“İhtirasa karşı savaşmak zordur; çünkü o istediğini ruh pahasına elde eder.” der Herakleitos, Fragmanlar adlı eserinde. Herakleitos’un ne demek

“İhtirasa karşı savaşmak zordur; çünkü o istediğini ruh pahasına elde eder.” der Herakleitos, Fragmanlar adlı eserinde.

Herakleitos’un ne demek istediğini, insanların ruhlarını satma pahasına nasıl paranın esiri olduklarını anlatmak için sanırım konuyu biraz daha açmam gerekecek.

Sabah yedi kırk arabasını kaçırmamak için evden, alelacele çıktım. Eylül içinde olmamıza rağmen yüzümü bir Temmuz güneşi yaktı. Önüme gelenlere selam vere vere, arka taraftaki sokağın içinde, park halinde olan arabamın yanına gidiyordum.

Önümü, yaşı ilerlemesine rağmen hâlâ dinç görünen, cüsseli K. S. kesti. Kısa zaman önce onun evinden çıkan iş arkadaşım H. hakkında ileri geri konuşuyordu. “Su parasını ödemeden gitti, bu insanlar niye bu kadar hain? Ben kimseye güvenemeyecek miyim?”

Israrla “Bir yanlışlık olmuştur, H. öyle bir şey yapmaz, kendisini iyi tanırım. Hatta anne babasını da bilirim,” demeye çalıştıkça K. S. duymuyor, kabul etmiyordu. Hareketleri o kadar ne yaptığından emindi ve kendini beğenmişti ki ben şaşırıp kaldım.

Sanki buna mecburmuşum gibi, “Ona söyleyiver derhal ödesin parayı,” dedi. İnsanlığı elden bırakmadan “Tamam!” dedim.

Ben kendisine, yaşına hürmeten ve M. D. ismindeki arkadaşımın yakını olduğu için hatır etmiş, bu yüzden başka bir şey dememiştim. Ama onun söyleyecekleri henüz bitmemişti.

Bir yandan konuşuyor bir yandan da gitmemem için kolumu tutuyordu. En son “Bak eğer, parayı ödemezse, onu savcılığa şikâyet edeceğim, tam böyle söyle!” dedi.

“Aaa, o kadar da uzun boylu değil. Paranın akıbetini soruvereyim, işe savcılığı karıştırmam,” diyerek çıkıştım. K. S. de yüzümdeki sinirlenmiş görüntümden korktu ve nihayet beni bıraktı.

Aslında H.’yi kendisi bulsun, ne istiyorsa yüzüne söylesin. H. de onun ağzının payını versin, öyle ya... Bu nedenle “K. Amca beni ilgilendirmez, kendiniz aranızda halledin!” demediğim için bir hayli pişman oldum.

Sabah sabah bu adama nereden rastladım diye söylene söylene önce arabama uğradım, arabanın içinden daireye götürmem gerekenleri aldım, sonra ter içinde midibüse atladım, Burhaniye’ye gittim. Bir ara aynı katta olduğumuz H.’yi gördüm, durumu ona anlattım.

H. haliyle afalladı. “Fatih adamın sözünü ettiği para 20,00 TL.,” dedi.
“Ne zamandır aklımdaydı ama bir türlü gönderemedim. Bu insanları anlamak güç, ben kira oturduğum müddetçe benzer bir olay yaşanmadı, bu faturada ben evden ayrıldıktan sonra gelmiş.”

Bu sefer şaşkınlık sırası bana geçmişti. Demek bu adam onca lafı bu kadarcık meblağ için mi etmişti? Savcılığa şikâyeti bu yüzden mi düşünmüştü? Gülmeye devam eden H. parayı çıkardı verdi.

O gün bu konu üzerinde kafa yorup durdum. İnsanlar boşuna zengin olmuyordu. Miktar mefhumu olmadan paranın peşinden işte böyle takla atıyorlardı. Adamın kaç dairesi, dükkânı, tarlaları, zeytinlikleri vardı; lakin bu denli paranın arkasından koşmasını anlarım da düşük, kalitesiz laf etmeye utanmıyordu.

Kendime söz verdim. “Şimdi banknot cebimde. Muhakkak yarın sabah önüme çıkarsın sen. Parayı verirken sana iki çift lafım olacak. Dur bakalım K. S. senin hakkından gelirim ben,” dedim.

Ne hikmetse birkaç gün kendisini göremedim. Bir hafta sonu Belediye’nin önünde buldum onu. Hacı arkadaşları ile oturmuştu K. S., güle güle bir şeyler konuşuyordu. Homurdanarak yaklaştım.

K. S. beni görünce tedirgin oldu. Varır varmaz çıkardım cebimden, parayı uzattım. Benim kendisine bir şeyler söyleyeceğimi anladı ama kaçamadı. “K. Amca sen, 20,00 TL’lik para için bir ton laf ettin, hatır gönül dinlemedin, onca zamanın hukuku var demedin, utanmıyor musun?” diye sordum.

Onda birazcık yüz varsa, yanında mahcup olacağı insanlar vardı, onlar da dikkat kesildiler. K. S. kaçamak cevaplar vererek, anlaşılmaz şeyler mırıldanarak, parayı elimden bir an önce alıp beni başından savmak istiyordu. Ben ısrarla aynı soruyu sorunca, boyuna “Neden kalsın yahu!” diyordu.

“H. senin evinde onca zaman oturmuş, bir aylık kirasını dahi aksatmamış. Yirmi lirayı mı vermeyecek? Onun babasının kim olduğunu, bu evi tutarken kimin aracı olduğunu kendin gayet iyi biliyorsun. Birlikte oturduğu annesi, sana ‘bizde paran kalmaz’ dememiş mi zamanında?” dedim.

O ısrarla, “Niye kalsın?” deyip duruyordu. Anlaşılan bu adama laf yetmeyecekti. “Sana büyüğümsün diye saygı ediyordum. Benimle konuşma bundan sonra, selam da alıp verme, ne halin varsa gör,” deyip oradan ayrıldım. O zamandan beri birbirimizi görünce yolumuzu değiştiriyoruz.

Herakleitos, Fragmanlar’da “İhtirasa karşı savaşmak zordur; çünkü o istediğini ruh pahasına elde eder.” diye boşuna dememişti.