Zorlu bir kış mevsiminden sonra yüzümüzü bahara çevirdik. Güneşin bizi ısıtacağı günleri bekliyoruz. Bir yanımız gerçekten yaprak dökerken bir yanımız bahar bahçe. Türkiye’nin burç olarak Akrep olduğunu öğrendim. Benim burcum da akreptir ve akrep burcunun ne kadar inatçı, küllerinden doğan bir burç olduğunu çoğu kişi bilir. Astrolog Sevilay Eriçdem ile röportaj yaptığımızda “Türkiye’nin başına gelenler başka bir ülkenin başına gelse bu kadar kolay atlatamazken biz her hafta farklı bir gündemle uyanıyoruz” demişti. Suyun durulmadığı, gürültünün eksik olmadığı bir ülkenin içindeyiz, ama güçlüyüz. Her şeye rağmen ayağa kalkmak için sebepler buluyoruz kendimize. Biz de bu ülkenin insanı olduğumuz için başımıza gelen kötülükleri, talihsizlikleri bir şekilde savuruyoruz. 

Bu hafta çok sevdiğim bir yönetmen tanıdığım, babasını kaybetti. Bir anda covid dolayısıyla vefat etti. Bu kayıp hepimizi çok üzdü. Hayatın içindeki gerçeği, ölümü bir kez daha derinden hatırladık. Bir gün sonra kuzenim doğum yaptı. Yeni bir can dünyaya getirdi. Hayattan bir nefes eksilirken yeni bir nefes eklendi. İşte bu yüzden ağlamakla gülmek kardeştir diyorlar. Acılarla sevinçler hep birbirine karışık, hep iç içe dolanmış bir paket halinde hayatımıza dahil oluyor. Ben bazı acıların bizi avutmak için mutluluklar getirdiği düşünüyorum. 

Ben anneannemi kaybettiğimde hiç bitmeyecek bir dipsiz kuyunun içine düştüğümü, karanlığın varlığı dışında bir ışık hissedemeyeceğimi ve bir daha mutlu olamayacağımı düşünüyordum. Çok uzun, çok engebeli bir yolun başındaydım. Hani tünelin sonunda bir ışık görünmez ya, işte öyle bir yoldu benimkisi de. Hayatın bir yerden bana tekrar ayağa kalk demesi gerekiyormuş. Gazetecilikle yollarımız bu süre zarfında kesişti. Ben mesleğimin bana hediye edildiğini düşünüyorum. Yazarak, bazı hayat hikayelerine ortak olarak, onları paylaşıp yüzlerce insana umut olarak acımın üstüne kurulabilecek başka hayaller, sevinçler ekledim. Acı hep orada kalıyor. Üstü tozlansa da varlığı ilk günkü gibi hissedilebilir, ama yol devam ediyor. 

Ölümler doğumlar, hüzünler mutluluklar bir arada gelmeye başlayınca biraz da sorguladığımız onca şeyi akışta yaşamak gerektiğine inandım. Biz ne kadar plan kursak da hayatın bir planı olduğunu ve değiştiremeyeceğimiz gerçekler olduğunu unutuyoruz. Sonra da üzülmeye başlıyoruz. Bunu en çok yaşayan kişi, şuan bunları yazan insandır. Külli iradenin var olduğu bir yerde cüzi iradenin çok da başarılı olamayacağını anlıyorum.