Saygıdeğer okurlarım, Kış mevsimi ve farklı salgınların kol kola gezdiği şu günlerde, sağlık açısından çok değerli bir meyve olan narın (Punica granatum) yararlarına yönelik bazı önemli bilgileri sizler ile paylaşmak istiyorum. 

Çocukluk yıllarımızdan günümüze ulaşan “Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” diye dilimize doladığımız bilmecenin günümüzde artık eve geldim bin derde deva diye de bilinmesi gerektiğini düşünmüyor da değilim. Yapılan araştırmalarda nar ağacının, uzun yıllar yaşayabilen bir bitki olduğu ve Fransa’da yaklaşık 200 yıllık büyük nar ağacının olduğu bilinmektedir. Ana vatanı Himalaya dağları ve kuzey Hindistan’dan İran’a uzanan bölgedir. Eski dönemlerden beri pek çok hastalıkta bitkisel tedavi yöntemi olarak kullanılan nar, İslâm tıbbının da önemli bir şifa kaynağı olarak bilinmektedir. 

Bitkinin tohumları meyve olarak yenildiği gibi, gövde-kök ve dal kabukları ile meyve kabuğu da tıbbî olarak kullanılmaktadır. Kök ve gövde kabuğu tanen, nişasta ve alkaloitler (pelletierin) taşır. Nar meyvesi kabuğu tanen, triterpenler ve az alkaloitler ihtiva etmektedir. Bu meyvenin tanelerinin dizilişi ve tanelerinin üzerini örten koruyucu zarıyla da dikkatleri çekmektedir. Büyük oranda taze olarak tüketilen nar, meyve suyunun yanı sıra pasta ürünlerinde, aşure, güllaç gibi tatlıların süslenmesin de ve marmelat üretiminde de kullanılmaktadır.

Son zamanlarda narın yararları ile ilgili yapılan araştırmalar, bu besinin sağlık bakımından önemini ortaya koymakta ve doğal bir antioksidan ilaç olarak da değerlendirilmektedir. Sağlık açısından özellikle kış aylarında bol bol tüketilmesi, ihmal edilmemesi gereken bir meyvedir. Çünkü insan sağlığına olan faydalarını saymakla bitirmek mümkün değildir. Adeta bir “ilaç”, hatta antibiyotik olan nar içerdiği C vitamini, potasyum, demir, polyphenol anthocyanin ve tannin adında antioksidanlar ile kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini engellemektedir. 

Narın toplam ağırlığının %52’sini yenilebilir kısım meydana getirmektedir. Bununda yaklaşık %78’ini nar suyu oluşturur. Yenilebilir kısmında; sitrik (%0,33-0,56), malik, fumarik ve laktik asit bulunmaktadır. Olgun narın yenilebilir kısmında protein miktarı 100 gramında 50 mg, toplam fenolik madde miktarı 100 gramda 150 mg, askorbik asit ise 100 gramda 10 mg civarındadır. Taze sıkılmış nar suyunda şeker nispeti yaklaşık %16’dır. Nar suyu ve çekirdeğinde 20 ye yakın element bulunmaktadır. 

Bunlar arasında demir, kobalt, molibden, potasyum, kalsiyum, selenyum, sodyum ve çinko yer almaktadır. Nar; C, B1 ve B2 vitaminleri ve potasyum bakımından çok zengin bir meyvedir. Ayrıca bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek antosidanlar ve flavonoitler içermektedir. 100 gram narın içerisinde, 259 miligram potasyum, 63 kalori, 8 miligram C, binde 3 de B2 vitamini bulunmaktadır. 1 su bardağı nar suyu, günlük C vitamini ihtiyacının yüzde % 25′ini karşılar. Gün içinde tüketilen bu meyve, yorgunluğumuzun giderilmesinde de büyük rol oynamaktadır. Narın ağırlığının yaklaşık %15’sini çekirdekler oluşturur. Yaş çekirdeklerde yaklaşık % 2 oranında yağ bulunmaktadır. Bilindiği gibi narın kabuklarının soyulması ve yemesi zahmetlidir. Ancak günümüzde narın kolay ayıklanmasını sağlayan aparatlar bulunmaktadır. 

Narı ister tek tek tanelerini yiyerek tüketelim, ister suyunu sıkarak içelim, pek çok derdin devası olduğu bir gerçektir. Nar mideyi temizlemekte, deniz tutmasına karşı iyi gelmektedir. Ayrıca nar, içinde bulunan zarları ile yendiğinde mide ülserini iyileştirici etkisi bulunmaktadır. Tatlı nar midede çabuk çözüldüğü için hazmı kolaydır. Ancak zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirebilir. Ayrıca tatlı nar mideyi kuvvetlendirmekte, boğaza ve akciğerlere fayda sağlamakta ve öksürüğe iyi gelmektedir. Ekşi nar ise mide yanmalarına karşı yararlı olup, diğer narlardan daha fazla idrar söktürür, yani diüretik etkiye sahiptir. İshali ve kusmayı keser, kabızlığı giderir. Narın en önemli özelliklerinden biri de damar sağlığını, özellikle de kalbi korumasıdır. 

Nar, birçok özellikleriyle bazı meyvelere karşıda üstünlük sağlamaktadır. Şöyle ki, narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunmaktadır. Virüslerin neden olduğu gribal enfeksiyonlara karşı her derde deva olan nar, içerdiği antioksidanlar sayesinde gribe neden olan virüsleri zararsız hale getirmeye yardımcı olmaktadır. Bakteri kaynaklı enfeksiyonlara karşı da koruyucu etkisi kanıtlanmıştır. Gripten korunmak için tablet şeklinde vitamin almak yerine nar yiyerek veya suyunu içerek daha fazla antioksidan madde ve C vitamini sağlamış oluruz. Bu şekilde nar kansere neden olan serbest radikallere karşı bizi koruyacak bir silah görevini de üstlenmiş olmakta, böylelikle, enfeksiyonlara karşı vücudun dirençli olmasını ve immun sistemin güçlendirilmesini sağlamaktadır. 

Nar suyunun sadece tanelerinden değil, tüm meyveden üretilmesi, bu içeceğin antioksidan etkisinin daha da artmasına neden olmaktadır. Şöyle ki, bu önemli meyvenin kabuğu alkaloit, tanen ve glikozitler içermektedir. İshal kesici ve kurt düşürücü, tenyalara karşı kullanılma özelliği vardır. Yalnız bazı durumlarda zehirlenmelere yol açabileceğinden dikkatli kullanılması ve hekime danışılması gerekmektedir. Ayrıca, nar ekşisinin insan sağlığına olan faydalarını unutmamamız gerekir. Şöyle ki, nardaki bütün özellikleri yoğun olarak taşıdığı için, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok hastalıktan korumaktadır. İçerdiği bazı maddelerle kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar ekşisi, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesine önemli ölçüde engel olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya konulmaktadır.

Sağlıklı, mutlu nice güzel günler diliyor, saygılar sunuyorum.