Dünya Sağlık  Örgütü (DSÖ) Mevzuatının hazırlanmasında görev alan ve DSÖ’nün kuruluşunda (1946) imzası olan, Türk Yüksek Öğretimine damga vurmuş, Türk Tıbbına çağ atlatan, bir gecekondu mahallesi olan Hacettepe’yi  çağdaş bir üniversitye dönüştüren,Ankara ve Hacettepe Üniversilerinde Rektörlük yapmış,ODTÜ Mütevelli Heyet Başkanlığı yapmış, uluslararası yüksek tanınırlığı olan Sayın   Prof.Dr.İHSAN DOĞRAMACI, ülkemiz aydınları tarafından yeterince tanındığını ve anlaşıldığı söylenemez. Özellikle Sayın Doğramacı’nın vizyon büyüklüğünü ve derinliğini en iyi şekilde tanıması ve anlamması beklenen  Türkiye  Akademik Camiasının da ne kadar anladığı tartışılır.

Belki de Sayın Doğramacı’yı  en iyi tanıyan,  60’lı yıllardan itibaren Hacettepe Hastanesi başta olmak üzere, Hacettepe’ye bağlı kurduğu hastanelerde, ülkenin çeşitli yerlerinde kuruluşlarına vesile olduğu hastanelerde sağlık hizmeti alan, dertlerine şifa bulan , oldukları yerlerde sessizce dua eden ve etmeye devam eden  halkımız olmuştur. Merhum Doğramacı Hocamızın amaçlarından birinin de bu olduğu tartışılmaz.

Kimseye haksızlık olmasın. Ankara Tıp Öğretim Üyelerinden Doğramacı Hocanın yakın arkadaşı Prof.Dr.Celal Ertuğ Hocaya  kulak verelim: “ İhsan’ı tanımak kolay değildir. İhsan bir kompütür gibidir. Her şey  çok önceden düşünür, tasarlar, hazırlıkları  yapar, zamanı gelince uygulamaya koyar. Önceden bunları kimseye açıklamaz.  Eser ortaya çıktıktan sonra anlaşılır. Küçük şeylerle oyalanmaz. Kafasında oluşturduğu projeyi mutlaka gerçekleştirir. Hem de ülkenin hayrına  büyük eserler. Övünmeyi, övülmeyi sevmez.Temel atma törenlerine heves etmez. Akademik kariyer, makam,şan,şöhret gibi şeyler O’nun hedefinde yer almaz.  Yaptığı hayır-hasenat ve insanlara yaptığı yardımları kimseyle paylaşmaz.  Mütevazi  yapıdadır.  Kindar değildir. Aleyhinde olmuş insanlara bile dar zamanlarında  yardım elini uzatmıştır.”

Ankara Numune Hastanesinde Alman Profesör Eckstein’ın yanında  Çocuk  Hastalıkları ihtisası yaparken ( 1938-40)   hastanenin penceresinden, yanındaki arkadaşlarına  boş Hacettepe arazisini göstererek “ buraya güzel bir çocuk hastanesi yakışır değil mi”  demesi ve  50’li yılların sonlarında,  o araziyi kendi kurduğu bir vakfın katkısı ile, Ankara Belediyesi’nden satın alıp, hemen inşaata başlayarak orda bugün de dünyanın en iyi çocuk hastaneleri  sıralamasında önlerde  yer alan Hacettepe Hastanesi’ni yaptırması,

 Bilkent Üniversitesi arazisini 1968 yılında satın alıp,  şartlar müsait olunca 1984 yılında o arazide bir üniversite kurması  Sayın Doğramacı’nın vizyon büyüklüğünü ve  ülke için çok yararlı olacağına  inandığı  projeleri gerçekleştirme kaabiliyeti ve becerisini  gösteren iki örnektir. 

Sayın Doğramacı,  bizzat kendisi , Hacettepe Üniversitesi ve  Bilkent Üniversitesi kurmakla kalmamış, Sayın Vehbi Koç’u , Sayın Sakıp Sabancı’yı ve Sayın Prof.Dr.Mehmet Haberal’ı  bir üniversite kurmaları konusunda teşvik etmiş, onları cesaretlendirmiş ve bugün ülkemizin gurur duyduğu üç güzide üniversitenin kurulmasına vesile olmuştur.

Sayın Doğramacı;   1963 yılında kurduğu Hacettepe Tıp Fakültesinde,  kendisinin  geliştirdiği  “  Entegre Tıp Eğitim Sistemi “  ile, kurduğu Hacettepe Hastanesinde   her çeşit modern tıbbi cihaz ve ekipmanlarla  uygulanan  modern tedavi metodları  ile, Hacettepe’ye bağlı çeşitli illerde kurduğu kurduğu Tıp Fakülteleri ve hastaneleri ile burlardan yetişen binlerce doktor ve akademisyen ile  Türk Tıbbına çağ atlatmıştır.

Sayın Doğramacı’nın böyle önemli ve büyük  projesine başlarken;  her branşta  uzman ekibin yetişmesi için, İstanbul ve Ankara Tıp Fakültelerinden mezun olmuş başarılı doktorları, 5-6 yıl  öncesinden  yurt dışına  göndererek hazırlık yapması ve   Tıp Fakültesini kurduktan sonra, özellikle Amerika’da  çeşitli merkezlerde bulunan iyi yetişmiş genç elemanları ikna edip Hacettepe’de toplaması,  O’nun  planlama ve ekip kurma, organizasyon yapmadaki becerisini  gösteren önemli  özelliklerindendir.

Yeni kurulan  Hacettepe Tıp Fakültesi  uyguladığı  özgün eğitim sistemi uluslararası düzeyde  yankı uyandırmıştı. Hollanda ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülke, bu sistemi yerinde inceleyerek örnek almak istedi. Hollanda’da yayımlanan “ Algemeen Daglad” ve “ De Telegraf” gazetelerinde şu haber yer aldı:  “ Jan Tinbergen Türkiye’ye ekonomik danışman olarak gitmişti, Şimdi de Türkiye’den İhsan Doğramacı bize, eğitimde ve özellikle tıp eğitiminde danışmanlık yapıyor.”

1966’da Londra Üniversitesi Yöneticisi  ,Vice Chancellor, Sir Brian Windeyer başkanlığında kurulan Kraliyet Komisyonu, Hacettepe’ye gelerek incelemelerde bulunur.İlgili makamlara düşünce ve önerilerini iletir. Bu konuda “ Participant Journalın 25 Ocak 1967 tarihli sayısında yayımlanan yazılarda,  “İngiliz Kraliyet Tıp Eğitimi Komisonun üyeleri, Hcettepe Tıp Merkezini ziyaretlerinde gördüklerinden çok olumlu izlenimler edinmişlerdir.Türkiye’de, tıpta,tıp eğitiminde ve hastanecilikte büyük ve başarılı bir değişim olduğu saptanmıştır.Bu konuda Londra Üniversitesi Vice Chancelları  Sir Brian Windeyer tıp haberleri muhabirimize şunları söylemiştir: “İngilterede uygulamak istediğimiz  Tıp Eğitim Sistemi Hacettepe’de uygulanmakta olan sistemin aynı olacaktır.”

Hacettepe Tıp Fakültesinde kuruluşundan itibaren (1963) uygulanmaya başlanan Sayın Doğramacı’nın geliştirdiği “ Entegre  Tıp Eğitimi Sistemi” bugün bütün tıp fakültelerimizde uygulanmaktadır.

 Sayın Doğramacı’nın, dünyanın birçok ülkesine de eğitim ve sağlık alanlarında yardımları olmuştur. Sayın Doğramacı’nın başarılarındaki en büyük pay sahibi şüphesiz eşi merhume Ayser Hanımefendidir. Her ikisini de saygı ve rahmetle anarız.

Kaynaklar:

1-Celal Ertuğ :Türkiye’de ve Dünyada İhsan Doğramacı Olayı; 1996, Özkan Matbaacılık, İstanbul.

2-İhsan Doğramacı: Doksan Yıllık Yaşamımdan Anılar; Bütün Dünya, 2006,sayı 4, syf. 21-34.