Bilimkurgu ve distopyalar çoğunlukla yazıldığı kendi zamanlarından gelecek dünyaya bir mesaj bırakırlar. Bu tarz eserlerin yazarları, öngördükleri ve gerçekleşme ihtimali olabilecek toplumsal bir problem ile ilgili insanlığı uyarmak ve aydınlatmak için mürekkeplerini harcamışlardır. Yazdıkları distopyaları ve bilimkurguları ile bizleri düşünmeye, araştırmaya ve hayal etmeye zorlarlar.
Günümüzde insanların çoğu kitap okumak, herhangi bir konu hakkında araştırma yapmak ve bir şeyler öğrenmek yerine, zamanlarının çoğunu beyinlerini hiç yormayan sosyal medya programlarında, televizyonlarda basit eğlence programlarında harcıyorlar. Sosyal medya doğru kullanılırsa tabiki de kişisel gelişimimize fayda sağlıyor, peki bizler bu amaçla mı kullanıyoruz? Sosyal medyaya, dizilere ve eğlence programlarına ayırdığımız zamanı kitap okumak içinde ayırıyor muyuz? Düzenli kitap okuyor muyuz?
İşte bu düşüncelerimden yola çıkarak bu haftaki yazımda siz kıymetli okurlarım için Ray Bradbury’nin, teknoloji çağının kitap okumayı yok edeceği düşüncesiyle kaleme döktüğü spekülatif bir kurgu olan Fahrenheit 451 romanını inceledim. Herkese keyifli okumalar dilerim.
RAY BRADBURY
1920-2012 yılları arasında yaşamış olan Amerikalı yazar Ray Bradbury, korku, bilimkurgu ve fantastik edebiyatının büyük ustalarındandır.
Tüm hayatını kitaplara ve yazmaya adayan Bradbury, uygarlığa yön veren toplumsal meseleler ile insanlığın aydınlanmasına vesile olmuştur. Eserleri okuyucusunu hem cesaretlendirmiş hem de düşünmeye zorlamıştır.
Stephen King ve Neil Gaiman gibi ustalar kendisinden ilham almıştır. Bilimkurgunun da iyi bir edebiyat olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazardır.
1953’te yayımlanır yayımlanmaz klasikleşen ve kitleleri etkileyen Fahrenheit 451 ise yazarın başyapıtıdır.
Mars Yıllıkları, Resimli Adam, Sonbahar Ülkesi, Karahindiba Şarabı ise diğer çok bilinen eserlerinden bazılarıdır.
Yazar 2012 yılında, Los Angeles’ta hayatını kaybetmiştir.
FAHRENHEIT 451
451 Fahrenheit, bir kitap kağıdının tutuşup yanma sıcaklığıdır. Fahrenheit 451 ise Ray Bradbury'nin bu böyle sürerse artık kimse kitap okumayacak düşüncesiyle yazdığı spekülatif bir kurgudur.
Yangına dayanıklı evlerin olduğu bir dünyada, kitaplar itfaiyeciler tarafından yakılıyordu. Sundurmalar, mobilyalar ve bahçeler ise insanlar burada oturup da fikir alışverişinde bulunmasın diye iptal ediliyordu. Kitap okurken yakalanan insanlar da kitaplarla beraber yakılıyordu. İnsanlar zamanlarını evlerinde televizyon karşısında eğlence programları izleyerek geçiriyorlardı.
Televizyon ve teknolojinin hüküm sürdüğü bu dünyada Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. Kitaplar ise neredeyse yok olmak üzereydi çünkü Montag ve diğer itfaiyeciler yangınları söndürmek yerine kitapları yakıyorlardı. Bu işi neden yaptığını asla sorgulamayan Montag’ın, bir gün yeni komşusu Clarisse ile tanışması sonucunda tüm hayatı ve bakış açısı değişecekti. Kitapları okumaya başlayacaktı.
İtfaiyeciler kitapları yakmaya devam ederken, bazı insanlar ise gizlice kitapları ezberleyerek, kitapların yeniden basılacağı ve kitap okumanın serbest olacağı dönem yeniden gelir düşüncesiyle her biri bir kitap olma görevini üstleniyordu. Kimisi Arthur Schopenhauer’dan Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, kimisi Marcus Aurelius’dan Kendime Düşünceler kimisi ise Platon'un Devlet'i oluyordu. Ezberledikleri kitapların bir gün yeniden yazılmasına yardımcı olmak istiyorlardı. Bakalım bu karanlık dünya yeniden kitapların serbest olacağı aydınlık bir düyaya dönüşebilecek mi? Yoksa teknoloji çağı kitapların sonunu mu getirecek?
Kitaptan aldığım güzel bir alıntıyı da yazımın sonuna gelirken sizlerle paylaşmak istedim.
‘’Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı. Ne olduğu önemli değil. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında sen orada olursun.’’
Ray Bradbury bu kadim eseri ile bilgisayar, televizyon ve teknoloji çağının kitap okumayı bitireceğini 1950’lerde görerek insanlığı uyarmış. Herkesin bir kez daha düşünmesi gereken ciddi bir soru var. Sosyal medya ve televizyona ayırdığınız zamanı, kitap okumak için de ayırıyor musunuz? Yoksa bir boş vaktim kalırsa belki kitap okurum diyenlerden misiniz?
Hem bizler düzenli olarak kitap okumalıyız hem de gelecek nesilleri kitap okumaya teşvik etmeliyiz. Bu bizim en önemli sosyal sorumluluk projelerimizden biri olmalıdır.
Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın…