Tekirdağ İli Çorlu ilçesinde düzenlenen bir kitap fuarında taşınıp kitaplarını okuduğum yazar Mihrap Yeşilgül ile bir söyleşi gerçekleştirdik...

Kısa bir özgeçmişle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba. Ben yazar Mihrap YEŞİLGÜL. 1981 Elazığ doğumluyum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi memleketim olan Elazığ’da tamamladım. Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi  Tarih bölümü mezunuyum. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Ortaöğretim alan öğretmenliği üzerine Yüksek Lisans eğitimi aldım. İkinci Lisans eğitimimi, Atatürk Üniversitesi Çocuk Gelişimi ile tamamladım. 2008’den beri İstanbul ve Trakya’da ikamet ediyorum. Evli ve iki çocuk annesiyim. Yetişkinler ve çocuklar için kaleme aldığım; “Annesiz Annelik”, “Anayız Şur’da”, “Öyle İşte” ve “Aklıyla Bin Yaşayan Çocuk” adlı öykü ve şiir kitaplarının yazarıyım.

Yazmak ne ifade ediyor sizin için?

İlk kitabım olan Annesiz Annelik, 2018 yılında, annemi kaybetmenin üzerinden iki sene sonra çıktı. Benim için yazmak eşittir “rahatlamak” . Yazmak terapi benim için. Bu yüzden de ne yaşıyorsam, onu yazıyorum çoğunlukla . Başkaları da rahatlasın istiyorum. “Ben de aynısını yaşadım ama kelimelere dökemiyorum, kendimi ifade edemiyorum.” Diyenlerin dili olmak, duygularına tercüman olmak. Yazdığınız bir paragrafı, sosyal medyada paylaşan insanlar “Ben de tam olarak böyle hissediyorum” demek istemiyor mu aslında. Öyle…

Hem anne, hem çocuk kitabı yazarısınız, çocuklarla ilişkilerinde anne ve babalara neler önerirsiniz?

Annelik ya da baba olmak üzerine saatlerce konuşabilecek sayfalarla yazılabilecek bir mevzu. Bir  canlının üreyebilmesinden çok daha fazlası. Bu yüzden Anayız Şurda’da; “Bir çocuk geldi mi dünyaya, “Allah hayırlı evlat etsin” diyoruz ya hep. Gelin artık dualarımıza , Allah’ım, bizleri evlatlarımıza hayırlı anne-baba eyle” cümlesini iliştirelim ve onlara hoşgörü ile inşa edilmiş bir ömür armağan edelim ellerimizle” demiştim.

Yetişkin ve çocuk kitabı yazarısınız. Kitaplarınız içeriklerinden bahseder misiniz? Okuyucu ne bulacak kitaplarınızda?

Beni okuyanlar, benim satırlarımda ve dizelerimde kendilerini bulacaklar öncelikle. Yetişkinler için yazdıklarımda da bu böyle, çocuklar için yazdıklarımda da … Çocukluğum, gençliğim, anneliğim, arkadaşlığım, evlatlığım ve benim evlatlarım var içlerinde. Yaşanmış, tecrübe edilmiş, ders çıkarılmış, eğitici, motive edici, düşündürücü, rahatlatıcı, kaliteli içerikler, ağlatan ama bir o kadar da güldüren hayatın içinden gerçek ve şeffaf hisler…

Yeni kitap çalışmalarınız var mı?

Evet. Tabii ki. Şu anda yayın aşamasında olan dört tane okul öncesi, bir tane de yine ilkokul seviyesine uygun kitaplarım var. Çizimleri yapılıyor, görselleri hazırlanıyor. Bir yandan yine proje aşamasında olanlar var. Ömrüm yettiğince yazmaya ve elimi okurlarımın sırtına koyup “Yalnız Değilsin!” demeye devam edeceğim. 

Çalışan annesiniz, yazarsınız, hepsini bir arada yürütmek için prensipleriniz var mı?

Çalışsın ya da çalışmasın bir kadın için “annelik” başlı başına kocaman bir sorumluluk. İkisini de deneyimledim. İkisinin de kendine özgü zorlukları ve kolaylıkları var. Ben planlı insanım. Yani katı ve kuralcı anlamında değil ama bir işi yaparken önce kafamda planlarım, gerisi çorap söküğü gibi gelir. Basit bir örnekle; her gece, kafamı yastığa koyduğumda, dolabın içinde şöyle bir gezdiririm zihnimi, sabah ne beslenme koyacağımın, neyi hangi sıra ile yapacağımın hesabını yaparım. Planlayınca ve zamanlayınca iş bitmiştir. Panik yok, stres yok. Benim yöntemim bu.

Başarılı bir eğitimcisiniz, öğrencilerinizi nerelerde görmek istersiniz, başarılı olmaları içini öğrencilere neler önerirsiniz?

Vaktiyle öğretmeni olduğum bir çok öğrencim şu anda meslek  sahibi. Meslektaşım olan var, avukat, memur, diyetisyen, diş doktoru vs. O zaman, onlar için ne düşünüyorsam, şimdi  evlatlarım ve kendisi küçük ama yüreği kocaman okurlarım için aynısını düşünüyorum; mutlu olsun, mutlu edebilsinler. Yaptıkları iş her ne olursa olsun, o işin mutlusu olsunlar. İşini layıkıyla yapan mutlu doktorlar, mutlu psikologlar, mutlu mühendisler. Mutlu kasiyerlere, mutlu öğretmenler ve nihayetinde mutlu insanlar görelim etrafımızda. Şikayet edeceği işi yapmasa kimse keşke ama bu da yine derin bir mevzu. Çünkü sistemin zorunlu kıldığı durumlar da mevcut maalesef.

Benim sormadığım, sizin söylemek istediğiniz, bir şey var mı? Son olarak neler söylemek istersiniz?  Teşekkür ederim.

Ben kendim dahil, herkese gönül ferahlığı diliyorum. Ancak gönlümüz ferah olunca başkalarının da yüreğine su serpebiliyoruz, çünkü bir nebze. Sevgi, saygı, hoşgörü, empati, iyi  niyet, samimiyet gibi duygular ancak bu şekilde geçiyor insandan insana, insandan hayvana ve dahi cansız bir eşyaya… Çok fazla yorulan ama aynı zamanda da bir başkasını dinlendirici bir özelliğe sahip insan kalbi. Kalbimizin güzelliğini koruyalım lütfen, orada soluklanıp, dinlenenlerimiz ve kalbinde  bize de yer verenlerimiz çok olsun. “İyilik yap, kalbine at!” Güzel ve anlamlı röportajınız için de size ve ekibinize çok teşekkür ederim. Sevgiyle.