“Dünyada her şey kadının eseridir” sözüyle kadının değerini her zaman vurgulayan, seçme ve seçilme hakkı tanıyan Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle yazıya başlamakta istiyorum. Çünkü bugün 8 Mart Kadınlar Günü. Uzun zamandır bu köşe yazısı hakkında düşünüyorum. Toplumda kadınların varlığını ya ana haber bülteninde bir cinayet başlığı altında ya da üçüncü sayfa haberi olarak hatırlıyoruz. Böyle bir toplumun bir parçası olduğumu düşündüğümde kendimi boğulacak gibi hissediyorum. Kadın dünyada asla yeri doldurulamayacak bir özelliğe sahiptir. Kendi bedeninde bir can saklar ve zamanı geldiğinde onu doğurur. İşte kadın gücünü buradan alır. Acılar içinde kendinden yeni bir benlik var eder. 

Hepimizin içinde gizlendiği yerden çıkmayı bekleyen o güçlü kadını görebiliyorum. Daha doğduğumuz gün damarlarımızdan akmaya başlar. Kimilerimiz bunu evde çocuk yetiştirerek, kimilerimiz toprak ekip biçerek, kimilerimiz büyük sözleşmelerin altına imza atarak o güçlü kadını yaşatıyor. Ama hepimize ilham olan ve bizi de kendiyle tanıştıran kadınlarımız var. Benim için o kadın önce Anneannem, sonra Annem oldu. Sıfırdan hayata başlamayı, yapamazsın dediklerinde ayağa kalkmayı, güçsüz gördüklerinde gücümü saklamayı bana ilham olan güç perilerimden aldım. Hepimizin hayatına değen ilk masal perisi annesidir. Sonra başka başka hayatlarla tanışırız. 

Okuduğum kitaplar, gördüğüm hayatlar arasında iki bacağa sahip olmadan da dik durulabileceğini gösteren  kadın Frida Kahlo olmuştur. “ Yürüyemezsem dans ederim” diyen Frida Kahlo, acılarına sığınıp hiçbir zaman kenarda beklememiştir. Ölene kadar yattığı yataktan ölümsüz eserler yaratmaya devam etmiş ve en umutsuz anlarında bile mutlu olmayı başarmıştır. Frida Kahlo bana hayatın içinde görmediğiniz birçok yüzünü hatırlatan kadın olmuştur. Doğru bildiği şeyi yapmak için her şeyi göze alan Afife Jale, kadınları sahneye çıkması yasak olduğu bir dönemde korkusuzca sahneye çıkmış ve o sahnede kalabilmek için ölene kadar savaşmış bir kadın. 

Günümüze baktığımda hep yaşanmış hayatların, güçlü kadınların hayatlarını film yaptıklarını görüyoruz. Dilberay, Bergen, Neslican Tay... Yaşadıkları zorlu hayat koşullarına rağmen ayakta kalmaya çalıştıklarını göstermeye çalışıyorlar. Kadını, erkeği hiçbir cinsiyet ayırt etmeden baktığımızda geriye kalan tek şey yaşatmak.... Kırmadan, dökmeden, üzmeden, koparmadan mutlu etmek. Kadınların insanoğluna emanet edilmiş en değerli varlık olduğunu hatırlamak için kadınlar gününü beklemeyelim.