İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, İSO olarak üye şirketleri için, “kurumsal karbon ayak izlerinin hesaplanması ve raporlanmasına” ilişkin danışman firmalardan avantajlı fiyatlarla hizmet alabilecekleri bir proje başlattıklarını söyledi. Bahçıvan, “Sanayinin yeşili ve çevreyi seçmekten başka şansı yok. Bunun için de yenilebilir enerji kaynaklarını finanse etmek, dönüşüme uygun iş alanları oluşturmak ve sanayide sürdürülebilirliğin uzun vadede çok daha düşük maliyetlerle sonuçlanacağını hatırlatmak zorundayız” dedi.

Türkiye’nin 2016’da imzalamasına karşın, yürürlüğe ancak 7 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’na ilişkin DHA’nın sorularını yanıtlayan Bahçıvan, Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Türkiye’deki ulaştırma, enerji, altyapı ve sanayi gibi pek çok sektörde önemli politika değişiklikleri olacağına dikkat çekti.

Bahçıvan, “Enerji politikalarındaki değişimle ilgili olarak termik santrallerin zaman içinde kapatılması ve yenilenebilir enerjiye geçişi destekleyici politikaların yürürlüğe konması söz konusu olabilir” açıklamasında bulundu.

Sürdürülebilir yeşil dönüşüme yönelik finansman olanaklarının ve teşviklerin yerli teknoloji olanaklarının yaratılarak, gözden geçirilmesinin, “kamunun özel sektöre iklim kriziyle mücadelede destek olabileceği alanlarından biri” olabileceğinin de altını çizen Bahçıvan, “Ayrıca Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanması planlanan ‘Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği çerçevesinde malların serbest dolaşımına ve Türkiye’nin rekabetçiliğine zarar vermemesine yönelik atılacak adımlar da özel sektörün kamudan beklentileri arasında öne çıkıyor” dedi.

SÜRDÜRÜLEBİLİR SANAYİ AÇISINDAN TEŞVİK EDİCİ

Bahçıvan, DHA’ya yaptığı açıklamada, “Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı 2016’da imzalamış ancak geçtiğimiz haftaya kadar yürürlüğe koymamıştı. Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda anlaşmayı Meclis’in onayına sunacağını açıklamasının ardından, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na taraf olması için hazırlanan “kabul teklifi” Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. 2021 itibariyle sürdürülebilirlik konusunu öncelikli alanımız olarak seçtiğimiz İSO olarak bu gelişmenin, taşıdığı simgesel anlamın ötesinde, sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomiye geçişte sanayicilerimiz açısından çok teşvik edici olacağını düşünüyorum. Çünkü bugün artık sanayi şirketlerinin küresel değer zincirinde yer alabilmelerinde ve yüksek katma değer üretirken rekabetçi sürdürülebilirlik anlayışını benimsemelerinde, Paris İklim Anlaşması gibi anlaşmalar önemli rol oynuyor” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE BM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONFERANSI’NA DAHA GÜÇLÜ PROFİL İLE GİRECEK

Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasının kısa vadede Türkiye açısından önemli kazanımlar getireceğini ifade eden Bahçıvan, “Örneğin Türkiye Glasgow’da Kasım ayında düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na da daha güçlü bir profil ile girecektir. İklim kriziyle mücadelede küresel iş birliğinin oynadığı vazgeçilmez rol düşünüldüğünde, Türkiye Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak bu iş birliğinde yer alacağını bir kez daha vurgulamış oldu” dedi.

“İklim krizi artık sadece çevresel ya da ekonomik bir sorun değil, toplumların tamamını ilgilendiren bir konu” diyen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan şöyle devam etti:

Bu nedenle iklim kriziyle mücadelede sadece sektörler değil, toplumun her bireyi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli. Bunun için de iklim krizinin çevresel ve sosyo-ekonomik boyutlarıyla ilgili daha etkili iletişim yöntemleri kullanarak kamuoyunu bilgilendirmeliyiz. Ülke olarak gündemimizdeki farklı stresler, bugün bu konuya tamamen odaklanabilmemizi engelliyor olabilir. Fakat ülkemizde de bu alanda bir farkındalığın, devletin en üst kademelerinden itibaren başladığını görüyoruz. Tabii ki çok güçlü bir akımın veya çok güçlü bir farkındalığın başladığını söylemek için erken, ama şunu da sevinerek söyleyeyim: İlgiyi artırmaya dair umutlar çok.”
 

FARKINDALIK ADIM ADIM ARTIYOR
 

Farkındalığın giderek artığına dikkat çeken Bahçıvan, “Yapılan işlerin çevresel boyutları konuşuldukça, özellikle yurt dışı iş yapanlarda bu konunun önemi ve hassasiyeti artmaya başladıkça, bu farkındalık da adım adım artıyor. Giderek bir krize dönüşen iklim değişikliğinin, geleceğimizin en önemli konusu olduğuna dair herkes kendi bulunduğu ortamda bir hedef oluşturursa, siyasetten başlayarak toplumun tüm kesimlerinin er veya geç bu tablo içerisinde rol alması kaçınılmaz. Biz sanayiciler olarak bu konudaki toplumsal sorumluluklarımızın farkındayız ve sürdürülebilirlik konusunda öncü bir rol oynamaya çalışıyoruz. Sanayicilerimizin iklim değişikliğine dair bilgisini ve iklim krizinin sektörü nasıl etkileyeceğine dair duyarlılığını artırmak için yürüttüğümüz iletişim faaliyetleri, kısa vadede uygulanabilecek çalışmalara örnek verilebilir. Daha uzun vadede ise ülke olarak iklim değişikliği konusunun eğitim müfredatlarına dahil edilmesinden sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomiye geçişte teşvik edici olabilecek yaptırımların uygulanmasına kadar yapmamız gereken çok şey var” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin kendi iç finansman kaynaklarının yeşil dönüşümü gerçekleştirmede yeterli olmayabileceğini söyleyen Bahçıvan şu ifadeleri kullandı:

“Özel sektörün bu konuda yapabileceği çok sayıda değişiklik var. Hükümetimizin tarafından Temmuz ayında açıklanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı bu süreçte başta sanayimiz olmak üzere ilgili birçok sektöre yol gösterici bir rehber niteliğinde. Bu kapsamda sınırda karbon düzenlemeleri, yeşil ve döngüsel ekonomi, yeşil finansman, temiz enerji arzı, sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir ulaşım özel sektörün alanına giren öncelikli konu başlıkları olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu geniş konu başlıklarının ötesinde her şirketin atabileceği çok basit ancak etkili adımlar da var. Örneğin, İSO, üye şirketleri için kurumsal karbon ayak izlerinin hesaplanması ve raporlanmasına dair danışman firmalardan avantajlı fiyatlarla hizmet alabilecekleri bir proje başlattı. Şirketler, kurumsal sera gazı envanterlerini hesaplatarak ardından karbon ayak izlerini azaltmaya dair adımlar atmaya başlarsa uzun vadede hem iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada hem de küresel ticarette rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinliklerini korumada önemli bir süreci de başlatmış olacaklardır.”
 

Özel sektörün iklim krizine karşı uygulanacak kısıtlamalara uyum sürecini de değerlendiren İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Bu konuda özel sektörün farklı alanlarında farklı tablolarla karşılaştığımızı söyleyebiliriz ve daha bütün bir resim çıkarmaya yönelik çalışmalarımız da sürüyor. Bu süreçte sektörlerin iklim değişikliğinin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutunu birlikte değerlendirmeleri gerekli. Türkiye’nin en önemli ticaret partnerlerinden birinin Avrupa olduğu düşünüldüğünde, özel sektörün Avrupa Yeşil Mutabakatı ile belirlenen kısıtlama ve yaptırımlara ne derece uyum sağlayabileceği iklim kriziyle mücadeledeki başarılarını da şekillendirecektir” dedi.

Bahçıvan açıklamasının devamında, “Bu noktada gerek enerji gerekse kaynak yoğun sektörlerde önemli dönüşümlerin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Örneğin, tekstil ve hazır giyim sektörü için hazırladığımız sürdürülebilirlik öncelikleri haritasında, tekstil sektörünün hammadde, su, kimyasal ve atık yönetimi alanlarına odaklanması gerektiğini ve iklim krizinin gerektirdiği dönüşüm sürecinde yenilikçi yönetim anlayışının da önemli olacağını vurguladık. Diğer sektörlerde de iklim kriziyle mücadelede konumlarını iyileştirmek için benzer önlemleri şimdiden almaya başlamalı” ifadelerini kullandı.

İÇ KAYNAKLARLA MÜCADELE YETERLİ DEĞİL

“İklim krizi gibi yaşamsal öneme sahip konularda önceliğimiz yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya oluşturmak olmalı” diyen Bahçıvan, “Ancak Türkiye’nin sadece kendi iç kaynaklarıyla iklim kriziyle aktif bir mücadele yürütmesinin ve Paris İklim Anlaşması’nın gerekliliklerini yerine getirmesinin yeterli olmayabileceğini de söylemek gerek. Bu küresel bir sorunsa, çözümü de küresel olmalı ve Anlaşma’nın gerekliliklerini yerine getirmek için Türkiye’nin finansman kaynakları desteklenmeli. Yapılan bilimsel çalışmalar iklim ve çevre dostu politikaların uzun vadede ekonomik maliyetinin daha uygun olacağını gösteriyor. Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Türkiye’deki ulaştırma, enerji, altyapı ve sanayi gibi pek çok sektörde önemli politika değişiklikleri olacaktır. Örneğin, enerji politikalarındaki değişimle ilgili olarak termik santrallerin zaman içinde kapatılması ve yenilenebilir enerjiye geçişi destekleyici politikaların yürürlüğe konması söz konusu olabilir. Bu ilk aşamada maliyetli bir süreç olarak görülse de uzun vadede hem ekonomik hem de insani maliyetlerde Türkiye’yi avantajlı hale getirecektir” açıklamasında bulundu.
 

ÖZEL SEKTÖR VE KAMU BİRLİKTE HAREKET ETMELİ

İklim krizi konusunda özel sektör ve kamunun birlikte çalışması gerektiğini aktaran Bahçıvan, “Bu noktada aslında Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı gibi çalışmalar özel sektöre yol gösteriyor. Sürdürülebilir yeşil dönüşüme yönelik finansman olanaklarının ve teşviklerin yerli teknoloji imkânları yaratılarak gözden geçirilmesi kamunun özel sektöre iklim kriziyle mücadelede destek olabileceği alanlarından biri olabilir. Ayrıca AB tarafından uygulanması planlanan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizmasının Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği çerçevesinde malların serbest dolaşımına ve Türkiye’nin rekabetçiliğine zarar vermemesine yönelik atılacak adımlar da özel sektörün kamudan beklentileri arasında öne çıkıyor” diye konuştu.


 

SANAYİNİN YEŞİLİ VE ÇEVREYİ SEÇMEKTEN BAŞKA ŞANSI YOK
 

Paris İklim Anlaşması’nın uygulanmaya başlamasının Türkiye’nin karbon nötr kalkınma sürecinde bir dönüm noktası oluşturacağını söyleyen İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Anlaşmanın iklim değişikliği ile mücadelede koyduğu hedeflerin yanı sıra, Cumhurbaşkanımızın orta ve uzun vadeli tüm kalkınma programlarımızı yeşil kalkınma devriminin gerektirdiği rehberle hazırlayacaklarını söylemesi de sürdürülebilir sanayiye geçişte bir yol haritası işlevi görecektir. Anlaşma’nın temel hedefi olan küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla 2.0 dereceyle, hatta mümkünse 1.5 dereceyle sınırlandırmak için sanayinin yeşili ve çevreyi seçmekten başka şansı yok. Bunun için de yenilebilir enerji kaynaklarını finanse etmek, dönüşüme uygun iş alanları oluşturmak ve sanayide sürdürülebilirliğin uzun vadede çok daha düşük maliyetlerle sonuçlanacağını hatırlatmak zorundayız.

Editör: TE Bilisim