“Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı anlaşılmazlığın engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa

“Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı anlaşılmazlığın engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa düşen iş, bu okyanustaki adaya biraz daha toprak katarak büyütmektir.”
-T.H. Huxley, 1887


Bilinç, bilinçli bir akışın ürünüdür sadece. Onu yaratan yaşamın içindeki insandır… Hayatı bir tek onun ustaları büyütüp şiirselleştirebilir… Pandora kutusundaki tavşan gibi hergün yeni bir sürprize heyecanla uyananlar zihinsel aklını yüksek bilince feda edenlerdir. Yaşamın sürprizleriyle şaşırdıkça şaşırırlar ama bu keyifli bir şaşırmadır artık. Bilincin akışında güzel bir teslimiyetle yaşama akıştır. İşte onlar şiirin sesini duyanlardır…
Zamanın ışığında yol alanlar, felsefenin, tarihin, zamanın ve rengin şiirsel dilini kendi içlerinde harmanlayıp yeniden yaratabilirler. Saf ışığın gölgesinde kendi ışıklarını yaratırken hayata yeni ışıklar katarlar. Karanlığın gölge oyunlarını değil, ışığı isteyen özler mutlaka evrensel bilincin dilini duyabilirler.
Zaman asında kendisi için değil, bilinci gelişen insanlar için vardır. Yaşamın yaratımlarının karşısında dünyaya niye gelip niye gittiğini, yaşam amacını sorgulamayan kişi hayvandan farksızdır. İnsana düşünmesi ve seçim yapabilmesi için muhakeme gücü verilmiştir. Ona verilen sınırlı dünya yaşamında kendi sınırsızlığını keşfedebilmesi ona bırakılan bir yetenektir.
Bugün düşününce insanoğlunun uzay okyanuslarına yelken açtığı bir çağda yaşıyoruz. Kepler’in gösterdiği gezegen yollarını izleyen çağdaş uzay araçları, insansız olarak yolculuklarını sürdürüyor. Çok iyi bir biçimde yapılmış bu yarı akıllı robotlar bilinmeyen dünyaları keşfe çıkıyorlar. Dış Güneş sistemine yolculuklar, Jet Propulsion Laboratory (JPL) adını taşıyan California’nın Pasadena’daki Nasa (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) merkezinden yönetiliyorlar.
Tüm bu buluşlar, hayal gücünün ateşleyici dinamiğiyle gerçekleşmiştir. Akışın ve kozmosun yegane keşfi hayal gücünde gizlidir. İnsan tüm sınırlandırmalarından yine hayal gücünün sayesinde kurtulabilir. Tüm bu olanlar insanoğlunun merak ve hayal gücü sayesinde evrim yolunda yürüdüğünü ve hayatta kalmasının da bilgisine bağlı olduğunu anlatır. Evrende toz zerreciklerinden ibaretsek Kozmos’u bildiğimiz kadar yıldızların ışığa yükseleceğiz.
Önce bilmeyi öğrenmeliyiz, kendini göremeyen kendini tanımayan insan gerçeği, kendinin ötesini anlayamaz. Gerçeği tanımak, gerçeği keşfetmek zorundayız. Gerçeğin içinde şiiri ancak bu şekilde oluşturabiliriz, onu tanıyarak… O zaman yeni bir felsefe, yeni bir estetik ve yeni bir bilinç bulmak en büyük ödevimiz olmalı…

Kaynakça: SAGAN, Carl, Kozmos Evrenin ve Yaşamın Sırları, Altın Kitaplar Yayınevi, 3. Baskı, İstanbul 1997.