Bu hafta televizyon köşesi yapmayı kendimde zorunlu hissettim. Özellikle birkaç dizi var ki; televizyonu açıp kapamamak arasında gittim geldim. Bazen seyirciyi gerçekten aptal yerine koyduklarını düşünüyorum. Ekram macerasına yeni başlayan diziler de oldu. Bahar, ilk bölümden uzun bir maceraya başladığı sinyalini verdi. Güçlü bir kadın hikayesi ve Demet Evgar. Bence bu ikilinin arasında başka söze gerek yok. Bu yarışta Senden Önce dizisi erken havlu atacağa benziyor.

"KIZILCIK ŞERBETİ Mİ DALLAS MI?"

Kendimi bildim bileli televizyon izlerim. Meslek icabı diziler de özel ilgi alanım. Bazı dizilere iş gözüyle bakarken, bazıları gerçekten kendine bağlıyor. Kızılcık Şerbeti başladığı günden beri konuşulan diziler arasındaydı. Ama şuan izlerken anlıyorum ki, artık sadece konuşulsun diye dizi ilerliyor. Her bölüm fragmanı yayınlandığında “Bu kadarı da olmaz” derken buluyorum kendimi. En azından bu konuda yalnız olmadığımı hissetmek güzel.

İlk sezonun başında bebeğinin ölümünden kocasını suçlayan, doğan bebeğini ona göstermemek için direnen, boşanmak için gün sayan Doğa’yı izliyorduk. Fatih, kızını alıp, Doğa’yı eve dönmeye mecbur bıraktığı zaman biz içimizden Fatih’e sayarken, Doğa’nın sırtını sıvazlıyorduk. Aynı evin içinde Fatih karakterini ilmek ilmek iyileştirmek için dokudular. Fatih’ten adam olmaz derken, bir anda herkes “Ama bu Doğa da çok oluyor. Adam daha ne yapsın” demeye başladı. Sırf intikam almak için Fatih’le yeniden evlendi, kayınvalidesinin karşısına geçti “Bu evin Hanımı benim. Alev gelene kadar” dedi. Fatih bunu bile yuttu. Biz “Adam gerçekten aşık” dedik.

Şundan 3 bölüm önce Fatih bir anda “Ben boşanmak istiyorum, bıktım artık” deyince Doğa’nın bütün bir sezon seyirciyi “Ben bu adamdan nefret ediyorum” diye kandırdığını gördük. Yani kaçan kovalanır derlerdi de bu kadarı biraz fazla değil mi?J Son üç bölümdür ben Kızılcık Şerbeti’nde ne izlediğimin farkında değilim. Her türlü çarpık ilişkinin göbeğine düşmüş gibi hissediyorum.

Doğa ağlaya ağlaya anneanne evine döndü, şimdi de eski kocasının kiminle ne yaptığının çetelesini tutuyor. Bir de hamile olduğu ortaya çıktı. Fatih tarafını söylemek bile istemiyorum. Üç bölüme kadar evi ateşe verse (ki mecazı anlamda verdi) sesini çıkartmayan “Aşkımdan ölüyorum” diyen Fatih, bir anda Doğa’dan vazgeçti. Kullanılmış mendil benzetmesi bile bunun yanında hafif kalır.

Şimdi amcasının eski kırığıyla, yeni bir yol arkadaşlığına giriyor. Sonra da gelin görün ki, seyirci bu aşka inansın. İki gün sonra bebeği olacağını öğrenip, yine Doğa’nın kapısına gider “Ben sana çok aşığım” der. Yani meraktan soruyorum, bir inandırıcılığı var mı?”

Dizide bütçe sıkıntısı var galiba, yeni oyuncu sokmamak için aynı karakterler, aileden birkaç kişiyle ilişki yaşamadan olmuyor. Ertuğrul’un yüzü Kıvılcım’dan yana gülmedi, ama Alev yakıp kavuracak gibi duruyor. Eski açıklar Ömer ve Kıvılcım da yeniden bir araya geldiler. Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama dizideki en masum çift Nilay & Mustafa gibi duruyor. Zira bölüm sayısı 52, yaşadıklarımız 100 üstü… Uzun lafın kısası biz artık Kızılcık Şerbeti demeyelim de kısaca Dallas diyelim. Bu kadar orada bile yoktu.

"Adına Cennet sitesi demişler, ama burası bildiğin Cehennem"

Sandık kokusu düzenli izlediğim birkaç diziden biri. Hikayeden önce beni kalbimden vuran Demet Akbağ & Özge Özpirinçci oldu. ikisini ekranda izlerken bir oyunculuk şöleni izliyor gibiyim. Yıllar sonra Demet Akbağ’ın Filiz’i neden kabul ettiğini izledikçe anlıyorum.

Irmak’ın gelişiyle, Filiz’in içinde hiç dolmayan o boşluk gittikçe açılmaya başladı. İzlerken şunu düşünüyorum; “ben onun yerinde olsam ne yapardım?” inanıyorum ki siz de aynı şeyi düşünüyorsunuzdur. Bir annesin, ama aynı zamanda bir kadınsın. Kocanın aşık olduğu kadın, uğruna seni terk ettiği kadın kızın. Bu gerçekle yaşamak çok ağır bir his ve işin acı tarafı yükü yıllar geçtikçe daha da çok artması.

Filiz’in Irmak’ı hem affedemeyişini hem de kıyamayışını izliyoruz. Filiz’in de dediği gibi “normal değilim, anneyim” Filiz’in kalbindeki terazide evlat sevgisi ağır basıyor. Karsu, ablasına çok öfkeli hatta annesinden bile daha çok öfkeli. Bu öfkesi, ablasına olan sevgisinden, onları bırakıp gitmesinden kaynaklı, ama bir yandan Irmak’ın kardeşine söylediği sözlere hak verdim. Karsu, ablası kadar cesur olamamış hiç, şimdi yaşadığı tüm haksızlıkların sebebini Irmak’a yüklüyor, ama kişi kendinden sorumludur.

Aşk, bu dizide yan rol sanırım. Sabırla işlenen Atilla & Karsu dostluğu bana artık “Bir tık ileri mi gitseniz?” hissiyatı vermeye başladı. Atilla kendi içinde hem gelin hem güvey oldu, ama Karsu hala bazı şeylerin farkında değil. Şimdi böyle söylüyorum ama hepimiz biliyoruz değil mi, tam aşklarını yaşayacaklar dediğimiz anda Atilla’nın gerçek kimliği ortaya çıkacak. İşin sırrı aşıkları kavuşturmakta değil, kavuşturamamakta…

"Yılın son düşman kardeş bükücüsü: YABANİ"

Yabani de Dallas’tan hallice. Yaman Ali’ye bu dizide düşman kardeşten bol hiçbir şey yok. Alaz, Çağla onlar zaten bir dünya markası, şimdi bir de Deniz geldi. O bir de yüzüne gülüp, arkadan iş çevirenlerden. Güven gibi melek bir adamın nasıl böyle oğlu olur? Tıp bilimi bunu araştırmalı J

Yaman & Rüya aşkı büyük bir yara aldı. Dizinin başından beri bu aşkın peşinden koşan taraf Rüya’ydı. Yaman’ın öfkesini dizginlemeye, ona verdiği değeri hissettirmeye çalışıyordu. Şimdi işler tersine döndü. Rüya kaçıyor, Yaman bırakmıyor.

Böyle olunca da dizi başa sarmaya başladı. İlk başta Alaz Rüya’nın peşindeydi, Alaz Asi’ye aşık olunca yeni düşman kardeş olarak Deniz transfer oldu. Yalnız çocukta tam bir masum psikopat ifadesi var. Bence zamanla Alaz’ı aratacak gibi duruyor. Annesi kendi söküğünü dikememiş, şimdi Yaman’ın yalarını sarmaya çalışıyor. Lütfen Nur Fettağoğlu da diğer dizilerin ikinci kadını gibi “Ben hamileyim” yalanına sığınmasın.

Bu dizide ilgimi en çok çeken ikili Güven & Neslihan. Diğerleri ne kadar kırıp dökseler de yine bir noktada birleşiyorlar. Hem bu kadar imkansız olup hem de ayrılamamaları çok romantik değil mi? Bence bir bölüm gençleri ekrandan alsalar, entrikanın gençlik haline mola vermiş oluruz.

Yabani bu sezonun en hızlı dinamitlerinden biriydi, ama o da zamana yenik düşecek gibi duruyor.