KORONAVİRÜS VE ELLERİMİZ

İlk bakışta, bu iki konunun birbiriyle ilişkisi anlamsız görülebilir. Fakat aslında ilgisi oldukça fazla. Koronavirüs salgınından sonra, el hijyeninin önemi daha da arttı. Hepimiz ellerimizi daha fazla yıkamaya başladık. Doğal olarak bu durum, ellerimizin tahriş olma ihtimalini ve çatlaklarını artırdı.

Günümüzde ise artık el hijyeninin önemi herkes tarafından biliniyor. Hatta, ellerimizi gerektiğinden fazla yıkayıp bazen deriye zarar bile verebiliyoruz.

Sadece el yıkama değil, el dezenfektanlarını gerektiğinden fazla kullanmamız durumunda da, cildin en üst tabakası olan epidermisi tahriş edip yaralara, çatlaklara sebep olabiliyoruz. Ellerimizde ciddi hasara yol açmaması için gerektiği kadar elleri yıkayıp dezenfekte etmek yeterlidir. OKB (Obsesif-kompulsif bozukluk) ve anksiyete olan kişilerde, ellerin gereğinden fazla yıkanması sık görülen bir durumdur.

Peki, ellerimizin kurumaması, çatlak ve yaraların oluşmaması için biz neler yapabiliriz?

Uzm. Dr. Şafak Göktaş , ellerimiz kurumaya başladığında, sık sık kolaylıkla bulunan nemlendiricilerden kullanabiliriz. Ayrıca bol sıvı tüketmek de cildimizin kaybettiği nemi geri kazanmasına yardımcı olacaktır. El nemlendiricisi yoksa, bunun yerine zeytinyağı kullanılabilir. Ayrıca gül suyunun antibakteriyel ve antioksidan özelliğinden yararlanılabilir. 

Bu işlemleri yapmanıza rağmen, yeterli sonuç alamıyorsanız daha profesyonel ve etkili yöntemlere başvurabilirsiniz. Bunların başlıcaları, ele veya kuruyan cilt bölgesine nemini geri kazandıracak PRP, mezoterapi ve H100 serumu olarak sayılabilir.

PRP (Trombositten zengin plazma) tedavisinde, hastadan 10 cc kan alınır. Daha sonra, bu kan yüksek devirde dönen santrifüj cihazında çevrilir. Kırmızı kan hücreleri dibe çöker. Besleyici ve tamir edici özelliği olan trombositler yüzeyde kalır. Biz, ayrışmış olan bu trombositleri alır ve canlanmasını istediğimiz hasarlı bölgeye veririz. Cilt altına enjekte edilen trombositler, o bölgede tamir işlemine başlar. Cilt altına trombositlerle beraber, kanda bulunan büyüme faktörleri de enjekte edildiğinden ciltte parlama, canlanma, yara iyileşmesi, nem artışı ve sıkılaşma da görülür. 15 gün ara ile yapılan 3-4 seans PRP sonucunda 7-8 aylık bir etki beklenir. Cilt lekelerinde ve dengesizliğinde gözle görülür azalma olur. Kişinin kendi kanıyla yapıldığından bir yan etki yoktur. Hamilelere ve emziren annelere de uygulanabilir.

PRP dışında, nemini kaybetmiş ve hasar görmüş ellere veya diğer cilt bölgelerine mezoterapi işlemi yapılabilir. Mezoterapinin içinde vitamin ve mineral kompleksleri vardır. Genellikle içerisinde, A ve E gibi 13 vitamin, 24 aminoasit, 5 mineral, 4 koenzim, peptipler, hyalurinik asit ve somon DNA bulunur. 15 gün arayla yapılacak 3 seans sonrası 8-10 ay sürecek cilt yenileme etkisi görülür.

Bir diğer yöntem ise H100 aşısıdır. H100 aşısının en önemli özelliği, içinde çok yüksek miktarda hyalurinik asit (100mg) bulunmasıdır. Hyalurinik asit, cilde uygulanınca cildin pürüzsüz, parlak, canlı ve doğal görülmesine yardımcı olur. H100 serumu içinde aynı zamanda Mannitol isminde bir madde bulunur. Mannitol en güçlü su tutan maddelerden biridir. Bu da cilde çok yoğun bir nem kazandırır. O yüzden nem bombası olarak da anılır. 

Son önerimiz ise kolajen olabilir. Kolajenin ağız yoluyla alınmasından çok, cilde enjekte edilme durumundan daha çok fayda sağlanır. Kolajen enjeksiyonu ile cilt altına kolajenin tamamı verilmiş olur. Bu uygulama cilde kaybettiği elastikiyeti ve esnekliği verir. Maalesef ağızdan alınan kolajen ile bu etki yeterince sağlanmaz.

Özetle, koronavirüs nedeniyle ellerimizi gereğinden fazla yıkamak çatlak, tahriş ve yaralara sebep olabilir. Bu hasarı gerek doğal yollar ile gerekse de ufak dokunuşlar olan medikal estetik işlemlerle düzeltebiliriz. Elbette önemli olan, bu işlemleri yetkili, ruhsatlı kliniklerde bir tıp doktoruna yaptırmaktır.

GEBELİKTE BURUN KANAMALARI 

Gebelik sırasında hastalık göstergesi olmayan ancak anne adaylarını endişelendiren burun kanaması, dişeti kanaması gibi durumlar gebe olmayan kadınlara göre daha sık görülür. Öyle ki  gebe olmayan kadınlarda burun kanaması görülme sıklığı %6 iken; gebelerde %20dir . İstantanbul Florence Nightingale Hastanesi’nden, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Arzu Bebek burun kanamalarının sebeplerine dikkat çekiyor;

Burun kanamasının sebepleri nelerdir?

1-En sık sebep burun mukozasından kaynaklı olan kanamadır. 

a) Gebeliğin kendisi yani gebelikte artan östrojen ve progestan salınımı, burun mukozasını besleyen damarlarda genişlemeye ve kan hacminde artmaya yol açar. Artan kan hacminin narin ve ince duvarlı burun kılcal damarlarına yaptığı basınç, bu damarların kolayca yırtılmasına ve kanamasına yol açar. Kanama genellikle 'ön burun kanaması' dediğimiz burnun anatomik olarak ön tarafındaki kılcal damarlardan gelişir . Bu yüzden kontrolü ve durdurulması kolaydır. Tüm gebelik boyunca 5-6 kez tecrübe edebileceğiniz bu kanama sizi endişelendirmemelidir.

b) Gebeliğe bağlı olmayan ancak beraberinde çok sık rastlanılan Allerjik rinit varlığı da burun mukozasında kanama yapabilir. Allerji burun mukozasında kırılganlık ve kurumaya sebep olarak kanamayı kolaylaştırır.

Burun septumunda eğrilik, travma veya anevrizma gibi nedenler  de burun kanaması sebepleridir ancak sıklığı gebe olmayanlarla aynıdır ve gebelikte ek bir risk faktörü değldir .

2-İkinci burun kanaması kaynağı ise gebeliğe bağlı olabilecek ve tehlike işareti sayabileceğimiz sistemik sebeplerdir.

  a) Gebeliğin yol açtığı hipertansif hastalıklar

  b)Gebelik ile birlikte kan pıhtılaşma bozukluğu gibi ek hastalıkların varlığı 

  c) Gebelik sırasında kan sulandırıcı ilaç kullanımı burun kanamasına sebep olan sistemik nedenlerindendir. Şunu unutmamak gerekir ki bu bahsettiğimiz hastalıklarda burun kanaması sebep değil sonuçtur ve asıl hastalığın tedavisi ve ilaç dozlarının ayarlanması kanamayı da durduracaktır . 

Burun kanaması olduğunda ne yapmalıyız?

Öncelikle gebeliğin normal seyrinde gittiği biliniyorsa, kanama şiddetli değilse ilk olarak burun boşluğu içinde olabilecek pıhtıları temizlemek gerekir.

Burun temizliğinden sonra ikinci adım burun kanatlarına 10-15 dakika boyunca parmaklarla sıkıca baskı uygulamaktır .

Burun kanamalarının çoğu bu yöntemle durur. Ancak devam eden kanamalarda, tansiyon düşmesi de eşlik ediyorsa vakit kaybetmeden acil servise başvurulmalıdır.

Dikkat: ne yapmamalıyız?

Kanın akışına engel olmak için kafamızı geriye atmak ya da uzanmak kanın burun kökü ve genze akışına sebep olup pıhtıların soluk borusunu tıkamasına sebep olacağından asla önerilmez.

Çok şiddetli şekilde sümkürmemeliyiz. Artan basınç kanamayı daha da artırabilir .

Yukarıda bahsettiğimiz yöntemlerle durdurulamayan burun kanamalarında Kulak Burun Boğaz doktoru ile iletişime geçmeniz gerekebilir. 

DOĞAL AĞRI KESİCİ VE STRESE İYİ GELİR

Güçlü bir bağışıklık sistemi için L’actone Life Curcumin içeriğinde yer alan zerdeçal özünün enerjisinden yararlanabilirsiniz. Serbest radikallere karşı güçlü bir hücresel koruma sağlar. Tip 2 diyabetin zararlı etkilerini en aza indirir. Sağlıklı kan şekeri seviyesine gelmenize yardımcı olur. İnsülin direnci hastalarının en büyük destekçisidir. Vücudumuzda ki enflamasyonu yani iltihaplanmayı azaltıp yaşlanmayı geciktirir. Bilişsel sağlığı ve hafıza kapasitemizi güçlü bir seviyeye getirmekte etkilidir.

*İltihap gidericidir.

*Sindirim sisteminizi korur.

* Kansere karşı koruma ve tedavi sağlar.

*Depresyonun etkisini azaltır.

* Ağrı kesicidir.

*Alzheimer riskini azaltır.

Egzersizin bağışıklık sistemi üzerindeki 7 olumlu etkisi nedir?

Her ne kadar her gün aynı konuyu dinlemekten ve okumaktan sıkıldıysak da, Covid-19 salgını hayatımızın en önemli yerine yerleşmiş durumda. Bu salgından korunmak için alınacak önlemler konusunda, artık sanıyorum hepimiz bir sağlıkçı kadar uzmanlaştık. Maske kullanımı, sosyal mesafe, el temizliği ve beslenme konusunda oldukça fazla bilgimiz var.

Peki, vücudumuzu en çok etkileyen egzersizler hakkında ne kadar bilgimiz bulunuyor?

Egzersiz yapmanın hayatımızın olmazsa olmazı olduğunun altını çizen Therapy Sport Center Fizik Tedavi Merkezi’nden Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları söyledi:

“Egzersiz, gerek içinde bulunduğumuz bu olağanüstü dönemin, gerekse de tüm hayatımız için olmazsa olmazdır. Çünkü, hareketsiz bir yaşam bize hastalık riski olarak geri dönerken, düzenli egzersizler bizi hem fiziksel, hem de psikolojik olarak olumlu etkiliyor” dedi.

Egzersizin, bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkilerini anlatan Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları kaydetti:

1-Egzersizler; vücudumuzdaki kaslar, bağlar, kemikler ve eklemleri korurken, aynı zamanda da vücudumuza bağışıklık kazandıran gerek kandaki beyaz s, gerekse de antibodyleri artırarak bağışıklık sistemimizi destekler.

2-Haftada 3 gün düzenli yapılan egzersizler, solunum yollarındaki ve akciğerlerde biriken bakterilerin atılmasını kolaylaştırır.

3-Egzersiz sırasında oluşan vücut sıcaklığındaki artış, kandaki bakterileri ortadan kaldırır.

4-Egzersiz, stres hormonlarının salınımını azaltarak, immün sistemi bozan stresleri ortadan kaldırır.

5-Düzenli egzersizin, kronik hastalıklar üzerinde baskılayıcı bir rolü vardır

6-Haftada 3 defa 1 saatlik yürüyüşün, hem kalp, hem de dolaşım sistemi üzerindeki olumlu etkileri bağışıklığı olumlu etkileyecektir.

7-Düzenli egzersiz, mesane ve bağırsak hareketlerini arttırır ve buradaki birikimi dolayısıyla da bakteri oluşumunu en aza indirir.

AMELİYATSIZ GÖZ KAPAĞI ESTETİĞİ NEDİR ? NASIL UYGULANIR ?

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Hakan Yüzer konu hakkında  bilgiler verdi. 

Göz kapağı ve çevresinde meydana gelen sıkıntılar nedeni ile zaman içerisinde estetik cerrahi alanında göz kapağı estetiği adı altında yeni nesil bir tedavi yöntemi geliştirildi. Geliştirilen bu tedavi yöntemi sayesinde son derece acısız bir şekilde göz kapağınız ile alakalı tüm sorunların önüne geçebilmek mümkün hale geldi.

Üst göz kapağı estetiği, bu noktada önem arz ediyor. Gözün yapısına baktığımız zaman göz kırpma hareketlerinde esas işlev, üst göz kapağına aittir. Ameliyat olmaksızın göz kapağı sorunlarının önüne geçmek, artık Plazma enerjisi sayesinde mümkün hale geliyor. Sorunu kısa süre içerisinde ortadan kaldırmamız için yeterli bir tedavi yöntemi.

Göz Kapağı Estetiği Nedir?

Göz kapağı estetiği, gözünüzün alt ve üst kısmını çevreleyen kapakların doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan etkenler ile yaşadığı sorunlardan kurtulması ya da daha estetik bir görünüme sahip olması için gerçekleştirdiğimiz operasyonlardır. Adından da anlaşılabileceği üzere estetik bir operasyon yöntemidir.

Göz kapağı operasyonlarında eski dönemde lokal anestezi ve sedasyon adını vermekte olduğumuz genel anestezi yöntemleri ile süreç yürütülürdü. Ancak günümüz teknolojileri sayesinde Plazma Enerjisi kullanılarak lazer ile tedavi sürecine geçmiş bulunuyoruz.

Op. Dr. Hakan Yüzer sözlerine şöyle devam ediyor;

Göz Kapağı Estetiği Hangi Durumlarda Yapılır?

Bu sınıf içerisinde birçok farklı neden sayabiliriz. Hastalarımız, öncelikli olarak estetik kaygılar nedeni ile bu yönteme başvuruyor. Yaşın ilerlemesine bağlı kırışıklıklar, şüphesiz ki bu noktada en önemli detay maddesi. Genelleyecek olursak;

  • Doğuştan gelen üst göz kapağı düşüklüğü,üst göz kapağının işlevini yitirmesi,yaşlılığa bağlı gelişen kırışıklıklar ve sarkmalar ve göz çevresinde meydana gelen kırışıklıklar.

Bu noktada bizlere en çok başvurulan sorunlar. Nitekim lazer göz kapağı estetiği ile bu süreçlerin yönetimi çok daha sağlıklı, çok daha kolay.