AÜ Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sema Akman, Türkiye'de böbrek yetmezliği hastalığı olan çocukların zorlu tedavi süreçleri hakkında değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin genetik hastalıklar diyarı olduğundan bahseden Prof. Dr. Akman, genetik hastalıklar arasında böbrek hastalıklarının da görüldüğünü belirterek, bunların çoğunun son evre böbrek yetmezliğine ilerlediğini söyledi.

OKULDA OLMASI GEREKEN ÇOCUKLAR DİYALİZ TEDAVİSİNDE

Prof. Dr. Sema Akman, böbrek yetmezliğinin son evresine ulaşıldığında çocukları hayatta tutan 2 şans olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sema Akman, şöyle konuştu:

“Ya diyaliz tedavisi başlanmalıdır ya da böbrek nakli yapılmalıdır. Böbrek nakli olana kadar periton diyalizi ya da hemodiyaliz tedavilerini uyguluyoruz. Periton diyaliz dediğimiz sistemde, karın içerisine kateter konulur ve bu bir ameliyat gerektirir. Bu kateter aracılığıyla her gün karnına sıvı alınıp verilerek kanda dolaşan zehirli maddeler vücuttan alınır. Özellikle ergenlik çağlarındaki çocuklar, görünümleri bozulduğu için karnında kateterle dolaşmak istemiyor. Olay sadece ilaç almak ve diyaliz yapmak değil. O işlemleri yapmak bazen sıkıntı olabiliyor. Karın zarı iltihapları olabiliyor. Hemodiyalizde ise çocuklar açısından durum daha da kötü, çünkü incecik damarlara kateter takılarak daha sonra işlem sırasında kullanılması gerekiyor. Takılıyor ve bir müddet sonra o kateter çalışamaz hale geliyor. Sonra başka damara kateter takılıyor. Bunlar acı veren işlemler. Hastalarda onlarca kez yapılabiliyor. Damarlarına kateter takılma işlemi 100'ü geçen hastamız var. Bir çocuk için kabul edilemez bir yaşam şekli. Bir de evde ya da okulda olmaları gerekirken hastanede olmaları gerekiyor."

'NAKİL OLURSA 10 YIL BOYUNCA YÜZDE 95 YAŞAYABİLİR'

Diyaliz tedavilerinin böbrek nakli bekleyen çocukları hayatta tutmak için önemli bir tedavi yöntemi olduğunu belirten Prof. Dr. Sema Akman, “Şu an 1000 civarında böbrek nakli bekleyen çocuk var. Birtakım büyüme gelişim geriliği, ekstra ilaç verilmesine rağmen kansızlık problemleri, kemik eğrilikleri, halsizlik, birçok yiyeceği yememe gibi durumlar yaşanmaktadır. En önemlisi de bir çocuk son evre böbrek yetmezliği seviyesine ulaşmışsa ve hemodiyaliz tedavisi görüyor, ama böbrek nakli şansı yoksa 10 yıl yaşatma şansımız sadece yüzde 50. Ama böbrek nakli yaparsak bu çocuğu 10 yıl boyunca yüzde 95 yaşatabiliriz. Onu hayatta tutmanın ötesinde daha rahat, daha konforlu, daha serbest beslenebileceği ve eğitim alabileceği bir hayat sunarız. Çocuklar bizim geleceğimizdir, acı içindeki çocukları rahatlatmak hepimizin öncelikli görevi olmalıdır" diye konuştu.

'ORGAN BAĞIŞI KONUSUNDA FARKINDALIĞIN ARTMASI GEREKİYOR'

Diyaliz tedavisi gören çocukların yanı sıra ailelerin de hayatlarının etkilendiğini belirten Prof. Dr. Sema Akman, böbrek nakli yapıldığı zaman tüm ailenin rahata kavuştuğunu aktardı. Böbrek naklinin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Akman, “Yakın akrabalardan canlı verici adayı olsa bile her zaman kan grubu uyumu olmayabiliyor. Anne veya babası verici adayı oluyor ama kan grubu uymayabiliyor. Kan grubu uyumu burada çok önemli. Beyin ölümü sonrası organ bağışı konusunda gelişmiş Avrupa ülkelerinde olduğu gibi halkımızda da farkındalığın artması gerekiyor. Toprağa gidecek olan sevdiklerinin organlarının başka birinde yaşamasını tercih etmeleri, o çocuklara hayat vermeleri bizim beklentimiz. Umarım ileride halkımızın farkındalığının artmasıyla beyin ölümü sonrası bağış oranlarımız, gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşır. Çünkü şu an canlı vericiden böbrek nakli yüzde 80'lerde. Avrupa'da ise tam tersi. Avrupa'da kadavradan, yani beyin ölümü sonrası yapılan böbrek nakli bağışı yüzde 80'lerde" dedi.

'HEKİMLERİN TEK DERDİ ÇOCUKLARIN YAŞAMLARINI UZATMAK'

Organ bağışlama konusunda insanların beyin ölümü ve bitkisel yaşamı karıştırdığını, bu nedenle bağış konusunda tereddüt yaşadığını belirten Prof. Dr. Sema Akman, “Beyin ölümü koma ya da bitkisel yaşam ile karıştırılabiliyor. Beyin ölümü kararı verilirken 5 ayrı doktor 3 ayrı aletle karar verir ve bu karar verildikten sonra hayata dönen 1 kişi bile yoktur. Ama bitkisel yaşam ve koma durumları farklıdır. Oralarda insanlar uyanabilir. Bu konuda hekimlere güvenilmesi önemli, çünkü hekimlerin tek derdi bu çocukların hayatını uzatmak. Yaşam haklarını savunmaktır. Ayrıca, ülkemiz genetik hastalıklar cenneti. Birçok genetik hastalık özellikle böbrek hastalıkları olarak da görülebiliyor. Akraba evliliği bunları artıran önemli faktörlerden" diye konuştu. 

Editör: TE Bilisim