Merhaba Oktay Bey, şuan Esenyurt İlçe Sağlık Müdürüsün. Bugüne kadar birçok hastanede görev yapmışsın. Hangi branşlarda ve hastanelerde görev yaptınız?

Eğitim hayatıma başladığım Trakya Üniversitesi’nde ilk hastalarıma baktığımı söyleyebilirim. Son sınıf öğrencisiyken, sizlerin intörn doktor olarak bildiğiniz dönemde hastalarım için hizmet sunmaya başladım. Daha sonra devlet hizmet yükümlüsü olarak Gaziosmanpaşa İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde ilk görev yerim olarak çalışmaya başladım. 2016 yılı Ekim ayında başladığım görevime o dönem hain darbe girişimi nedeniyle boşalan aile hekimliği pozisyonlarında Gaziosmanpaşa ilçesinde devam ettim. Bunun yanında yine Suriyeli hastalara hizmet veren göçmen polikliniklerinde Suriyeli hastalarla tercümanlar aracılığıyla çalıştım. Gaziosmanpaşa verem savaş dispanserinde 6 ay kadar süre görev aldım. Kendime yeni mecralar ararken Gaziosmanpaşa Eğitim Araştırma Hastanesi acil servisinde acil hekimi olarak başladım. Esas tecrübelerimi bu dönemde kazandım. İstanbul’da acillerde çalışmak zorlu bir süreçtir ama bu görevi layığıyla yerine getirdim. İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde çalışırken toplum sağlığından sorumlu hekimdim ve aşılama faaliyetlerinde eğitim faaliyetlerinde görev üstlendim. Açıkçası sağlık hizmetlerinin hemen her alanında hizmet verme şansım oldu. Bu açıdan çok mutluyum. Hepsini kıyaslama fırsatını elde ettim. Ülkemizdeki en önemli sağlık hizmetlerinin birinci basamakta sunulduğunu söylesem şaşırırsınız belki ama önemi bilinmese de gerçek bu. Bu nedenle önüme gelen müdürlük fırsatına evet derken hayalimdeki sağlıkta eğitim hizmetleri koruyucu hekimlik, sağlıklı yaşam bağışıklama hizmetlerinin geliştirilmesi gibi artık toplumumuzun en çok ihtiyaç duyduğu konuları esas alarak çalışmak üzere Esenyurt gibi -bu hizmetlere çok ihtiyacı olan- bir ilçede göreve başladım.

Beyaz özlük hayalini hangi yaşlarda kurmaya başladınız?

Beyaz önlük hayalimi 6-7 yaşlarında tanıştığım şeker hastalığı olarak bilinen diyet ile birlikte kurmaya başladım. O dönem sürekli hale gelen doktor ziyaretleri sayesinde doktorlar arasında olursam kendime daha iyi bakabilirim düşüncesiyle birlikte belki bir çaresini bulurum hissiyatının birleşiminden ileri gelen bir doktor olma arzusunu hep hissettim.

Neredeyse 1 yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsle savaşıyoruz. Şuan Esenyurt’ta virüs nasıl ilerliyor? Vaka sayıları nedir?

Esenyurt’a sağlık müdürü olmadan önce pandeminin birinci piki olarak değerlendirilen Mart, Nisan, Mayıs aylarında acil serviste çalışıyordum. Haziran ayında Esenyurt’taki görevime başladım ve Ağustos ayının ikinci yarısında pandeminin ikinci piki başladı. İlk günlerde aynı gün 100 kişiye ulaşırken zamanı geldi aynı gün 4500 kişiye ulaşmamız gerekti. Günlük rakamları vermek doğru olmasa da Esenyurt için şunu söyleyebilirim. İstanbul’da iyi olduğunu bildiğiniz pek çok ilçeden iyi durumdadır. Nüfusunun pek çok ilçeye göre yaş ortalaması düşük, sosyoekonomik düzeyine oranla hastalıktan daha çok çekiniyorlar ve kendilerini daha iyi koruyorlar. Bunlar Esenyurt için bir avantaj. İnanın her bir can kaybı bizleri derinden üzmektedir ve elimizden geldiğince her bir hastayı, temaslıyı tespit etmek için var gücümüzle çalışıyoruz. 

Siz Esenyurt’un ilçe sağlık müdürü olarak nasıl tedbirler alıyorsunuz?

Müdürlüğümüz olarak sayın kaymakamımızın önderliğinde covid 19 salgın yönetim rehberine göre denetimlerimizi çok sıkı tutuyoruz. Sıklıkla Esenyurt’un manşetlerde yer almasının nedeni bu denetimlerdir. Her bir şikayeti bilgiyi inceliyoruz ve gereğini yerine getiriyoruz. Bunun yanında bizim bu salgın hızının kırılması için çok önemli bir ilkemiz var; temaslıyı bul testini yap izole et. Aynı zamanda hastalarımızın ilaçlarını da aynı gün ellerine ulaştırma gayretindeyiz. Tüm bunlar sayesinde göreve geldiğimde vaka artış hızında 11. Sırada yer alan Esenyurt son değerlendirme toplantımızda 17. Sıraya kadar geriledi. Ben ve arkadaşlarım bu salgında tek bir yurttaşın bile kaybedilmemesi için canla başla tüm tedbirleri alıyoruz.

Şuan Türkiye’de uygulanan tedbirleri yeterli buluyor musunuz?

Ülkemiz dünyada örneği olmayan bir uygulama olan filyasyon çalışması yürütmektedir. Zaman zaman çok farklı mücadele planları ortaya atıldı. Ben en iyi sistemin bu olduğunu düşünüyorum. İnsanlara evlerinde hizmet sunuyorsunuz. Hastanelerin iş yükünü bu sayede azaltıyorsunuz. Dünyanın önde gelen ülkelerinde yaşanan hastane manzaralarını hepimiz televizyonlardan izledik. 29’un üzerinde farklı ülkeden yabancı doktor arkadaşım var. Bazıları beni aradılar. Siz bu işi nasıl yapıyorsunuz diye sordular. Çünkü insanlar hastanelere akın ettiler ve engelleyemediler. Biz bu doğru stratejiyle insanların gereksiz yere hastaneleri meşgul etmesine izin vermedik, onlara evlerinde hizmet verdik. Zaman zaman eksik noktalarımız olduysa da kurguladığımız ve uyguladığımız sistem çok iyi noktadadır. Şunu söyleyebilirim; şu an itibariyle bana evde test yapın diyen her bir Esenyurt’luya aynı gün hizmet sunabilecek konumdayız. Bu da hizmetin geldiği yeterli seviyeyi göstermektedir. 40 üzerinde ara ve 200 üzerinde personel desteğiyle bu hizmetleri sunmaya devam ediyoruz.

Korona virüsle hem bir sağlık görevlisi olarak savaş veriyorsunuz hem de çok yakınınız olan, sizi büyüten dedenizi kısa bir süre önce covid-19’dan kaybetmişsiniz. Dedenizin korona virüs olduğunu ilk ne zaman anladınız?

Pandeminin başında Mart ayının sonlarına doğru ailemizin ilk Korona vakası ben oldum. Yaklaşık bir ay boyunca hastalıkla mücadele ettim. Zor günlerim oldu ancak bu savaşı kazandım. Üzülürler diye hiçbir aile üyesine bu durumu söylemedim. Kendimi herkesten ayırdım ve yaşamıma devam ettim. Bu noktada pek çok tecrübem oldu. Hastalık nasıl ilerler, nasıl bulaşır, nasıl korunmalıyız… Aileme de bu noktada her zaman uyarılarım oldu. Kendilerini korumaları gerektiğini, özellikle yaşlı olan anneannem ve dedemizle görüşmemeleri gerektiğini defalarca anlattım. Kasım’ın 7’sinde anneannem aradı deden üşüttü galiba bir doktora gidelim dedi. Tamam dedim. 8’inde Sabah erkenden dedemi almaya gittim. İlk gördüğümde nefes alma şeklinden covid olduğun anladım. Muhtemelen 7.-9. günlerindeydi. O gün dedemi kendi ellerimle yoğun bakıma teslim ettim.

Dedeniz virüsle savaşırken bir tek siz varmışsınız yanında, böyle ağır bir yükü tek başına taşımak çok zor olmalı…

Onu yoğun bakıma yatırdığım günden itibaren her gün yanına gittim. Her yoğun bakım çıkışında ağlamaktan bitap düştüm. Beni görmesinler diye hep kaçardım. Bir gün iki doktor arkadaşıma yakalandım. Onların beni teselli etmesi hiç hafızamdan gitmeyecek bir an olarak bende kaldı. Fırsat buldukça ailemle görüntülü görüştürdüm Daha sonra dedem bir sorun nedeniyle sevk olmak durumunda kaldı. Sevkine karar verince uzaktan da olsa görebilmeleri için tüm ailemi ambulansın yakınında topladım. Yeğenimin dedemi görünce şampiyon geliyor diye bağırması hiç aklımdan gitmiyor. Yine bir gün yoğun bakım hemşiresi gece yarısı beni aradı. Dedeniz eşiyle konuşmak istiyor dedi. Tabi dedim. Numarasını atıyorum ararsınız dedim. Gerek yok ağabey ezbere biliyor dedi. Aramışlar. Dedemin o halde bile eşini düşünüp bir şeyler söylemeye çalışması beni çok hüzünlendirdi. Her anını ailemle paylaştım. Hekim olduğum içinde gidişatı görebiliyordum. Bir değerinin düzelmesi ailemde sevinçle karşılansa da bende maalesef aynı etkiyi yaratmıyordu. Hep kötüye hazırlamak zorunda kaldım onları ama kendim de onun yanında hep dik durdum. Bir gün bana dedi ki oğlum tıraş bıçağını, terliklerimi ve pijamalarımı getir yarın çıkıyoruz galiba. Tamam dedim, ama durumu gittikçe ağırlaşıyordu. Götüremezdim. Gitmeye kalkar, bizi zor duruma düşürür diye tama dedim. Zaman algısı o kadar iyiydi ki hangi gündeyiz biliyordu. Sadece mavi florasanların yandığı bir yerde günleri saymak çok zordur. Aile toplantılarımızda dedemle ilgili süreçleri tartışırken bir şifreye ihtiyaç duyuldu. Dediler ki dedeni görünce şifreyi sor. Dedimki şimdi zamanı değil boşverin. Yanılmıyorsam 2 gün sonra beni aradılar dedeni entübe edeceğiz gel istersen gör diye. İşimi gücümü bırakıp koştum. Onu gördüm. İlk söylediği şey o şifre oldu. Şifreyi söylediği an hem arkadaşım hem dedemin doktoru olan uzmanın gözyaşları sel oldu. Dedem bu konuşmanın ardından entübe olacak diye beklerken 2 gün daha direndi. Evet, tüm bu yükü taşımak çok zordu ama ondan öğrendiklerimiz ve ailemin destekleriyle bu süreci geçirdik. 

Dedenizin ölüm sebebi covid-19 olarak mı kayıtlara geçti?

Evet dedemin ölüm belgesinde ölüm nedeni olarak U07.3 tanı koduyla Covid yazmaktaydı. 

Çok sevdiğiniz, ailenizden birini kaybettiniz. Bir doktor olarak her gün bu tür kötü haberleri veriyorsunuz. Bir sağlıkçı tarafında değil de bir hasta yakını olan tarafta olmanız size neler hissettiriyor?

Hekim olduktan sonra ölüme, hastalığa sakatlığa o kadar alışıyorsunuz ki her gün gördüğünüz görüntüler size zor gelmiyor. Ara ara doktor arkadaşlarımla sohbetlerimizde insanlar için çok zor gelen bir ölüm haberinin arkasında yatan tıbbi nedeni söyleyerek durumu normalleştirmemizin aslında ne kadar kötü bir durum olduğu tartışırız. Bu süreçte covid nedeniyle pek çok hastamı kaybettim. Başımıza geleceğini ve dedemi bu nedenle kaybedeceğimi hiç düşünmezdim. Hasta tarafında olmak gerçekten çok zor bir durum ve bu da hayatımın bir mihenk taşı olarak yerleşti. Empati duygumu güçlendirdi. 

Kış aylarına girdiğimizden eri çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Yeni yıldan sonra tablo daha da ağırlaşacak mıdır?

Kısıtlamalarla birlikte kendi bölgemde günlük vaka sayılarının 3 te 1e düştüğünü söyleyebilirim. Yeni yılda bu tablonun ağırlaşmasını beklemiyorum.

İstanbul ve Türkiye genelinde belediye ile resmi açıklamalarda verilen vefat rakamları değişiklik gösteriyor. Rakamlar güvenilir mi?

Rakamlar güvenilir. Bakanımızda defalarca bu konuyla ilgili açıklama yaptı. Bulaşıcı hastalık işaretlenen her ölümün covid-19 olmadığını defalarca söyledi. Esas ölüm nedeninin covid-19 olduğu her hastayı açıkladıklarını söyledi. Benim bu konuyla ilgili bir tereddüdüm bulunmuyor.  Dedemin ölüm nedeni covid-19 idi ve belgemiz bu şekilde düzenlenmişti.

Aşılanmayla ilgili ümit verici gelişmeler var. Yalnız Çin aşısı, Türkiye aşısı, Amerikan aşısı diye sınıflandırılmalara ayrılmış durumdalar. Vatandaş aşılanmak için tüm bu aşıların arasından seçim mi yapacak?

Şuan için Çin’den gelecek geleneksel yöntemle üretilmiş sinovac aşısının devletimiz tarafından ücretsiz bir şekilde bir program dahilinde dağıtılacağı ve risk grupları öncelikli olmak üzere aşılanmanın başlayacağı takvim ilan edildi. Bu aşılamanın başlayabilmesi için aşının bir seri güvenlik prosedüründen geçmesi gerekiyor ve bugünlerde bu aşamadayız. Yakın gelecekte çıkacak tüm aşılar için ilk hedefin salgını bitirecek politikalar dahilinde vatandaşımızın hizmetine sunulacağını düşünüyorum. Aşıların etkinlikleri görüldükçe, karar verileceğini düşünüyorum. Şuan için bir seçim şansımız bulunmuyor. Ancak en iyi seçenek hangisi ise devletimiz vatandaşa bu seçeneği yine ücretsiz sunacaktır.

Aşı virüsü durdurmaya yetecek mi?

Bu hastalığın engellenmesindeki tek yöntemin aşı olduğuna inanıyorum ve aşı bu hastalığı hemen olmasa da bir süre zarfında yenecek.

Korona virüsün diğer başka salgınlara olduğu gibi ilacı yapılacak mı? Bununla ilgili çalışmalar var mı?

İlaçla ilgili bazı çalışmalardan haberim var. Bazı ülkelerde bu yönde ciddi çalışmalar yapılıyor. 2009 yılında bir pandemi daha gördük. Bu pandemide de yine gördük ki bu tarz virüslere karşı en iyi savaşı yine kendi bağışıklık sistemimiz veriyor. Bu nedenle savaşı kazanması için bağışıklık sistemimizi aşı ile eğitmeliyiz. İlacı üretilse de kullanımına gerek kalmayacağını düşünüyorum.

Siz bir doktor olarak kendinizi nasıl koruyorsunuz? Ailenizden, sevdiklerinizin, sosyal yaşantınızdan, hayatınıza dair her şeyden bir anda soyutlandınız. Hepimiz için geçerli, ama bu virüste en ağır darbeyi alan doktorlar oldu. Siz kendi gözünüzden nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu süreçte covidli hastayla aynı asansörü kullandım -covid miyim acaba diye hekimlerimize başvurup, tatmin olmayınca şiddet eğilimi gösteren insanlarla muhatap olduk. Bizler ise her gün bu hastalarımıza dokunduk, onların ihtiyaçlarını giderdik, yemeklerini yedirdik. Kendileri aynı ortamda bulunmaya korktukları hastalar için sağlık ordumuz bu süreçte kendi canlarını hiçe sayarak mücadele ettiler. Ben öncelikle bu yolda şehit düşen tüm meslektaşlarıma saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Onları hayranlıkla yad ediyorum. 9 aydır ailemden ayrı yaşamak zorunda kaldım ve bu gidişle pandemi sona erene kadar onlardan ayrı yaşayacağım. Tüm hayatım birden bire değişti. Anneme sarılamaz, kardeşlerimi göremez oldum. Kendimi korumak için maske mesafe hijyen sloganının yanına ben de bir slogan ekledim. “Uyalım, uymayanları uyaralım”. Çünkü süre ilerledikçe bana bir şey olmaz anlayışı gelişmeye başladı ve bu mücadeleyi sekteye uğratacak en önemli düşünce budur. Bunu da yenmemiz gerekiyor.  

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Maske, dezenfektan, siperlik, mesafe gibi kelimeler hayatımızın ortasına bomba gibi düştü. Asıl normalimize dönmemiz ne kadar zaman alacaktır?

Asıl normalimize hastalık yok olsa dahi uzun bir süre dönemeyeceğimize eminim bu hastalıkla ilgili değil, yakınlarını kaybetmiş, canlarını toprağın altına koymuş her bir kişi normale dönmeden normale döndük diyemeyiz ve bu kısa sürede olmayacak gibi. Ancak aşı yeterli bağışıklık yanıtı oluşturursa yaz aylarında, oluşturmaz ise covid ve buna endeksli yaşamın bir müddet daha hayatımızda olacağını düşünüyorum.