Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'nin 25. Dönem 2. Yasama Yılı'nın açılış konuşmasında milletvekillerine hitap etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına, TBMM'nin açılışını gerçekleştiren ilk Meclis'ten 25. Dönem'e kadar aziz çatı altında görev alan tüm milletvekillerine şükranlarını sunarak başladı. Erdoğan, "TBMM üyelerinden, başta ilk Başkan Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, ahirete irtihal etmiş olan herkesi de rahmetle yad ediyorum" dedi.

Tüm şehitleri rahmet ve minnetle anan Erdoğan, gazilerden vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara uzun ömür diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinin, hiçbir siyasi partinin tek başına iktidarı sağlayamadığı bir tabloyla sonuçlandığına işaret ederek, TBMM'nin 25. Dönemi'nin kısa sürdüğünü anımsattı.

Erdoğan, "7 Haziran’dan bugüne kadar olan süreci Türkiye’nin, demokrasinin, hukukun, siyasetin, milli iradenin gereklerine uygun şekilde yaşamış olması, hepimiz adına büyük bir kazançtır. Ülkemizde siyasetin de devletin de kurumsallaşma sürecinde kat ettiği mesafeyi, bu dönem vesilesiyle test ettik, ulaştığımız ileri düzeyi gördük."

"Kendi varlıklarını inkar ediyor demektir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi partilerin varoluş gayesinin, siyasal alanı savunmak ve temsil görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek olduğunu dile getirdi. Erdoğan, "Siyaset dışı saiklerle bu alanı boşaltan, görev üstlenmekten kaçınan siyasi partiler, kendi varlıklarını inkar ediyor demektir" dedi.

Erdoğan, kimsenin siyasal alanda ortaya çıkartılan boşluğun faturasını Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere, başka yerlere kesmeye çalışarak sorumluluktan kaçamayacağını kaydetti.

Türkiye’nin sorunlarının çözümünü siyasetin dışında, siyaset dışı odaklarda aramanın, bu ülkeye ve bu millete yapılacak en büyük kötülük olduğunu vurgulayan Erdoğan, milletin basiretinin, her türlü kilidi açacak marifete sahip olduğunu belirtti. Erdoğan, milli iradenin, tek ve yegane çıkış yolu olduğunu bildirdi.

Erdoğan, "Allah’ın izniyle Türkiye, 1 Kasım’da bir kez daha demokratik kurallar çerçevesinde seçimini yapacak, milli iradeyi tecelli ettirecektir" diye konuştu.

"Namus ve şeref meselesi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Kasım’da millet iradesinin en sağlıklı şekilde sandığa yansımasının, parlamento içindeki ve dışındaki tüm siyasi partiler için bir namus ve şeref meselesi olduğunu vurguladı.

Terörün çirkin yüzünün sandıkları tehdit etmesini engellemek için tüm siyasi partilerin insani ve vicdani bir tavır sergileyeceklerini, kolaylaştırıcı bir yaklaşım içinde olacaklarını umduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Siyasetteki farklılıklarımız ile ülkenin ve milletin menfaatleri arasındaki ayrımı çok iyi yaparak, hep birlikte üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz. Milletimizin birliğinin, ülkemizin bütünlüğünün, bayrağımızın, İstiklal Marşımızın, resmi dilimizin, hepimizin asgari müştereği olduğunu burada özellikle vurgulamak isterim. Bu aziz kürsüde edilen yeminlere, yapılan ahitleşmeye uymak, herkes için demokratik bir görevden öte ahlaki bir vazifedir. Türkiye’nin istiklalinin ve istikbalinin söz konusu olduğu yerde yekvücut olarak hareket edemezsek, milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz.

Siyasi partiler ve siyasi kadrolar, ülkeye ve millete hizmet konusunda rekabet içindedir, yarış içindedir. Buna hiç kimsenin itirazı olamayacağı düşüncesindeyim. Ama bu rekabetin ülkenin ve milletin aleyhine sonuçlar doğuracak bir zemine kayması kabul edilemez. Milletin dışında güç odaklarına, özellikle de terör örgütlerine, paralel yapılara sırtlarını dayayanlar, bunlar üzerinden algı operasyonlarına girişenler, millete ve hukuka hesap vermekten kurtulamayacaklardır. Milletimizin feraset ve basireti, milli ve yerli olanla, gayri milli ve yabancılaşmış olanı en iyi şekilde ayıracak hassasiyete sahiptir. 1 Kasım seçimleri bu manada son derece önemli bir sınavdır. Türkiye’nin bu önemli sınavı da başarıyla atlatacağına yürekten inanıyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Geçtiğimiz 1 yıllık süreçte, maalesef pek çok acı hadiseye de şahit olduk. Yanı başımızda Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiseler giderek tırmanırken, bunların ülkemize de farklı yansımaları oldu. Bir siyasi parti başkanının, büyük sorumsuzluk olarak değerlendirdiğim çağrısıyla başlayan 6-8 Ekim olaylarında 50 vatandaşımız hayatını kaybetti. O günlerde, Ayn el-Arab veya Kobani olarak adlandırılan bölgeye yönelik DAİŞ saldırıları konusunda, ABD Başkanı Sayın Obama’nın aktardığı bir bilgiyi kamuoyuyla paylaşarak, bölgenin her an düşebileceğini ifade etmiştim. Bu sözümü çarpıtan bölücü terör örgütü mensupları ve onlarla aynı çizgide hareket eden diğer siyasi parti veya partiler, onların mensupları, ülkeyi ateşe ve kana boğan olayların fitilini ateşlediler. Halbuki, söz konusu bölgedeki çatışmalardan kaçan 220 bin kişiyi biz sınırlarımızı açarak kabul ettik. Bunların önemli bir bölümünü hala misafir ediyoruz.

Yine, bölgenin savunulması için Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu güçlerinin topraklarımızdan geçişine izin veren de biziz. Bölgeye yüzlerce kamyon insani yardım malzemesini gönderen, bu yardımların yerlerine ulaştırılmasına aracılık eden de yine biziz. Yalan ve fitne çarkını durmaksızın işleten bu kesimler, gerçek tüm açıklığıyla ortada olmasına rağmen, hala aynı iftiraları tekrarlamaktan geri durmuyorlar. Türkiye olarak biz, tıpkı Balkanlardaki, Orta Asya'daki, Kuzey Afrika'daki, Afrika ve Asya'nın diğer bölgelerindeki kardeşlerimiz gibi Suriye ve Irak’taki kardeşlerimize de gönlümüzü ve kapılarımızı daima açık tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Bizim için asıl olan bu kardeşlerimizle olan tarihi geçmişimiz, kültürel yakınlığımız, medeniyet ortaklığımız ve paylaştığımız insani değerlerdir. Bugün Suriye ve Irak dediğimiz yerler, daha bir asır önce bizim için Mardin’den, Diyarbakır’dan, Gaziantep’ten, Hatay’dan farkı olmayan coğrafyalardı. Suriye ve Irak’ta yaşayanları kendi vatandaşlarımızdan ayrı görmek, bizi tarih nezdinde, ecdadımız ve bilhassa şehitlerimiz nazarında mahcup eder. Bizim bu topraklara ve oralarda yaşayan kardeşlerimize bakışımız, asla batı ülkeleri başta olmak üzere diğer devletlerle aynı olamaz. Kobani’de veya bölgedeki bir başka şehirde yaşayan kardeşlerimizin sıkıntıya düşmesi, en az onlar kadar bizi de ilgilendirir, bizi de harekete geçirir."

"Avrupa ülkeleri paniğe kapılırken, Türkiye yıllardır misafir ediyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla, Suriye’den ve Irak’tan Türkiye'ye gelenlere kapıları açtıklarını ve açmaya devam ettiklerini belirtti.

Hala bu ülkelerin topraklarında yaşayanlara ellerinden gelen her türlü yardımı yapmayı sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, "Bizim kimi Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, bu kardeşlerimizi Akdeniz’de ölüme terk etme, sınır boylarında, tren istasyonlarında zulme maruz bırakma hakkımız asla yoktur. 'Kardeş' sözü bizim ağzımızdan bir alışkanlık olarak değil; kalbimizden, yüreğimizden kopup gelen, bin yıllık arka planı olan bir duygunun ifadesi olarak çıkıyor. İmkanlarımız sınırlı olabilir, ama hamdolsun gönlümüz zengin. Gönül zenginliğimizin bereketini de 5 yıldır görüyoruz, inşallah bundan sonra da görmeye devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan, Türkiye’den imkan olarak katbekat güçlü Avrupa ülkeleri birkaç yüz bin mültecinin sınırlarına dayanması karşısında paniğe kapılırken, Türkiye'nin milyonlarca kardeşini yıllardır misafir ettiğini dile getirdi.

"Elbette sıkıntılar vardır, olacaktır. 2 milyon insan dünyanın neresine giderse gitsin, mutlaka birtakım sıkıntılara yol açar. Ama şunu da kabul etmeliyiz ki, ülkemize gelen milyonlara gösterdiğimiz misafirperverliğin dünyada bir başka örneği yoktur" diyen Erdoğan, gerek kamplarda kalan, gerek şehirlerde kendi imkanlarıyla ve yardımlarla barınan misafirlerin durumunun diğer ülkelerle kıyaslandığında çok iyi düzeyde olduğunu vurguladı.

Erdoğan, 4 yıldır görmezden gelinen, birkaç ülkenin sırtına yüklenen bu ağır sorunla, artık Avrupa devletlerinin de yüzleşmeye başladığına işaret ederek, Suriye’de iç savaşın, Libya’da istikrarsızlığın, Afrika ve Asya’daki sıkıntıların beslediği sorunlara duvarları yükselterek, sınırları tel örgülerle çevirerek, güvenlik tedbirlerini artırarak çözüm bulunamayacağını bildirdi.

Sorunun kaynağına inerek, önce katliamlara dur demek, bununla birlikte bölgenin gerçeklerine uygun politikalar geliştirmek zorunda olunduğunu belirten Erdoğan, "Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; Suriye halkı, kendini katleden rejim ile terör örgütleri arasında bir tercih yapmaya zorlanamaz. Türkiye, sınırlarının hemen yanı başında ne terörün kök salmasına, ne de tek yanlı oldu-bittilere izin vermeyecektir. Adı ne olursa olsun, terör örgütlerinin ülkemizde ve bölgemizde etkinlik kurmasına rıza göstermeyeceğiz" dedi.

Erdoğan, bölgedeki sorunlara çözüm bulunması için mücadele ederken, Avrupa Birliği’ne tam üyelik konusundaki kararlılığın da sürdüğünü bildirdi.

"Kürt ayrıdır terörist ayrıdır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kürt kardeşlerime seslenmek isterim. Bizleri birbirimizden koparma çabası, birbirimize düşman etme oyunu, aslında her ikimizi de hedef alıyor. Bunun için diyorum ki Kürt ayrıdır, terörist ayrıdır" dedi.

"Buradan Kürt kardeşlerime özellikle seslenmek isterim" diyen Erdoğan, Kürtler ile her zaman gönül diliyle konuştuklarını belirtti.

Muhalefet sıralarından bir milletvekilinin HDP sıralarının boş olduğunu söylemesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti sıralarını göstererek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada Kürt kardeşlerim vardır. Siz tanımıyorsunuz. Bunu bilmeniz lazım. Bilemediğiniz bir şey var; Kürt kardeşlerimi onlar temsil etmiyor. Burada Kürt kardeşlerim var. Bir şeyi birbirinden iyi ayırmak lazım; Kürt sorunu ile terör sorunu farklıdır; siz bunu ayırt edemediniz. Bugün de gönül diliyle konuşuyoruz. İstiyoruz ki yarın da öbür gün de ebediyen aramızdaki gönül köprüsü sapasağlam muhafaza edilsin. Her bir Kürt kardeşim elini vicdanına koysun ve Türkiye’nin nereden nereye geldiğini görsün. Bizleri birbirimizden koparma çabası, birbirimize düşman etme oyunu, aslında her ikimizi de hedef alıyor. Bunun için diyorum ki Kürt ayrıdır, terörist ayrıdır. Kürt kardeşimin inancı, değerleri, ahlakı, onuru böyle bir örgütle yol yürümeye zaten uygun değildir. Mücadelemiz bir etnik kökenle değil, altını çizerek ifade ediyorum, terörledir, terör örgütüyledir, teröristledir. Terörden en büyük zararı gören de yine Kürt kardeşlerimizdir. Elif Şimşek’i, Yasin Börü’yü, Fırat Simpil’i katleden; bununla da kalmayıp cansız çocuk bedenleri üzerinden alçakça algı operasyonları yürüten bir zihniyetin Kürt kardeşlerimle hiçbir ortak noktası olamaz. Biz Kürt kardeşlerimizle yine gönül diliyle konuşacağız. Bugün teröre karşı amansız bir mücadele veriyoruz. Dağ taş demeden her tarafta operasyonlar süreklilik arzeder şekilde devam edecektir. Bundan taviz veremeyiz. Bin yıllık kardeşliği bozmamak, özgürlüklerden taviz vermemek için de son derece hassas davranıyoruz."

"Tuttuğunuz maşalar bir gün gelecek elinizi yakacak"

Siyasi partilerin terör karşısında tek yürek, yekvücut olmadıkları sürece şehitlerin aziz hatırası ve millet önünde mahcup olacaklarını belirten Erdoğan, terörü ve terör örgütlerini destekleyen ülkelere de seslenirken, "Ne yaptığınızı çok iyi biliyoruz, çok yakından takip ediyoruz. Tuttuğunuz maşalar gün gelecek sizin elinizi de yakacaktır. DAİŞ, PKK, DHKP-C vesaire… Adı ne olursa olsun, sırf Türkiye’ye zarar veriyor diye terör örgütlerini destekleyenler bilsinler ki gün gelecek bu namlular onlara da dönecektir. Çünkü terörün karakteri böyledir; akrep gibi eninde sonunda kendisini taşıyanları da sokar" dedi.

MHP'li bazı milletvekillerinin "terör örgütünün adını zikretmemesi" yönünde kendisine laf atması üzerine Erdoğan, "Rahatsız mı oldun? Ben sayıyorum, gereğini neyse onu yapın. Siz bu kürsülerin çok acemisisiniz. Ben nereye hitap edileceğini çok iyi bilirim. Siz daha öğreneceksiniz" karşılığını verdi.

"O bölgelerde teşkilat bile kuramadınız"

Recep Tayyip Erdoğan, MHP sıralarından kendisine laf atılması üzerine, "Biz o bölgeye çok gittik. Siz kaç kere gittiniz onu söyleyin. O bölgelerde teşkilat bile kuramadınız, kuramıyorsunuz. Gidin o bölgelerde çalışma yapın. Hiçbir zaman bunu yapmadınız, yapmıyorsunuz. Benim Cumhurbaşkanı olarak gitmediğim il yok. İlçeleri bile dolaşıyorum" karşılığını verdi.

Bin yıldır verdikleri mücadeleyi bugün de gelecekte de devam ettireceklerini ifade eden Erdoğan, terörle mücadelede görev alan tüm güvenlik görevlilerine ve diğer kamu personeline başarılar diledi.

Şehitlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dileyen Erdoğan, şehitlerin ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diledi. Erdoğan, MHP sıralarından "Cenazelere gitmeyin" diye laf atılması üzerine, "Bizde şehitliğin ne anlama geldiğini biliyorsan bu ifadeyi kullanmazsın. Kıyamete dek şehitlik devam edecektir. Bunu bilmeniz, öğrenmeniz lazım. Ve (Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar diridir ama siz bilemezsiniz)" karşılığını verdi.