Bebeklik dönemimizden sonrası, hayatımız boyunca benliğimize yapışık bir ikilem, sorudur, başarmak mı, mutluluk mu? Başarmak için mi mücadele edeceğiz mutlu olmak için mi diye. Düşünmeye başladınız sanırım, neden her ikisi de olmasın diye, olmaz, olmadığı haller çoktur. Küçük yaşlarımız sonrası kendimize irili ufaklı hedefler belirleriz ve çaba gösterir, mücadele eder ve başarırız. Düşünün elbette kendi yaşanmış hayat hikâyenizi, başarmış olmakla birlikte pek çoğunun sizi mutlu etmediğini fark ettiniz değil mi? Küçük yaşlarımız da deneyimsiz dönemlerimizde bu farklılığı fark edemeden büyük hayaller kurmuş hedeflerimizi belirleyip mücadele etmişizdir. Mücadelemizin nihayeti başarmakla bitmiştir, başarı hanemize eklesek de mutluluğu tatmadığımızı, mutlu olamadığımızı yaşayarak öğrenmişizdir.

Yola çıkmadan, hedef belirlerken, başarmak için önümüze koyulan ya da kendi irademizle hedefimize aldığımız proje ya da hayallerimiz bizi mutlu edecek mi? Bu ikilemi at başı koştururken beynimizde, etik, erdemli, olgunluk yaşlarımıza kadar tökezleme ve çelişkiler yumağında çırpınır dururuz. Deneyimlerimizin arttığı isabetli hedef belirleme yaşlarına ulaştığımız zaman dilimine ulaştığımızda da mutlu olmayı öncelikli sıraya yerleştiriyoruz da, hayallerimizi, projelerimizi gerçekleştirmek, hayata geçirmek için dermanımız kalmıyor. Nasıl olacak karamsarlığına kapılmadan, başarı nedir, başarmak nedir, çevresel etkilerden, tetiklemelerden olabildiğince az etkilenip kendi rotamızı oluşturabilecek erdem ve yeterliliği erkenden yakalamak gerek. Erken bazılarımız için 30-40’lı yaşlar bazılarımız için 60-70’li yaşlar, dış etkenlerden uzak kalmayı başarıp kendi irademizle ve farkındalıkla yürümek, hedef belirlemek, hangi yaş aralığında olursa olsun mutluluk sebebidir. Bu ikili ile farkındalık içinde yürümeye devam etmeye başladığımızda artık görmeye, anlamaya, farkında olmaya da başlıyoruz. Hedefimi kendim koydum, ya da mutabakat sağladığım bir ekiple bir proje için çalıştım, bu hedef, bu projede çalışmak beni mutlu edecek, biliyorum ki sonuca ulaşmak ya da ulaşamamak bir ölçü değil, başarısız olmak, hedefi tutturamamakta mümkün, sürecin başlangıcında biliyordum ve farkındaydım.

Hedefe ulaşamamak, projenin verimli, randımanlı bir sonuca varamaması da bir mutluluk sebebidir, bu düşüncede olanların bu yolu, yöntemi kullanmamalarını belirledim mutluluğu.

İnsanların, milyarlarca insanın açık ve samimi olarak beyanları, yaşanılmış hayat hikâyeleri, emsal, deneyim paylaşımları, teknoloji ve iletişimin rahat ve kolay olduğu çağımız, başarı ve başarısızlıkta ki takıntılarımızı önceden haber verir doygunlukta ki muazzam. Kimselerin kimseye tepsi içinde mutlu bir hayat sunması ise yaşamsal bir argüman değil en azından yaşadığımız bu dönemin konusu değil. Mutlu olmayı hayale ulaştıktan sonrasına bırakan her birimiz sukut-ı hayal sonucuyla cebelleşir dururuz. Yürüdüğümüz yol, yaşadığımız hayat, uğraş verirken de çaba gösterirken de bizleri mutlu etmeli, müdahili olduğumuz her hareket, çaba, yaşamsal faaliyetler dahi mutluluğumuza engel olmamalı, set çekmemeli, mutlu olmayı, mütebessim bir çehreye sahip olma halimizi rafa kaldırıp ertelememeli. Hayat dediğimiz ömür süremizin toplamının yaşama faaliyetleri ile eşleştiği hali ise ve süre belirsiz ve etkileşim içinde olduğu çokça etken var ise mutlu olmak açık ara ilk önceliktir.