Yaklaşık 2500 yıl önce... Hz. Musa, İsrailoğullarına Allah’ın kendilerine vaad ettiği kutsal toprakları düşmanları ile savaşarak geri almaların

Yaklaşık 2500 yıl önce...
Hz. Musa, İsrailoğullarına Allah’ın kendilerine vaad ettiği kutsal toprakları düşmanları ile savaşarak geri almalarını ve bu kutsal topraklara yerleşmelerini emreder.
‘’Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal topraklara gidin ve  savaşın! Sakın dönüp kaçmayın, yoksa kaybedenlerden olursunuz!’’
Onların verdiği cevap ise tüyler ürperticidir.
‘’Ey Musa! Orada zorba bir kavim vardır. Onlar çıkmadan biz oraya girmeyiz. Sen ve Rab’bin  gidin birlikte savaşın. Biz oturup burada bekleyeceğiz.’’ Azgın kavmi, Hz. Musa’nın yeğeni ve vekili olan Hz. Yuşa uyarır bu defa:
‘’Ey İsrailoğulları! Allah elbetteki peygamberine yardım edecektir. Yardımcısı Allah olan kimsenin neden bir korkusu olabilir ki? Gelin hep bir olalım Allah’ın resulüne tâbi olup kurtulalım.’’
Aldatılmış kavim, inadında ve âsiliğinde ısrar eder. Bu isyanlarının üzerine Allah, o kavmi  40 yıl Tih Sahrası’na mahkum ederek cezalandırır ve bir daha  o nesilden hiç kimsenin o kutsal topraklara girmesine izin vermez. Bu kavim 40 yıl boyunca Tih Sahrasında perişan bir hâlde dolaşıp durur ve ‘’Biz harbe gitmeyiz.’’ diyenler bu zaman içinde ölüp giderler. Bu 40 yılın sonunda Musa Aleyhisselam vefat eder ve yerine halife olarak Yuşa Aleyhisselam’ı bırakır. Aynı ilahi emir ikinci olarak Yuşa Aleyhisselam’a iner. Bu defa Amalika kafirleri ile mücadele edilecektir.  Yuşa Aleyhisselam, İsrailoğullarını toplayarak Amalika Kafirlerinin yaşadığı şehri
kuşatır.  Fakat şehir, ordu ile bir türlü düşmek bilmez. Çünkü kale ile ordu arasında geçit vermeyen Şeria  Nehri vardır. Bu durum Müslümanların moralini bozduğu gibi şevklerini de kırar. Bunun üzerine Hz. Yuşa, şehrin feth edilmesi için dua eder. Dua biter bitmez,  Şeria Nehri ikiye bölünür ve İslam ordusuyla, kale arasında geniş bir yol açılır.  İsrailoğulları kendilerine açılan bu yoldan geçerler ve  şehri feth ederler.  Sıranın kendilerine geldiğini gören diğer şehirlerin hükümdarları, ittifak kurup Yuşa Aleyhisselam ve ordusuna karşı amansız bir mücadele içine girerler.  Nihayet Allah onları da dolu yağdırarak helak eder.  Böylece o civarda sadece Belka Şehri kalmıştır. Belka Şehri’nin hükümdarı, her duası kabul olan ve İsmi a’zamı bilen dönemin büyük  alimi Belam-ı Baura’ya  gelerek Yuşa Aleyhisselam’a beddua etmesini ister. ‘’O bir peygamberdir.’’ der Belam-ı Baura. ‘’Ben, ona nasıl beddua ederim?’’ Gelirler, giderler beddua isterler. Belam-ı Baura’yı hediyelere boğarlar. Bakarlar Bel’am kararından vazgeçmez, bu defa  asmakla tehdit ederler. Sonunda Belam-ı Baura karısına aldanarak rüyaya yatar ve rüyasında beddua etmemesi istenir, vazgeçer. Bir süre sonra  karısının ısrarları üzerine  tekrar tekrar rüyaya yatar. Bundan sonraki rüyalarında  hiç bir şey göremez. Bunun üzerine (Yine karısının ısrarı ve kandırmasıyla...) beddua etmeye karar verir ve inandığı dinin peygamberine beddua etmek için (Eşeğinin yolda direnmesine ve konuşarak onu yolundan çevirmek için uğraşmasına rağmen!) şeytana kanar ve Husban Dağı’na çıkar.  Hz. Yuşa’ya beddua etmek için ağzını açar ve.... 
‘’Bizi helak et et! Bizi layık olduğumuz yere gönder!’’ diye Belka Halkı’na beddua etmeye başlar. ‘’Senin peygamberin olan Hz. Yuşa’ya yardım eyle.  Onu Belka Halkı’nın ve zalim hükümdarlarının şerrinden koru!’’
Hiç istemediği hâlde dudaklarından  bu cümleler dökülür. Dili göğsünden aşağı sarkmıştır. Acı içinde feryat eder:
 ‘’Dünya ve ahiretim boşa gitti!  Ben helak edildim! Ben mahvoldum! Ey Berak! Bütün ilmim yok oldu! Ben Rab’bimim gazabına uğradım!’’ Belam-ı Baura, Allah’ın gazabına uğradıktan sonra Belka hükümdarına sığınır. ‘’Bütün bildiklerimi bundan sonra senin emrinde kullanacağım.’’ der ve  bütün ilmini kafirlerin emrine verir, onlara yol gösterir:
 ‘’Yuşa Aleyhisselam’ın askerlerini bertaraf etmenin tek yolu...’’ der ‘’Kadınlarınızı ve kızlarınızı kullanarak, Yuşa Aleyhisselam’ın askerlerini, zinaya teşvik etmektir. Zira onları yenmenin tek yolu budur. Kutsal kitap Tevrat’ta bu açıkca yazılıdır. Toplu bir zina yapıldığında o topluma musibetin gelmesi kesindir!’’
Yuşa Aleyhisselam’ın askerleri, bu tuzağa düşerler ve çok geçmeden taun hastalığı baş gösterir.  Binlerce insan bu hastalıkla birlikte helak olur.
Bugün...
Fethullah Gülen ve teşkilatlanması 40 yıl süren titiz bir çalışmanın sonucudur.
Fethullah Gülen’in beddualarını bilmeyenimiz  yok! Fethullah Gülen, Deniz Baykal’ı ve MHP’ den bir çok kişiyi kaset skandallarıyla  gündeme getirmiş ve yine bir çok kişiyi tehdit ederek bu kasetlerle susturmuştur.
Aralarında ki  benzerlikler;
İkisi de aynı dine mensup olduğu insanlara karşı savaş açtı.
İkisi de düşmanlarını bertaraf etmek için kadınları kullandı. İki olayda da 40 yıllık bir süreç var. (Fethullah  Gülen Cemaati 40 yılda tam bir teşkilatlanma sağladı. Hz. Musa’nın  kavminin çölde yaşadığı 40 yıllık süre  içerisinde  Belam-ı Baura  kendi cemaatini kurdu ve güçlendi.
Belamı Baura, beddua ederek safını seçti. Sonra  Allah’ın gazaba uğrayarak   başka bir millete, başka bir milletin topraklarına sığındı. Ve kendilerini onların hizmetine adadı. 
Fethullah Gülen ise; zaten en başından beri seçtiği safa hizmet ederken, Allah’ın gazabına uğradı. Ve yıllardan beri  hizmetlerinde bulunduğunu itiraf ederek bundan sonraki süreçte de onların yanında yer alacağını belirtti. (Yaptığı son açıklama buna apaçık bir delildir!)
Sonuç olarak... Her asrın bir Belam-ı Baura’sı vardır. Asrımızın  Belam’ı Baura’sı da Fethullah Gülendir! Fethullah Gülen’de tıpkı Belam-ı Baura gibi başka bir milletin topraklarında ölecek, belki de bir mezarı dahi olmayacaktır!
Kim bilir belki de Amerika tarafından öldürülür...  Çünkü...
Amerika kendisine sadece HİZMET ettirir! Asla İHANET ettirmez!