Yazın her şey güzeldi. Hele seninle tanıştığımız o ilk günlerde… Ben kapının önünde arkadaşlarım ve çocuklarla oynarken önce araban dikkat

Yazın her şey güzeldi.
Hele seninle tanıştığımız o ilk günlerde…
Ben kapının önünde arkadaşlarım ve çocuklarla oynarken önce araban dikkatimi çekmişti. Beyaz, küçük, eski ama sürekli neşeli müzikler çalarak gelen, içinden kahkahalar eksik olmayan araban...

Hafta sonları nasıl da temizlerdin onu, bazen özenerek, bazen kanım kaynayarak uzaktan seyrederdim seni.

Yanındaki çocuk bize bağırıp çağırsa da aslında bilirdik, hissederdik bizleri ne kadar sevdiğini...
Çünkü çoğu kez yemek, su verirdi bizlere, çoğu zaman da sever hatta çok kötü kokmamıza rağmen öpüp, koklardı bizi.

Yanındaki kadın ise her zaman iyiydi.

Seni günlerce takip ettim, yolunu gözledim.
Uykuyu ne kadar sevdiğimi bilirsin, buna rağmen kaç kez uyanıp etrafa baktım sen misin gelen diye, şu araba sesi acaba senin araban mı diye?

Bazen senin arabanın üstüne kasıtlı çıkar, ayak izlerimi bırakırdım beni tanı diye, bazen de senin önünde durur kendimi göstermeye çalışırdım ve hatta bazen de seni görünce korkmuş gibi yapıp kaçardım da...
Biliyor musun aslında tüm amacım senin dikkatini çekebilmekti.

Uzun süre görmedin beni.
Taa ki bir akşam gece yarısına doğru yine evine arabanda müzik dinleyerek geldiğin o güne kadar.
O gece gerçekten çok açtım.
Sana aç olduğumu söyledim.

Hemen anladın ne kadar aç olduğumu, Gidip evinden yemek getirdin bana.
Ve bir saat köşede oturup yemek yememi izledin.
Yemek sonrası yanına teşekkür etmek için geldiğimde ilk kez dokundun bana.
Sevdin, konuştun benimle.
Ne anlattığını anlamadım ama güzel konuştun.

Sonraki günlerde artık hemen her gün görüşüyorduk seninle.
Ya sabahları, ya akşamları ya da gecenin üçünde, dördünde...
Sana 'Acıktım' diye bağırmam yetiyordu.
Kimsenin olmadığı saatlerde yemeğimi getiriyordun aşağıya.
Ben de bazen mahsustan çağırıyordum seni, aç olmasam da açmış gibi bağırıyor, seni aşağı indiriyor, hem seni seviyor, hem de kendimi sevdiriyordum.

Derken havalar soğudu.
Yağmurlar başladı.
Beni hiç aç bırakmadın, çok soğuk gecelerde beni bir kaç kez evine almaya çalıştın ama ben gelmedim, neden biliyor musun?
Çünkü eve benim türümden bir oğlun olmasına rağmen bir kız çocuğu daha aldın.
Ben de bana orada yer olmadığını düşündüm.

Hele kar yağdığında;
O kadar üşüdüm ki, kimi geceler yarı donmuş vaziyette uyandım.
O gecelerin bir sabahında evden çıkarken,

-Naber Reis nasılsın, bugün çok işim var, sonra görüşürüz dedin ve gittin.
Oysa o kadar üşümüştüm ve o kadar açtım ki...
İşte o gün çok kırıldım sana,
İşte o gün küstüm sana,
İşte o gün terkettim seni.

Şimdi yokum işte etrafında.
Artık kimse arabanın üstünde dolaşıp, kirletmeyecek.
Artık kimse seni gecenin bir yarısı aşağıya 'Açım' diye çağırmayacak.
Artık kimse senin arkandan arka sokağa kadar gelmeyecek,
Artık kimse senin arabanın yolunu gözlemeyecek.

Bana 'Nankör' diyorlar.
Belki de haklılar.
Ama sen de en az benim kadar nankörsün.

Sen beni,
Benim seni beklediğim şartlarda bekleyebilir miydin?