Yeni yıla; 2024’e girmemize sayılı günler kaldı. Acı ve tatlı anılarıyla 2023’ü geride bırakıyoruz.. Oysa o yıla ne umutlarla, ne beklentilerle girmiştik beklentilerimizin hemen hiçbiri gerçekleşmedi. Kısacası sıkıntılarla, kısır çekişmelerle ve hepsinden öte hüsranla koskoca bir yılın sonuna geldik…

Yılbaşlarında yeni yılı konu alan yazı yazılması basında adetten olmuştu. Yazım ustalarımın öğütlerine uyarak bende bu geleneğe uymuş, yılbaşlarında bir şeyler yazmış ve yeni yılın topluma mutluluk ve refah getirmesini, güzel şeylerle karşılaşılmasını dilemiştim.

 2024 bizlere neler gösterecek; zorluklar, sıkıntılı dönem aşılacak, karamsarlıklar dağılacak mı?

Şimdiden bilebilmek gerçekten çok zor…

Mitoloji’deki Cassandra  gibi  geleceği görme yeteneğimiz olmadığından bu sorunun  yanıtını verebilmek çok zor…

Yeni bir yıl yaklaştığında hep geçmişi düşünürüm.  Örneğin 1930 yıllardan sonra dünya ülkelerinin insanları sevinçle, umutla ve iyi dileklerle yeni yılları kutlamışlardı. Dünyanın ateş çemberi içerisine düşeceğini akıllarına bile getirmemişlerdi. Japonya 1945’de yeni yılın gelişini nasıl kutlamıştı bilemem ama Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasıyla tüm yeni yıl dilekleri altüst olmuştu. II. Dünya Savaşında Avrupa ve Asya ülkeleri de savaşlardan,  acılardan, yıkımlardan nasibini almıştı. Acaba o ülkelerin insanları savaş öncesi yeni yıllarını nasıl kutlamışlardı?

Dünya Tarihi bunun gibi sayısız örneklerle doludur.,

2024 bizlere ne getirecek; gerçekten bilenimiz var mı?

Eskiden yılbaşlarında umutla Milli Piyango bileti alınır, çekilişe kadar insanlar pembe hayaller içerisinde yaşardı. Şimdilerde bakıyorum artık onu da çok gördüler, piyango biletini alanların sayısının azaldığı söyleniyor.

Acaba bunun nedeni nedir?

Yeniden geçmişe dönmek istiyorum; benim çocukluk yıllarım İstanbul’un mistik semtlerinden Kuzguncuk’ta geçmişti. II. Dünya Savaşının zorlu günleriydi; Türkiye her an savaşa girebilirdi İsmet Paşa yönetimindeki basiretli politika bizleri savaş dışında tutmuştu ama savaşa girmiş kadar zorlu günler yaşanmıştık. O günlerin yılbaşlarını kadınlar, yaşlılar ve çocuklar evlerinde kutlardı. Evin erkekleri nerede derseniz onların hemen hepsi silah altındaydı.  Bizim evimizin bahçesindeki çam ağacından bir dal koparılır, üzerine karı anımsatacak pamuk parçaları konurdu. Savaşın tüm yurdu etkilediği günlerdi; bugün olduğu gibi suni çamlar üzerine yerleştirilen çeşitli aksesuarlar ve ışıklar yoktu. En azından aile bireyleri bir arada neşeyle toplanır en büyük eğlence olarak tombala oynarlardı. Televizyon olmadığından Ankara Radyosu hangi yayını yaparsa, neyi söylerse on dinlenirdi.   

Aradan yıllar geçti; demokrasiye biraz erken  girdik;, seçimler yapıldı. Dönemin iktidarı değişti. Yeni siyasiler ortaya çıktı; Kısa süre sonra oy kaygısına düştüler. Geçmişin sinmiş kara tipleri meydanı boş buldu... Zaman acımasızca yol aldı ve bugünlere geldik…

2024’ü kutlamaya hazırlanıyoruz…

Ekonomik sıkıntıdan yine pek çok aile yeni yılını evinde kutlamaya hazırlanıyor. Eskilerden farklı olarak bazı evlerde suni çam ağaçları ışıldamaya başladı…

Önceki yıllarda olduğu gibi yine bir zamanların cübbeli, sarıklı kara sakallı bağnaz ve cahil tebliğcileri (!) ortaya çıkarak yılbaşı kutlamak gâvur işi, İsa’nın doğum günü bize yakışmaz, zinhar rakı şarap içmeyin diyecekler mi?

Bilemeyiz.

Ne var ki, günümüzün aydın insanları bu gibilerin hezeyanlarına kanmıyor, yeni yılın gelişini imkânları doğrultusunda kutlamaya hazırlanıyor.

Yıllar yılı yazılıp çizildi; Yeni yılın Noel ile Müslümanlık ile alakası yok diye… Ama bazıları bunu bir türlü anlamadı veya anlamak istemedi… Çünkü okumuyorlar, okusalar da anlamıyorlar; beyinler yıkanmış bir kere…

Yeni yılı kutlamak amacıyla dünyanın çeşitli ülkelerinde törenler düzenleniyor, gösteriler, eğlenceler yapılıyor. Ama yine de yeni yılın neler getireceğini, nelerle karşılaşacağımızı bilemiyoruz.

Bütün karamsarlığıma rağmen yine de yeni i yılın tüm dünyaya ve bizlere mutluluk getirmesini diliyorum.