Türk toplumunun büyük çoğunluğu Klasik Bazı Müziği ile operaya çok sıcak bakmıyorlar. Kuşkusuz bunun nedeni bu tür müziği bilmeyişinden, anlayamadığından kaynaklanmıyor.  
Osmanlının son dönemlerinde toplumdan soyutlanmış olan saray erkânının Osmanlı Saray Tiyatrosu ile Yıldız Sarayı Tiyatrosunda Klasik Batı Müziği konserlerinin izlekleri, batıdan sanatçılar getirdikleri bilinmektedir.
Benim çok sesli müzik ile tanışmam lise yıllarımda başlamıştı. Bir gün arkadaşım rahmetli Yılmaz Nurşen ile Tepebaşından yürüyorduk Bu gün yerinde yeller esen,  çirkinlik örneği olarak yükselen TRT binasının yerinde o zamanlar İstanbul Şehir Tiyatrolarının Komedi ve Dram bölümleri vardı. Bunlardan Dram Tiyatrosu Avrupa opera binalarının küçük bir benzeri olarak yapılmıştı., Sanattan mimariden anlamayanlar  bu yapıyı yıkarak yerine bugünkü  çirkinden de öte ucubeyi yaptırdılar. Sözü fazla uzatmayayım;  Dram Tiyatrosunun kapısındaki görevli bize gelin, içeride konser var diye seslenmişti. Bizde içeriye girdik ve Klasik Batı Müziği konserini ilk defa orada sayıları çok az olanlarla birlikte izlemiştik… .  
Yaşamımdaki İlk operayla da yıllar öncesi yanan Şan Sinemasında tanışmıştım.  Bugün gibi hatırlarım; Puccini’nin ilk kez 1904’de ilk kez oynanan  “Madam Butterfly” operasıydı. . Madam Butterflyı daha önce sinema filmi olarak seyrettiğimden hiç zorlanmadan opera olarak izlemiştim.
Aradan yıllar geçti 1980 ‘li yıllarda İstanbul Kültür Müdür Yardımcılığına atanmıştım. O yıllarda İstanbul Devlet Opera ve Balesi, İstanbul Senfoni Orkestrası, Klasik Türk Müziği Korosu gibi Kültür Bakanlığının sanatsal kurumları personel yönünden bize bağlıydı. Görevimden ötürü her konser için ön sıradaki protokolden iki kişilik davetiye tarafıma gönderiliyordu. Ne garip ki, protokol için ayrılan yerlere davet edilenlerden pek azı geliyordu. Ama bazılarının dediği gibi  gıy gıy ! veya çığırıyorlar !  da demiyordum.
Klasik Batı Müziği ve opera konusunda, o zamanlar yeterli kültür birikimim yoktu. Kendi kendime görevimden ötürü de olsa, çok sesli müziği ve operayı öğrenebileceğim, seveceğim; bu tür müziği sevenlerden benim ne eksikliğim var demiştim. Konserlerden önce hangi yorumcunun eseri programda varsa onları okumaya başladım. Bununla da yetinmeyerek yorumlanan eserlerle ilgili ne bilgi varsa okuyarak, sorarak öğrenmeye çalıştım. Önceleri sıkılsam bile konserleri sürekli izledim. İlk yılın sonunda bu konuda bayağı yol almış, kendimce sesli müzik ve opera konusunda birikimim olmuştu
 İstanbul Kültür Müdür Yardımcılığı görevinden ayrılmamdan sonraki süreçte İstanbul Müzik Festivali başta olmak üzere hiçbir konseri ve operayı kaçırmamaya çalıştım. Şimdilerde fırsat buldukça YouTube’de Klasik Batı  Müziği  konserlerini ve operayı izlemekle yetiniyorum,.
Toplumun çağdaş müziğe ve operaya karşı ilgisiz olduklarını da pek sanmıyorum. Yalnızca bilgi eksiklikleri ve dinleme alışkanlıkları olmadığını düşünüyorum. Yıllar öncesi rahmetli Sakıp Sabancı’nın sponsorluğunda,  İzmir, Torbalı yakınındaki Metropolis antik tiyatrosunun onarımı tamamlanmış ve Klasik Batı Müziği konseri ile yapılan açılışına tanık olmuştum Konser başlamadan önce hayli kalabalık çevre köylüleri tiyatroya gelmişlerdi. Onları izledim; konseri sonuna kadar dinlediklerine şahit oldum. Aynı şekilde başka yerlerde verilen çok sesli müzik gösterilerine yöre halkının ilgisiz kalmadıklarını görmüştüm.
İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde önceki yıllarda Klasik Batı Müziği, Opera ve Baleyi izlemek isteyen; ancak bilet bulamayan, çoğu genç insanları görmüştüm. Yine yıllar öncesi Atatürk Kültür Merkezinde İstanbul Kültür Festivalinin açılış töreninde; başta dönemin Kültür Bakanı başta olmak üzere protokole davet edilen zevat yerlerini almışlardı. Rahmetli Nejat Eczacıbaşı ile Batan festivalinin açılış konuşmasını yaptıktan sonra  konser başlayacağı sırada, izleyicilerin şaşkın bakışları altında birden protokol sıraları boşalıvermişti…Sonradan öğrendik ki, aynı saatte Gülhane Parkında Günaydın Gazetesinin şenliği başlayacakmış!. Başta bakan olmak üzere davetli zevat oraya  yetişebilmek için kalkıp gitmişler!...
Kısacası tam bir tezat veya aymazlık… Bir yanda bilet bulabilmek için uğraşan müzikseverler diğer yanda konsere zorunlu gidenler…
Çağdaşlaş uygar bir toplum olmak istiyorsak, belirli ortamlarda  nasıl  davranmamız  gerektiğini bilmemiz gerekir..Her şeyden önce insanlarımızı abuk sabuk dizilerden, bilgisizliği ortaya  döken bilgi  yarışmalarından ,  biri bitip diğeri başlayan yemek programlarından  uzaklaştırarak tiyatro,  konser ve operaya yöneltmeliyiz. Bir zamanlar ünlü düşünürlerinden Sakallı Celal, doğuya giden geminin güvertesinde bir takım insanlar batıya koşuyor demişti…