Türkiye’de yeni nükleer enerji santralinin İğneada’ya yapılacağı açıklandı. Ben, yedek subaylık görevimi Trakya’da, Çerkezköy 8 piyade alay

Türkiye’de yeni nükleer enerji santralinin İğneada’ya yapılacağı açıklandı. Ben, yedek subaylık görevimi Trakya’da, Çerkezköy 8 piyade alayında yaptım. O yıllarda Aydemir olayı nedeniyle, harbiye mezun vermediğinden, bizler teğmen rütbesi ile Alay Bölük Komutanlığı görevini üstlenmiştik. Ben de alayımızın en önemli ünitesi olan karargah bölük komutanlığını deruhte ediyordum, 1965 yıllarında, Kıbrıs olayları sebebiyle Trakya’da devamlı hareket halindeydik. Bu nedenle, Trakya’nın her tarafını gezerek, biliyorum.
Karadeniz kıyısındaki İğneada el değmemiş bir cennet, tabiat harikasıdır. Istranca ormanlarının ve bitki örtüsünün yemyeşil biçimde mavi denizle kucaklaştığını görür, cenneti yaşarsınız. Bu müstesna bir tabiat olayıdır. Ne yazık ki bu doğa harikası yer fazla bilinmez. Belki de bilinmemesi iyidir. Bu durum İğneada’yı insanların tahribatından korumaktadır. Maalesef şimdi bu doğa harikasına göz diktiler. Dünyada eşi nadir olan löngöz ormanlarının bulunduğu cennete, sanki Türkiye’de başka yer kalmamış gibi nükleer santral yapacaklarmış. Bu Türkiye’ye ve özellikle Trakyalılara yazık etmektir.
Evet, bir ülkenin sanayileşmesi ve kalkınması için enerji gereklidir. Enerji üreten tesislere, bağnazlıkla karşı çıkmak doğru değildir. Ancak ülkemizde su kaynakları, bunların üzerine yapılacak barajlar, hidroelektrik santralları tükenmeden, neden nükleer santral? Cumhurbaşkanı rahmetli Demirel, Türkiye’de daha 500 baraj yapılacak potansiyel var demiştir. Ayrıca termal, kömür, doğalgaz santrallarından enerji üretmek mümkündür. Bunlara ilave olarak geotermal enerji, rüzgar, güneş enerji tesislerini devreye almak mümkündür. Hele hele potansiyel olduğu halde rüzgar ve güneş enerjisini yeterince kullanamıyoruz. Bu nedenle nükleer santrallardan önce bunları, inşa etmek gerekir. Nükleer santrallar çevreye, doğaya, insana zarar verebilmektedir. Birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Çernobil faciasından sonra, bu patlamanın Türkiye’ye etkisinin olmadığını, göstermek için, dönemin bakanı, değerli dostum, iyi insan Sn.Cahit Aral, ‘Aha ben de içiyorum diyerek çayı içmiştir’. Ancak kansere yakalanarak, vefat etmiştir.
Türkiye işin kolayına kaçarak, nükleer santrallar inşa etmek yerine, diğer seçenekleri öncelikle kullanmalıdır. Bazen kafama şeytan giriyor. Acaba Trakya devamlı CHP’ye oy verdiğinden mi bunu İğneada’ya yapıyorlar, diyorum. Şu kömür, rüzgar, geotermal, güneş imkanları tam anlamı ile kullanıldıktan sonra, Türkiye’nin devasa sanayine enerji yetmez ise; tabiat bakımından daha müsait bir yere doğayı, çevreyi tahrip etmeyecek tüm tedbirler hassasiyetle alınarak, nükleer santrala geçilebilir. Hele hele, geçici bir seçim hükümetinde tesadüfen görev almış bir geçici bakanın bu işlere tevessül etmesi doğru da değildir. Türkiye zaten doğayı, çevreyi korumayan, tahrip eden, fert başına en az yeşil alanın düştüğü bir ülkedir. Siyasi partilerin seçim beyannnamelerinde çevrenin, doğanın korunmasına ilişkin tedbirler yetersizdir. Kalkınalım, sanayi- leşelim, fakat çevreyi önceliğe alarak, koruyarak... Bu nedenle nükleer santral projesi ertelenmelidir.
---------------------------------------------
NOT: Seçim kampanyalarında partilerin TV’ye çıkan temsilcileri, asıl oy verecek halkın anlayacakları, konulara değinmiyorlar. Orta vadeli program, makro dengeler, cari açık, dış ticaret açığı, deflasyon, para kredi vs. konular şüphesiz önemli, ancak halka direkt mesaj vermiyor, halk, sade vatandaş, düşük gelir grupları, özellikle işsizlik, iş bulabilme, geçim, ekmek parası konuları ile iyi yaşam koşulları yakından ilgilidir. Halkı birinci derecede geçim, iş, aş bulma ve ateş ocaklara düştüğü için terör meselesi, daha fazla ilgilendiriyor. Diğer taraftan AKP’nin dışında hiçbir parti ben tek başına iktidar olacağım diyemiyor. Oysa siyasette, partilerin asıl amacının iktidar olması gerekir.
Siyaset bunun için yapılır.