Uçmak için kanatlarım varken ayaklarıma ne gerek var ki?(Frida Kahlo)

Vasiyetimdir; her şeyimi zamana bırakıyorum. (Ece Ayhan)

Üzerine bastığımız kara parçası bir gün ayağımızın altından kayıp gidecek, ama bunun bir önemi yok, çünkü hepimizin eşitlendiği tek nokta da bu değil mi? En önemli şey, nasıl öldüğün değil, nasıl yaşadığındır, yaşarken arkanda nasıl bir hayat bıraktığındır.

Bugün ölümünden yıllar geçse de unutulmayacak iki yaşamdan bahsedeceğim. Onlar şuan aramızda değiller, ama birçok insanın kalbine dokunmayı başarabilmiş hayat bırakmışlar geride. Acıları hep derin olmuş, ama o kısacık mutlulukları sonsuz yaşamışlar. Bir dünyanın iki ayrı ucu, farklı dünyalarda can bulmuş iki hayat. Kader onları acılar da, zorluklarda ve güçlü bir mücadelede birleştirmiş. Onlar ve onlar gibi insanların varlığını düşündükçe bugün daha çok ayaklarım yere basıyor.

Bunu kimden öğrendim biliyor musunuz? Ayakları üzerine basabilmek için acı ve gözyaşı içinde hayatını sürdüren ve o kısa adımlarıyla uzun bir hikaye anlatan mucize kadın Frida Kahlo. 66 yıl önce bugün hayata gözlerini yumdu. Belki onun yolu orada bitmişti, ama onun yolundan gidecek birçok ayak izi var olmuştu. Bugün hala filmlere, kitaplara konu olan, dilden dile yaşadığı acıları gururla anlatan, aşkının büyüklüğünü kıskanan, başarılarından örnek alınan bir toplumun bireyleriyiz.

6 yaşında bir çocukken geçirdiği çocuk felci yüzünden bir bacağı hep aksayarak yürümüş. 18 yaşında korkunç bir kaza geçirmiş. Hayatla ölüm arasında bir çizgide gidip gelirken o gelecekteki bütün acılarını da sırtlayıp yaşamayı seçmiş. Asıl o günden sonra hayatı değişmiş ya, vücudunun her tarafı tahtalarla, sargılarla bağlıyken babasının resim malzemeleriyle hayata yeniden başlamış. Bu kaza ondan gençliğini, ayaklarının üzerinde basma gücünü, mutlu kalkacağı sabahları almış gibi gözükebilir, ama bu sefer Frida Kahlo acılarının üstesinden kaderini değiştiren büyük bir başarı ve aşkla çıkmış. “ Hayatımda iki kaza vardı; biri otobüsün tramvaya çarpışı, diğeri Diego’ydu” demiş Frida Kahlo. Kendi hayatının özetini yine kendi sözcükleriyle tamamlamış. Ona sadık olmayan bir kalbe ömrünü adayarak karşılık vermiş bir kadındı. Frida Kahlo birçok kez hamile kalmasına rağmen yaşadığı kaza yüzünden hep düşük yaptı. Sevdiği adamın onu ablasıyla aldattığını gördükten sonra boşandı ve kendini resme verdi. Hep çizdi, iç dünyasını anlatan resimler yaptı. Her geçen gün biraz daha yorgun, her geçen gün biraz daha kırgın uyanıyordu yeni güne. Ve 1940’ta tekrar ciddi sağlık sorunları yaşamaya başladı. Hastaneye kaldırıldı. Bunu duyan Diego Frida’nın yanına koştu. Diego tekrardan evlilik teklifi etti ve Frida kabul etti. Onların aşkı uçurumu bol bir aşktı, ama düştükleri yerde bile parçaları birbirine kaynıyordu. Frida Kahlo bir daha hiç iyi olamadı. Her geçen gün daha da kötüleşti ve bunu günlüklerine de yazdı “Umarım çıkış mutludur ve umarım asla dönmem” mürekkebinden dökülen sözlerdi. 1954 yılında Zaturre’den öldü. Bugüne kadar 150’den çok eser bıraktı. Ama biliyor musunuz, bence bıraktığı en değerli eser Frida Kahlo’nun kendisiydi.

Bir diğer mucize kadın Ece Ayhan… Türk Edebiyatı İkinci Yeni’nin en tartışılan, en önemli şairlerinden biridir. Kullandığı dil Ece Ayhan’ın sanatının mihver noktasıdır. Cümleleri ters yüz etme gibi oyunlara başvurmuş ve bu yönüyle “İmge Ustası” olarak anılmıştır. Onun şiirlerine baktığınızda Ölüm ve arzunun birlikteliğini görürsünüz. “Kimsesizlerin, sokaklarda yaşayanların, açların ve parklarda barınanların, dışlanmışların, orta ikiden ayrılanların, kabadayıların, berduşların, kısacası tarih dışına düşürülen lümpenlerin yanında rahat ediyorum ben.” diyen şair marjinal, aykırı bir şairdir.

Sıkıntılarla, kederle geçen bir hayatın köklerini taşımış gittiği her yerde. Çocukluğu, gençliği, hayatının her bir köşesi kör bir acının içinden çıkıp gelmiştir. Eşini kanserden kaybettikten sonra ölümüne kadar atlatamayacağı bir hastalığın pençesine düşer. 1974 yılında beyin tümörü teşhisi koyarlar. Sağ kulağında ileri düzeyde işitme kaybı, sağ gözünde de görme kaybına sebep vermiştir. Ece Ayhan birçok kez ameliyat geçirir. Ölümle yaşam arasındaki o çizginin üzerinde üç yıl geçirir. Beyin tümörü yüzünden ölmez, ama hayatı boyunca tümörün diğer organlara verdiği hasarla yaşamak zorunda kalır. Aynı zamanda büyük bir ekonomik krizin içerisine de düşmüştür. Ameliyattan sonra Bodrum’da hayatını sürdürmek ister, ama bir süre sonra felç geçirir. Bülent Ecevit ve şair dostları sayesinde özel bir huzurevine yerleştirilir. Burada birçok hastanenin doktoru ile tedavi edilmeye başlar. Ece Ayhan zorluklarla yoğrulmuş, ama o da gücünü acılarından alarak ayağa kalkmayı bilmiş güçlü biri olmayı başarmıştır. Sonunda ayakları üstünde basabilmeyi başarır. Son günlerini İzmir’de geçiren Ece Ayhan Kalp Yetmezliğinden dolayı hayatını kaybeder. Geriye dönüp baktığımızda doyasıya yaşanmış 71 yıl görüyorum. Yaşamanın kıymetine varmış, gökyüzünü delen acılarını toplamış ve tüm hüzünlü anılarından mutlu günleri çıkarmış kıymetli bir hayat. Aynı onun dediği gibi “Yüreğimi korkarak büyütmedim. Kaybettiklerim dağıttığım servetimdir”.

Üzerinden yıllar geçse bile, ölmeyecek iki isim kaldı. Şiirleri dilimizde, resimleriyle kalbimizde taht kuran iki ölümsüz… Bir hayatın değeri onun uzunluğuyla ölçülmez ya da çektiği acılarla tartılmaz. Herkes doğar, büyür, yaşar ve ölür, ama işte bazılarımız doğar, büyür, yaşar ve başkalarının dünyalarında yaşamaya devam eder. Onlar iz bırakanlardır. Çektikleri acıları kendine, yaşadıklarını herkese anlatanlardır. Kökleri toprak olanlar yine çürüyüp toprağa karışırlar, ama yeşeren her tomurcukta, güneşe gülen her filizin ardında onların izlerini görürüz.

Bugün, kare, yeşil bir tablonun her geçen gün hayatımızı biraz daha kabusa çevirdiği günler yaşıyoruz. Bazen umutsuzluğa düşüyoruz bazen de o düştüğümüz yerden kalkıp tekrar umut oluyoruz. İşte tam da şimdi güçlü hayat hikayelerine ihtiyacımız var. Bugün Frida Kahlo ve Ece Ayhan’ın ölüm yıl dönümü. Onlar ölümsüz iki hayatın başkahramanı. Ben ne zaman gözlerimi karanlığa çevirsem, o karanlıkta parlayan yıldızlar görürüm. Güneşin doğuşuyla kaybolan, ama siyahı delen aydınlıkla var olan o güçlü o yıldızlar. Onlardan sadece iki tanesi; Frida Kahlo ve Ece Ayhan. Belki bir gün onlardan bir tanesi de ben, sen, siz olabilirsiniz.