Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri, Kıbrıs adasındaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (BMBG) faaliyetleri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonunun faaliyetleri ile ilgili yılda 2 kez BM Güvenlik Konseyine rapor sunmakta.
 
Son 59 yıldır, gelmiş geçmiş tüm BM Genel Sekreterleri, BM Güvenlik Konseyine gerçekleri içeren bir rapor sunmak yerine,  kendilerini göreve atayan BM Güvenlik Konseyi’nin duymak istediklerini içeren raporlar sundular bu güne değin.
 
Gerçekte bu raporlar, adada yaşanılanları açık ve net bir şekilde BM Güvenlik Konseyine aktarmamakta, çiğnenen insan haklarından ise hiç bahsetmemekte.
BM’nin insanlığın yüz karası olan 18 Kasım 1983 tarihli “541/1983” no’lu Kıbrıslı Türklere nefes almanın dışında her tür kısıtlamayı ve izolasyonları içeren karara hiç değinmemekte, Kıbrıslı Türklerin BM’nin yüz karası 550 no’lu kararı nedeni çektiği sıkıntılardan da hiç bahsetmemekte. Bütün yapılan, bilinen danışıklı bir dövüşün gereğini yerine getirmek ve yasak savmak.
 
Üstelik bu yıla değin senede 2 kez gündeme getirilmiş olan ve Kıbrıslı Türklerin “ne düşündükleri” dahi sorulmamış olan BM Barış Gücü'nün görev süresinin yenilenmesi bile olmayacak bu seferki raporda. BM Güvenlik Konseyi el çabukluğu ile tarafların rızasını bile almaya gerek duymadan, geçen sene aldığı bir kararla, BM Barış Gücü'nün görev süresinin yenilenmesi konusu artık yılda bir kez tartışmaya açılacak.
 
Nezaketimden tartışmaya açılacak diyorum. Esasen BM Güvenlik Konseyinin bu konuyu tartışmaya açtığı da açacağı da yok. Artık tartışılmaya başlanmış olan Güvenlik Konseyini oluşturan “Beş büyükler!” kendileri ne isterlerse o doğrultuda karar alıyorlar, insan haklarının yerle bir edilmesine bakmaksızın.
 
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsat ve ortamda “Dünya Beş’ten büyüktür” diyerek işaret ettiği BM Güvenlik Konseyinin “Daimi Üyeleri”, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucuna etki edebileceklerine inandıklarından, “Kıbrıs sorununu görüşmek üzere Kıbrıs'a yeni bir BM resmi misyonunun planlanmasını” Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına ertelediler. Sebep, Kıbrıs konusunda olmasını istediklerini, kendilerinin desteklediği ve seçimi kazanacağından emin oldukları adaya empoze edeceklerine inanmalarıydı. Tabi, Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri kendi istekleri doğrultusunda gerçekleşmediğinden, Kıbrıs konusu, Adalar Denizi sorunu ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon ürünlerinin kontrolü, kendi düşünceleri ve planlamaları açısından hayli zora girmiş durumda.
 
Şimdi ne mi olacak? Önümüzdeki haftalar içinde BM Genel Sekreteri BM’nin neredeyse yarım asır önce almış olduğu kararına göre Güvenlik Konseyi’ne “Kıbrıs iyi niyet misyonu” hakkında bilgi içeren yeni bir rapor sunacak. Bu raporun içinde de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in Kıbrıs sorununun geleceği hakkında görüş ve düşünceleri yer alacak.   

 
Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın söyleyeceklerini şimdiden duyar gibiyim; “Eşit, egemen ve uluslararası tanınmış iki devlet arasında mutabakata varılacak bir çözümün dışındaki bir içerik ve gündemle müzakere masasına oturmam…”   
Durum böyleyken, yani Türkiye ve KKTC yönetimi iki devletli çözümün dışında bir şey görüşülmeyeceği noktasında dik duruş sergilerken BM ve BM’nin beyni Güvenlik Konseyini, hayli zorlu bir dönemin beklediği kesin.
Bekleyip göreceğiz…