Eğer Türkiye’de taşıyorsanız kız çocuğu olmak zordur. Bir kardelen çiçeği gibi tüm zorluklara aldanış etmeden dimdik uzatırız başımızı tüm güçlüklere... Bir yanım bunu çok sorgularken bir yanım da iyi ki diyor. Çünkü biz hikâyesini kendi yazmayı cesaret etmiş güçlü kız çocuklarıyız. Mesela kız çocukları bir şey yapmaya karar verdiyse hiçbir şekilde yollarından dönmezler. Dayak yerler, dudaklarımda biriken kanı kendileri temizlerler. Hayallerini kırarlar, ama onlar yenilerini kurarlar. Canlarını yakarlar, onlar yaralarını kendi gözyaşlarıyla kuruturlar. Yani bir kız çocuğunu yenemezsiniz, üzemezsiniz, hükmedemezsiniz. 

Ben de bugün size bir kız çocuğunun hikayesini anlatacağım; başına gelen her kötü durumda, vazgeçmeyi düşündüğü her zorlukta nasıl ayakta kalmayı başardığını, kendi hariç herkese evet derken yüzüne çarpan hayır’lara rağmen nasıl hayallerine sığındığını, çok sonra da olsa bir kız çocuğu olduğunu anladığını...

Hiçbirimizin hayatı gülbahçesi değil, dikenleri avuçlayarak da olsa üzerine basa basa o yollardan geçmeyi öğreniyoruz. Bu hayat yolculuğunda bize tüm bunları öğreten bir öğretmenimizin oluyor. Annemiz bizi doğuran, hamurumuzu yoğuran kişi peki ya bu öğretmen kim?

Kimimizin yine annesi, babası, arkadaşı, ilkokul öğretmeni, akrabası, kapı komşusu, hatta alakasız ama süpermarket sahibi bir amca bile olabiliyor. Bir karanlığa düştüğünüzde, sizi elinizden tutup aydınlığa çeken bazen anlamsız ama varlığıyla tanıştığınızda daha güçlendiğiniz biri çıkar herkesin hayatından. Benim bu yolculuktaki öğretmenim anneannemdi. Bebeklikten bugüne kadar ne zaman zor duruma düşsem o sihirli formülü söyledi; “İnan, hiçbir şeye inanmıyorsan kendine inan”. Hayatta hiçbir şeyim yokken bir anda her şeye sahip oldum. Elime bir kalem tutuşturdular ve ben ardından gelen her şeye inandım. 

Güzel yarınlara, kurduğum hayallerin gerçekleşeceğine, yorulduğumda tekrar kalkacak gücü bulacağıma, çıkmazların bir gün açılacağına, bir ruh eşim varsa seni bulacağıma, dost dediğim insanları hayatın benim karşıma çıkaracağına, hastayken, üzgünken, ummadığım bir anda boynum bükülmüşken bir umut ışığı yanacağına... İnanmak kocaman bir umman, gerçekten teslim oldun mu, illa seni kendi yolculuğuna çıkartıyor. 

Gün gelip ben de çok yoruldum. Olmuyor deyip doğan güneşe çok perde çektim. İnsanlara olan güvenimi, hayata olan inancımı sorguladım. Kendime yazacak bir cümle olamadım. O zamanlarda anneannem bir süper kahraman gibi bana kendi gerçeğimi hatırlattı. Yazmayı biraz da bu yüzden seviyorum. Kalem ve kağıdın birleştiği nokta senin özgürlüğün oluveriyor. Yargılayanın, gürültünün, olayların içinde olmadığı bir noktada sadece kendinle kalabiliyorsun. Anneannem bir kız çocuğuna hikaye verdi, güç verdi, bir amaç verdi. “Peki ya şimdi ne olacak?” diye sorduğumda kendime verebileceğim bir cevap verdi. Hayattaki en büyük dileklerinde beri, hiçbir kız çocuğu hikayesiz kalmasın. Ancak o zaman sonrasının bir cevabını bulabiliyorsunuz..