Akdeniz ve Ege’nin tatil yörelerindeki belediyeler deniz turizminin yanına kültürü de katmaya çalışıyor. Eğitim, bilgi ve görgüden kaynaklanan kültürün bazıları başarıyla üstesinden gelirken bazıları da sınıfta kalıyor. Tatil yörelerinde konserler düzenleyen organizatörler belediyelerle işbirliği yaparak çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.

Geçtiğimiz günlerde Muğla’nın Datça ilçesindeki Knidos antik kenti tiyatrosunda Muğla Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrasının bir konseri vardı. Muğla Büyükşehir Belediyesi, Datça Belediyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla Knidos kazıları yürüten üniversitenin elbirliğiyle bu konser düzenlenmişti. Ayrıca Knidos antik tiyatrosunda gökyüzündeki meteor yağmurunun izleneceği belirtilmiş, Datça halkı ücretsiz olarak davet edilmişti.

Restorasyonları tamamlanan; Aspendos, Bodrum ve Side başta olmak üzere bazı antik tiyatrolarda müzelerin denetiminde Kültür ve Turizm Bakanlığı bu tür konserlere izin veriyor. 

İ.Ö IV. Yüzyılın sonlarına tarihlenen, yaklaşık 4500 kapasiteli Knidos antik tiyatrosunda Klasik Batı Müziği konserinin yapılması düşünce olarak güzeldi. Yanılmıyorsam daha önce de orada benzeri konserler yapılmıştı. Ne var ki; bu son konser organizasyon bozukluğundan ötürü tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Bazlarının deyişiyle tam bir rezaletti. 

Knidos antik kenti Datça’ya yaklaşık 32 kilometre uzaklıktadır. Yol gidiş ve geliş olmak üzere ancak iki aracın geçeceği genişliktedir. Knidos’un yakınındaki Yazı Köyden itibaren yol sit alanı içerisinden geçtiğinden biraz daha daralıyordu. Yanlarında antik sur duvarlarının kalıntıları olduğundan yol genişletilemiyordu. Konsere gidebilmek için çeşitli araçlarla yola çıkanlar trafiği yoğunlaştırmış, bu yüzden de büyük sıkıntı yaşanmış. Bazıları sıkışıklıktan yürümeyi bile tercih ettiler. Araçlarıyla geri dönmek isteyenler olduysa da bunu başaramadılar. Datça’dan saat 19.00’da yola çıkanlar çileli bir yolculuktan sonra Knidos’a saat 21.00’den sonra ulaşabildiler. Knidos’da araçlardan inenler tiyatroya ulaşabilmek için uzun bir süre yürümek zorunda kaldılar, o sırada konser çoktan başlamıştı.

Knidos’da konser yapılmasına karar verilmişti ama bu kadar aracı alacak otopark yoktu. Böyle olunca insanlar araçlarını yol boyunca bıraktılar, trafik daha da içinden çıkılmaz bir duruma dönüştü.    

Konserin yapılacağı antik tiyatro erken saatlerden itibaren Datça, Palamutbükü, Ovabükü, Haytbükü başta olmak üzere çevreye yerleşen tatilciler tarafından doldurulmuştu.

Klasik Batı Müziğini sevenler bu durumu görüne “Ne kadar da seveni varmış” diye sevinmekten kendilerini alamadılar. Ancak kısa bir süre sonra tiyatro panayıra dönüşünce yanıldıklarını anladılar. Çocuklarıyla, bebekleriyle, hatta köpekleriyle gelenler vardı. Bazıları da piknik yapmak için yemekleriyle, termoslarıyla gelmişti. Böylece hiç bir yerde görülmeyen ilginç bir Klasik Batı Müziği seyircisini oluşturmuşlardı. Bunu görünce insan elinde olmadan Avrupa’daki meydanlarda yapılan açık hava konserlerini hatırlıyor ve bizimkisiyle karşılaştırıyor.

Klasik Batı Müziğinin çoğunlukla yüksek kültür düzeyi ile bağdaştırılan bir müzik türü olduğunu ileri sürenler var.  Bu müzik pop, arabesk ve halk müziğinden her yönüyle ayrılmıştır. Bu farkın en büyük özelliği de çok sesli olmasından kaynaklanır. Kökeninin Antik Yunan Müziğine kadar indiğini ileri sürenler olmuştur. Orta Çağda ve Gotik dönemlerde çok sesliliği dönüşmüş, Avrupa saraylarının ve Rönesans dönemlerinde (1450- 1600) daha da yaygınlaşmıştır.

Klasik Batı Müziği konserleri dünyanın her yerinde sessizce dinlenir; duraklamada değil bölüm sonlarında ve konserin bitiminde alkışlanır. Ne yazık ki; konserin neresinde alkışlanacağını müzikseverler dışında bilmiyoruz.

Konser öncesinde hangi bestecinin eserlerine yer verileceği broşürler halinde izleyicilere verilir. Böylece onlar da neyi dinleyeceklerini bilirler. Knidos konserinde böyle bir şey yapılmadı. 

Konser başlamadan birkaç dakika önce salonunu giriş ve çıkışları kapatılır.  İstanbul ve Berlin’de klasik müzik konserlerini izledim; gerçek konser seyircileri birbirlerinden farksızdır ve belirli kurallara uyalar. İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde konser başladığında kapılar kapatılır, geç kalanlar fuayedeki ekrandan izler; ara verilince salona girerler.

Knidos antik tiyatrosunda kısaca değindiğim bütün bu kurallar ayaklar altına alındı. Konser sürerken oturacak yer arayanlar, sürekli ortalarda dolaşanlar, cep telefonuyla yakınlarını arayanlar, müziği beğenmeyenlerin guruplar halinde dışarı çıkmaları, çocuk sesleri, ağlamalar, çay, kahve içenler, uğultu halinde konuşanlar… 

Böylesi bir keşmekeş içerisinde sanatçıların eserleri nasıl yorumladıklarına şaşmamak elden gelmiyor. Klasik Batı Müziği konser sırasında sanatçılar kendilerini enstrümanlarına ve önlerindeki notalara verirler;  uygunsuz bir ses onların bağlantısı bozar…

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Muğla Büyükşehir Senfoni Orkestrası klasik bestekârlarının eserlerini yorumladılar. Konser bitiminde tiyatro alkıştan inlerken müzik tarihine girecek bir ilk yaşandı; Motzart’ın Türk Marşı yorumlanırken kendilerini düğünde sanan bazıları oynamaya kalktılar…

Konserin bitiminde yiyecekleriyle içecekleriyle gelenler atıklarını oturma kademelerinde bırakıp gittiler. Oysa bu tiyatronun ne zorluklarla ortaya çıkarıldığını, arkeologların uğraşlarını akıllarına bile getirmediler.  

Kısacası konser fiyasko ile başladı ve rezaletle sona erdi… Eğitimin, bilginin ve görgünün ne kadar önemli olduğu bir kez daha kanıtlandı.