Filmin konusunu okuyunca nedense aklıma Atıf Yılmaz’ın 1986 tarihli “Ah Belinda” filmi geldi. Ana karakter (Müjde Ar) gerçekle düş arasında bir dünyada sıkışıp kalır. Kim olduğu konusunda şüpheye düşer. Çevresindekiler ona, bir başkasıymış gibi davranmaya başlar. Hiç hatırlamadığı bir aile peydah olur mesela. Acaba aklını mı kaçırmıştır, sorusu filmin finaline kadar seyirciyi zorlar. Yılmaz’ın o yıllarda değeri pek bilinmemiş, fantastik etkilerle dolu filmini hatırlamamız boşa değil. “Uyuyana Kadar”’ın ana karakteri Christine de (Nicole Kidman), benzer bir kabus yaşıyor. Geçirdiği bir kaza nedeniyle her gece sıfırlanan bir hafızaya sahip. Ertesi sabah olduğunda her şeyi baştan öğrenmesi gerekiyor. Örneğin, kendini 27 yaşında sanıyor ama aynaya baktığında 40 yaşlarında bir kadın görüyor. Kocası olduğunu iddia eden kişi, şüphe uyandıran davranışlara sahip. Bu yetmezmiş gibi, kimselere güvenemediği bu dünyada, bir yandan da kendisini öldürmeye çalışan bir adamla uğraşıyor. Akıllara Christopher Nolan’ın ”Memento’su da gelebilir ancak bu kez dramatik yapının kurallarına uyan daha doğrusal bir kurguyla karşıya karşıyayız.

MÜZEDE BİR GECE: LAHİTTEKİ SIR
Seri filmlerle ilgili bir gerçek vardır ki sır değildir. “Müzede bir Gece” serisi üzerinden örnekleyecek olursak; ilk iki filmi izleyip beğenmeyenlerin 3. filmi de beğenmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun tersi de doğru elbette. Seriyi çeşitli nedenlerle sevenlerden de olabilirsiniz. Bu nedenlerden biri, Ben Stiller komedisini sevmeniz olabilir. Onlara iyi haber şu: Stiller’ın yanısıra serinin ilk iki filmini yöneten Shawn Levy de bir kez daha yönetmen koltuğunda.

KAYIP ÇOCUK
Pedofili problemi üzerine çekilmiş filmlere çok sık rastlamıyoruz. “Kayıp Çocuk”, bir ölçüde bu soruna parmak basmaya çalışıyor ama daha çok, kayıp bir kız üzerinden “şüphe” duygusunu tırmandırarak gerilim yaratmayı amaçlıyor. 9 yaşındaki Cassandra, babasının kamyonetindeyken kaçırılır. Durum böyle olunca polisin gözünde babası Matthew, baş şüphelilerden biri haline gelir. 8 yıl geçer. Cassandra hala kayıptır.

TUT SÖZÜNÜ
Fantastik öğelerle süslü bir yerli deneme. Yalçın ve Bahadır, zıt karakterlerde iki kafadar. Ama Yalçın beklenmedik şekilde ölüverir. Bahadır, arkadaşının deli dolu hallerini özlediği günlerden birinde, onun hayaletiyle karşılaşır. Dahası da var: Yalçın yalnız gelmemiştir. Yanında Bernardo adında bir İtalyan trapezci de vardır. Yalçın arafta sıkışıp kalmıştır, çünkü söz verdiği halde yerine getirmediği, yarım kalan bir işi vardır. Bahadır, huzura kavuşması için ona yardım etmeye karar verir ama başına türlü bela alır.

SINIRIN RÜYASI
Müfredatın dışına çıkarsan, şimşekleri üzerine çekersin! Yüksel Alagöz, senaryosuna da imzasını attığı filminde, bu cümleden hareketle bir tarih öğretmeni olan İbrahim’in başına gelenleri anlatıyor.

MISIR ADASI
Sinemalarımıza Gürcistan yapımı bir film öyle pek sık gelmiyor. Üstelik karşımızda, Prag’da düzenlenen Karlovy Vary Festivali’nde “Büyük Ödül”ü kazanan bir film var. Olsun mu? O zaman şöyle buyurun: Karşımızda bu yılki Oscar’larda yabancı film kategorisinde son dokuz filmlik listeye kalan, bir başka deyişle “Kış Uykusu”nu sollayan bir film var! Daha da dikkat çekici olanı en son söyleyelim: Filmin başrollerinden biri İlyas Salman’a ait. Hani Yeşilçam’da hem dramı hem komediyi oynayabilen, kim ne derse desin, değeri asla bilinmemiş o aktör. Yönetmen George Ovashvili’nin ortaya koyduğu iş, aslında öyle çok büyük bir prodüksiyon falan değil.
Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu gibi hikayesini sakin sakin anlatmayı seven bir adam.

MUCİZE
Müzikle başlayıp sonradan sinemaya saran ve bizce daha iyi eden Mahsun Kırmızıgül, yeni filmiyle karşımızda. Filmin afişine hiç bakmayın zira geçen hafta da değindiğimiz gibi yine kafaların tek tek sıralandığı tipik bir çalışma. Film nasıl peki? 1960’ların Türkiye’sinde yoksulluk içindeki bir bölgedeyiz. Tabii, tarih itibarıyla bir darbe süreci etkisi de var. Ege’den Doğu’nun uzak bir köyüne sürgün yiyen bir öğretmenin hikayesi bu. Onu dört gözle bekleyen, okuma aşkıyla yanıp tutuşan minik ve fakir öğrencilerin de hikayesi aynı zamanda.

BİR GECE
İstanbul’da geceler diğer kentlere göre uzun sürer. Suç kol gezer. Evsizler daha çok üşür. Kapkaççılar fazla mesai yapar. Taksiciler de. Bu durum, onların karşılaşma ihtimalini yükseltir. Gaspa uğrar taksiciler, öldürülürler. Diğer tarafta, sevdiği adam için bu büyük kente gelen genç kızlar da vardır. Geceler uzundur. Aşkına karşılık bulamayınca çarenin aşırı dozda ilaç alıp intihar etmekte olduğunu sanan gençler için özellikle uzundur geceler. Kafanız mı karıştı? Karışmasın. Yönetmen Ulaş Yiğit Ülker ve senarist Ufuk Gökkaya, kimileri sıcacık yataklarında uyurken sokakta olup bitenleri anlatmış. Batuhan’la tanıştırıyor film bizi. Yaşadığı semtin patronu Levent’e borcu büyük. Leyla ile tanıştırıyor film bizi. Sevdiği adam Kemal için İstanbul’a gelir ama aşkına karşılık bulamaz. Borç içindeki Batuhan, Leyla’yı soymaya kalkar.

ntv.com.tr