye çıktım ve ailemi anlatmaya başladım. Ben de herkes gibi kendi gözlemlerimi, hayat tecrübelerimi anlattım. Sadece bu şekilde anılmak beni etkiliyor. 

Sen nasıl bir etiketle anılsan mutlu olursun?

Ben sevilmek isterdim. Yoldaki herkes beni tanısın, DM kutum dolsun.

O zaman seni tanınmak mutlu ediyor…

Tanınmam, ama nasıl tanınmak?  Bundan 5 yıl önce beni herkes tanısın hırsım çok vardı, ama yakın zamanda kuzenim çok popüler biri oldu ve ben aslolanın o olmadığını görmüş oldum. Sadece popüler olmak bence yeterli değil. Bence onun gibi olmak çok kolay, ama gerçekten iyi bir şeyler yapıldığın için tanınmak çok daha zor. İşte ben bunu isterdim. 

İzmir Performance Hall’ın ortaklarından olduğunu biliyorum. Bu mekan nasıl bir yer ve sen nasıl dahil oldun ?

İzmir performansın oluşumunda en büyük etken her zaman beni destekleyen fikir ortaklığı yürüttüğüm birlikte hayaller kurduğum Selçuk Müsellim ile birlikte oldu İzmir’in ilk ve tek comedi klübü olmak gurur verici elimizden geldiğince istanbuldaki ben dahil komedyen arkadaşlarımızı mutlulukla izmir seyircisiyle buluşturyoruz günümüzde tiyatrolar kapanıp ayakta kalamıyorken pandemi süreci dahil gülerek ayakta kalmanın mutluluğunu da yaşıyoruz yani kısaca tiyatro iyileştirir.

Şanlıurfa’da doğup büyüdükten sonra İstanbul’a gelip oyuncu olmaya karar verdin. Bu senin için radikal bir karar olmalı…

Evet, her şeyden önce buraya geldiğinde asimile oluyorsun. Urfa’dan İstanbul’a geldiğimde istediğim şeyin ne kadar imkansız olduğunu gördüm. Eğer Urfa’da kalsaydım daha mutlu olabilirdim. Lise’de sınıftayken “ben İstanbul’a gidiyorum” dedim. Hoca “ciddi misin bak, bir daha seni derse almam” dedi. Sonra ben çalıştığım yerden birikmiş harçlığımı aldım. Ardından İstanbul’a geldim. Bütün Urfa benim cesaretimi kutladı.

Bugüne kadar yüzlerce oyuncuyla röportaj yaptım. Oyunculuk büyülü bir meslek ve herkesin o büyüye kapıldığı bir an oluyor veya bir hayalin peşinden gidiyor. Sen ilk kez ne zaman büyülendin?

Büyülendiğinizi anlamıyorsunuz. Usul usul zamanla insanın içine işliyor.  Benim ilk büyülendiğim an sanırım tiyatro ile ilk karşılaştığım andı. Benim içime öyle bir işledi ki, bir an da ailemi bırakıp başka bir şehire bu hayalin peşinden geldim. 

Urfa’dan İstanbul’a geldiğine pişman oldun mu?

Olmadım. Orada veya burada illa bir hayat yaşayacaktım. Burada daha kalabalığın içinde yaşamak, asimile olmak benim hoşuma gitti.

Bu işe ailemi anlatarak başladım dedim. Nasıl bir ailenin içinde büyüdün?

Babam esnaf, annem ev hanımıdır. Yüzyıllardır değişmeyen, ahlakı kültür düzeyine uygun bir ailem vardı. Ben bu işi yapmak istediğimi söylediğimde kesinlikle karşı çıktılar.

Oyuncu olmak istiyorum dediğinde ailen ne dedi?

Babam oto tamirciydi. Benim de oto elektrikçi olmamı istiyordu. Bana “Sen bir projesin. Seninle birlikte dükkanı genişleteceğim” diyordu. Benim var olmam küçük esnafın büyüme projesiyle oluştu diyebilirim. Benim babam bir tek İlyas Salman’ı biliyordu. Onun 90’lı yıllarda İstiklal’de şarap içip, eğlendiği bir dönemi televizyonda izleyip kötü algılamış. Bana hep “İlyas Salman gibi mi olacaksın?” derdi. Keşke İlyas Salman olabilsem. 

Aynı zamanda senaryo da yazıyorsun. Eline kalemi ne zaman aldın?

Babamla çatıştığımız, tiyatroya gitmeme izin vermediği dönemlerde denemeler, tiyatro metinleri yazıyordum. Babam sabahleyin esnaf arkadaşlarına, oto tamirdeki arkadaşlarına okutturup gülerdi. Gazetelerdeki devamı olmayan haberlerin hikayesini ben devam ettirirdim. Yazmayı seviyorum. Şu an da bitirdiğim dizi ve film senaryolarım var. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor. Umarım yakın zamanda birini hayata geçireceğiz.

Birçok oyuncuyu yaptığı işe göre (tiyatro veya dizi film) farklı bakış açılarıyla değerlendiriyorlar. Sen hem tiyatro yaptın hem dizi hem de film… Bu tür cümlelerle karşılaşıyor musun?

Genelde tiyatroda kök salmış ağabeylerimiz, ablalarımız o jargonla konuşuyorlar, ama ben kendimi tanımlarken “Ben şuyum” diye tanımlayamıyorum. 

Şu sıralar neler yapıyorsun? Yeni bir dizi veya film projen var mı?

Şu sıralar hep yazıyorum. Aynı zamanda geçtiğimiz günlerde Kanal D’de yayınlanacak 3 tane tv filminde rol aldım. Onların çekimleri henüz bitti. Hepsi birbirinden farklı, eğlenceli senaryolardı. Filmlerin izlerken daha eğlenceli olacağını düşünüyorum. İnanılmaz insanlarla da çalıştım bu arada. Hatta filmlerden birinde çok sevdiğim Durul Bazan ile birlikteydik. Kendisinden şu an Shakespeare soneleri ve oyunculuk üzerine dersler alıyorum. 

Dışarıdan bakan biri herkesi eğlendiren, güldüren biri olduğunu düşünebilir. Hayatta motivasyonun düştüğünde tekrardan ayağa kalkacak motivasyonu nasıl bulursun?

Öyle durumlarda kalkmamayı seçiyorum. Benim en çok yaşadığım sıkıntı kendimi ait hissetmediğim yerlerde olmak. 

Kendini ait hissetmediğin yer neresi?

Daha çok popüler olmak, daha çok tanınmak değil, saygınlık kazandığım yerler beni mutlu ediyor. Ben orada bir yere ait olmak isterim. Bu konuda ümitsiz veya umutsuz değilim. ben modum düşükken de hayattan zevk alıyorum. 

Mizah yapmak, bunu oynamak, yazmak çok ince çizgi de bir zeka gerektiriyor, ama Türkiye’de komedi seyircisi maalesef kendi kıstasında çok kısıtlı. Türkiye’de bu işi yaptığın kendini şanssız hissediyor musun?

Çok ümitsizliğe kapıldığımda “13 yaşında Urfa’daki halini düşün. Orada da mizah yapıyordun, ama şimdi daha çok kişiye ulaşabiliyorum”. Türkiye’de mizah doğru alıcıyı bulamıyor, ama o doğru alıcıyı bulmak için güzel bir şey vaat etmeniz lazım. 

Hala defterinde üstü çizilmemiş, gerçekleşmesini beklediğin çılgınca bir hayalin var mı?

Birçok hayalim var ve ben bunu çoğu zaman kendime söylemeye bile korkuyorum. Mesela, bir arkadaş ortamına girmeden “Ben şöyle girersem çocuklar aşırı güler diyorum”. Ben gittiğimde ortam çoktan dağılmış oluyor. Yapmak istediğim şaka içimde kalıyor. 29 yaşındayım, ama ne zaman bir şeyin hayalini kuracak olsam kendi dilimi susturuyorum, çünkü kurduğum hayalleri henüz gerçekleştiremedim. Gerçekleşmeleri için de çok çalışmam gerekiyor. 

Kendinle baş başa kaldığında bir günün nasıl geçer?

İçimden şarkı söylerim, çünkü dışımdan şarkı söylediğimde kendi sesimi çok beğeniyorum (gülerek).

Yarın sabah uyandığında dilediğin ilk şeyin gerçekleşeceğini bilsen aklından ilk ne geçerdi?

Bir Milyon Euro geçirirdim (gülerek). Şaka bir yana; yapacağım şakalarının, yazdığım senaryoların, oynadığım rollerin daha fazla kitlelere ulaştığını görmek ve mesajın doğru alınmış olduğunu bilmek. Bu mutlulukla üretmeye devam etmek olurdu ☺