Oyuncu Didem Erol Hollywood'a film çekti


Türk asıllı Avustralyalı ünlü oyuncu Didem Erol 10 yılı aşkın süredir Amerika’da yaşıyor. California’nın Los Angeles şehrinde yaşayan Erol ile Eylül 2020’de gazete olarak röportaj gerçekleştirmiş Anıl Sural'ın yaptığı röportajın fotoğraflarını ben çekmiştim.

Bir döneme damga vuran Didem Erol, sürpriz bir kararla Amerika’ya yerleşip oyunculuk kariyerine Amerika’da devam ediyor. Röportaj sırasında bize projelerinden bahsetmiş kendi filmini çekeceğini söylemişti. Ancak maalesef ardından koronavirüs patladı ve film çekimleri ertelenmek zorunda kaldı. Ancak pandeminin kolay kolay geçmeyeceği anlaşılınca daha az oyunculu, hatta farklı bir senaryo üzerinde çalışıldı uygun mekân ve imkanlar sağlanınca da gerilim filmi için düğmeye basıldı. Set fotoğrafçısı arayışlarına da ben talip olunca tadından yenmez bir durum ortaya çıktı!

Devasa bir çiflikte profesyonel bir ekiple film çekildi. Hem filmi hem de Amerika'da Serah Henesey olarak tanınan Didem Erol'un yapımcılığını da üstlendiği filmini ve başarısını konuştuk.



Öncelikle tebrik ederiz. Yakından şahit olduğumuz bir film. Pandeminin ilk zamanlarında zorlu koşullarda çekildi. Bize filmin konusundan bahsedebilir misiniz?

Genç bir çift kızın annesine sürpriz ziyaret yapar, habersiz gittikleri evde annesinin hafta sonu için kız kardeşinin yanına gittiğini öğrenir. Gecenin bir yarısı, annenin şehir dışında olmasını fırsat bilerek, mücevherlerini soymaya kalkan eski bir aile dostlarının kötü sürprizi ile karşı karşıya kalır. Kolaylıkla gerçekleşmesi planlanan soygun ters gider ve kızın eşi kazayla ölünce, iki genç uyuşturucu müptelası zorlu bir karar vermek zorunda kalır. Ya kaçacaklar ya da en düşünülmezi yapmak zorunda kalacaklar?

Gerçek bir hikâyeden esinlenen Sürpriz Ziyaret, bir kişinin ölümüne, diğerinin de hayatta kalma savaşı vermesine sebep olan kötü giden soygunun anlatıldığı, şiddetli, cesaret ve merak uyandıran bir gerilim filmi.

Gerçek bir hikâyeden esinlenilmiş. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?

Film gerçek bir hikâyeden yola çıkıyor. Eşimin ailesinin Virginia’da 18. yüzyıldan tarihi bir malikanesi ve 60 dönüm arazisi var. Bu arazi ve üzerindeki mülklerin bakımıyla yükümlü bir görevli var, kâhya mı derler Türkiye’de? Yaşlıca ama çok dürüst ve tatlı bir adamcağız. 30 kusur yıldır yanlarında çalışıyor, hala da orda. Maalesef bu adamın uyuşturucu bağımlısı bir oğlu ve gelini var. Bir hafta sonu aile evde yokken uyuşturucu parası için evi soyup, kayınvalidemin mücevherlerini, altınlarını eritip uyuşturucu temin etmek için satmışlar. Hikâye buradan yola çıkıyor, sonunu biraz daha heyecan katmak amacıyla değiştirdik tabii. Onlar gerçekte boş evi soydular. Ben evin kızı, eşiyle beraber annesine ‘Sürpriz Ziyaret’ amacıyla gelmiş olsa ve gecenin bir yarısı uyuşturucu müptelası 2 genç ile burun buruna gelse ne olurdudan yola çıkıp buradan bir gerilim filmi türettim. Hikâye bana ve eşime ait. Senaryosunu yakın arkadaşım Stephen Ross Meier’a yazdırdık. Yönetmeni de 10 kusur yıllık, beraber daha önce 2 film çektiğim arkadaşım Nick Lyon. Üçümüz de iyi dostuz, yıllardır hep beraber bir iş yapmaya çalışıyorduk. Bunu gerçekleştirdiğim için mutluyum. Ee bir de olayın gerçekleştiği ev ve arazi üzerinde çekim yaptık, o ayrı bir hava ve gerçeklik kattı filmimize. Aşağı yukarı tüm sahneleri tek mekânda çektik, dış sahneler arazideki ev, orman, nehir, tarihi değirmen, ahir ve köprüler üzerinde çekildi. Dış sahnelerin çokluğu bizi pandemide çok rahatlattı.

Bu zamana kadar gelen geri bildirimler, eleştiriler nasıl?

Çok güzel kritikler aldık. Bu bizi çok sevindirdi. Sağlam bir gerilim filmini düşük bir bütçeyle ve pandemi ortasında 12 kişilik bir ekiple çektik. Normalde en az 30 kişidir. Pandemide çok kişiyle çalışıp hastalanma riski yaratmak istemedik- ki çok şükür sette herkes gayet bilinçli ve sorumluluk sahibiydi, kimse hastalanmadan herkesi evlerine gönderdik. Burada 1 ile 5 milyon dolar arasındaki filmler ‘düşük bütçeli’ olarak adlandırılır, biz filmimizi yarım milyon doların altında bir bütçeyle çektik. Buna Amerika’nın en büyük dağıtımcılarından biri olan Vertical Entertainment filmin dağıtımını üstlendi ki ellerinde Mark Wahlberg ve Harvey Keitel filmleri var, ellerindeki en ufak film bizimki, öyle diyeyim. Filmin iyi olduğuna inanmasalar onlar en başta zaman ve enerjilerini harcamazlar. İlk o bizde bir heyecan ve sevinç yarattı. Daha sonra filmi sinemalarda gösterime soktular- ki Amerika’da bağımsız sinema yapan yapımcının ilk filminin sinemalarda gösterime girmesi büyük başarı olarak algılanır- çünkü hemen hemen hiç olmaz! Eee o ayrı bir sevinç yarattı. En son da kritiklerden aldığımız olumlu notlar- o da tuzu biberi oldu. Sinematografisi çok beğenildi- Virginia sonbahar aylarında acayip güzeldir sen de bilirsin- o renklerin ve arazinin muhteşemliğini drone çekimlerle yakaladık. Oyunculuklar çok beğenildi. Uyuşturucu müptelası gencimiz ‘Casey’ karakterini canlandıran Rob Riordan filmin yükünün çoğunu omuzlarında taşıyor- muhteşem bir iş çıkardı. O çok beğeniliyor. Eric Roberts genelde kötü, mafya-vari adamları oynar, bu filmde çok farklı bir rolle seyirci karşısında, kritikler onu çok beğendi. Kadın kritikler benim rolümü çok beğendi. Sanırım herkes farklı karakterlerle empati kurdu, zaten amacımız da buydu. Filmin beğenilmesi beni yapımcı sıfatıyla mutlu ediyor, oyunculukların beğenilmesi de beni oyuncu sıfatımla mutlu ediyor. Yaşasın oley diyorum!!!

Oyuncu kadrosundan bahsedebilir misiniz?

Filmin oyuncu seçimini de ben yaptım! (Gülüyor) Annabelle rolü için 3000 genç kıza baktık. Jacqi Vene'de hem aradığımız saflığı hem de istediğimiz oyunculuğu bulduk. Hem çok çok yetenekli hem de güzel. Yolu açık. Zaten kısa süre sonra Netflix de büyük başarı sağlayan ‘Fear Street’ üçlemesinin ikinci bölümünde yer alarak büyük sükse yarattı. Casey rolü için 2000 genç erkeğe baktık. Oyuncuların hepsi verdiğimiz sahneleri ‘self-tape’ dediğimiz kendilerini çekip gönderdiler. En son indire indire 4 erkek 2 kıza indirdik. Filmin en önemli 2 karakteri onlar çünkü, uyuşturucu müptelası oynamak hiç kolay değil, ve kimyalarının çok iyi tutması gerekiyordu- bir çift olarak. En son ‘chemistry read’ denilen auditionları da Zoom üzerinden yaptık, ki bu çok çok tuhaf. Chemistry kimya demek, 2 oyuncunun kimyaları tutuyor mu tutmuyor mu anlamak için aynı odada bulunup beraber sahneyi canlandırmaları lazım. Zoom üzerinden çok zor, ama pandemi var, eee oyuncuların bir kısmı Los Angeles’ta ama mesela Rob New York kökenli oyuncu. Ama dedik en azından birbirlerine nasıl reaksiyon verecekler, aynı ekranda nasıl görünecekler bir bakalım. Zoom sırasında yönetmenimiz Nick senaryo dışında doğaçlama yapmalarını istedi tüm oyunculardan- Jacqi ve Rob ikisi de muhteşem iş çıkardı, rolün sahibi onlar oldu. Eric Roberts’i yönetmenimiz diyaloğa girerek ekledi. O da Oscar’a aday olmuş, Golden Globe’a aday olmuş çok çok tecrübeli bir oyuncu. Daha ufak rollere yerel oyuncu bulmak istedik, annemi oynayan Tricia Hawn’ı Virginia’dan bulduk, bize self-tape gönderdi, oradan seçtik. Enteresan bizim filmden sonra da Hulu kanalında büyük başarı yakalayan ‘Dope-Sick’ dizisinde Michael Keaton’un eşini oynadı Tricia. 60 yasında oyuncu olmaya kalkıp ilk rolünü Eric Roberts ile, ikinci rolünü de Michael Keaton ile oynadı. Tricia çok ballı diyorum eşim gülüyor. Şaka bir tarafa bütün oyuncularımızın başarılarıyla gurur duyuyorum. Eskiden olsa belki oyuncu kafasıyla kıskanırdım, şimdi yapımcı kafasıyla belki de yaşımın getirdiği olgunluk mudur bilemem- acayip mutlu oluyorum. Kendi filmimin başarısı beni tabii ki mutlu eder, eski ‘Didem’ olsa belki sadece buna odaklanırdım. Şimdiki ‘Serah’ filmim çok başarılı olsun- filmdeki tüm oyuncu, ekip, yönetmen herkes için güzel bir kartvizit olsun, onlara güzel kapılar açsın diye dua ediyor. Hepsini çocuğum gibi seviyorum. Yapımcı kafası mı diyelim buna?

Biz bizzat şahit olduk ama zorlu pandemi koşullarından ve film ekibinden biraz bahsedebilir misiniz?

Hahaaa zor. Amerika’da çok zor. Özellikle sendikaya bağlı film çekiyorsanız, yüzlerce sayfalık kitap, prosedür ve kuralları var. Her şeyin sağlık kuralları içerisinde yürütüldüğünden emin olmak için özel görevli sağlık ekibi bulundurmak zorundasınız. Kurallardan dolayı çekimler çok daha ağır ilerliyor ve maliyeti çok arttırıyor. Bu yüzden biz bağımsız ve sendikaya bağlı olmayan film çektik (gülüyor). Ama tabii ki herkesi test ettik, kimse oyuncular haricinde maskesiz gezmedi. Yeme içme olaylarına çok daha fazla dikkat etmek zorundasınız. Biz filmimizi aşı çıkmadan önceki dönemde çektik, o yüzden çok tedirgindik, büyük sorumluluk. Üstüne üstlük filmi eşimin ailesinin bulunduğu arazi ve evde çekiyoruz, annesi babası yaşlı, birşey olur da onlara hastalık bulaştırırız diye aklımız çıktı, ama kimse hastalanmadan herkesi evine yolladıktan sonra derin bir oh çektik.

Öyleyse bu film sizin 'çocuğunuz' diyebiliriz sanırım? Filmin her aşamasında yer aldınız çünkü! Görevlerinizden bahsedebilir misiniz?

Filmin A’sından Z’sine kadar ben vardım. Hikâye bana ve eşime ait. Senaryo aşamasında senarist ile birlikte çalıştım. Kastını ben yaptım, ekibi yönetmenimiz Nick ile beraber bulup, iş anlaşmalarını ben yaptım. Oyuncuların seyahat ve hotel ayarlamalarına kadar yine ben. Filmin çekimlerinin başlamasına 2 hafta kala ekibin sadece yarısı vardı elimde ve büyük panik yaşadım. Virginia sonuçta New York veya Los Angeles gibi bir prodüksiyon merkezi değil. Los Angeles’ta elini sallasan 5000 tane makyöz bulursun, art direktör bulursun, herşeyi bulursun. Pandemi ortasında Virginia’da gel ki bulasın! Bende biraz deli cesareti var, ama dedim ki bu sefer hakikaten fazla delirdin, bu sefer duvara toslayacaksın. Nasıl becerdik bende bilmiyorum, ben inançlı bir insanım- eşime ‘ilahi yardım’ aldım diyorum gülüyor. Şaka bir tarafa siz niyetinizi güzel tutup azmedince Allah, evren, melekler hepsi size yardımcı oluyor. Bir şekilde bulduk ihtiyacımız olan ekip arkadaşlarımızı ve hepsi muhteşem çıktı. Kamera ekibim 4 kişiydi- 10 kişilik iş çıkardılar. 2 RED kamera ile çalıştılar- o muhteşem sinematografi 4 kişinin eseri.

Beni en zorlayan işin post kısmıydı, çünkü oyuncu olarak hiç işin orasında bulunmamıştım. Yani montaj tabii biraz anlıyoruz ama post production çok teknik bir dil, hiç bildiğim anladığım bir şey değildi, öğrendik!

Sonra filmin satışı, teslimatı (dağıtımcı şirket bize isteklerini 3 sayfalık liste halinde verdi!!!) onlar da bildiğim şeyler değil. Onları da mecbur öğrendik!

Marketing ve PR’dan anlıyoruz şükür. Ufak bir PR firması ile anlaştık, 1 ay kadar çalıştılar, bize röportajları vs onlar ayarladı ve çok iyi çalıştılar ama tabii hepsini takip etmek, paylaşmak yine benim görevler arasındaydı. Oyuncu olarak yapımın ne kadar zorlu bir iş olduğunu hiç anlamıyorsunuz. Oyuncu yılda 4 film bile çekebilir. Yapımcı için filmin başından sonuna kadar getirmeniz 1-2 yılınızı alıyor. Bunların hiç farkında değildim. CV’ime yeni deneyimler, öğrenimler ekledim. Ne mutlu bana.

Emeğinize sağlık... Amerika’da yaşam nasıl gidiyor?

Çok çalışarak! Filmin ön hazırlık ve çekim aşamalarında 2 ay uyku uyumadım resmen!

Onun dışında evlilik güzel bir şeymiş onu keşfettim. Bunca yıl boşuna korkmuşum. Eşim dünya tatlısı, ailesi beni çok seviyor, köpeklerimizle beraber huzurlu ve dingin bir hayatımız var. Okyanusa bakan bahçeli bir evim var. Pandemide bahçe ile uğraşmak çok iyi geldi bana. Sonra yapımcı olmaya karar verdim, bahçeye vakit yok, artık bahçıvanımız var (gülüyoruz)


İkinci bir film projesi olacak mı? Neler olacak?

Var! Yine bir gerilim türü film var planlarımızda bakalım? Kısmet.


Türkiye demezsek olmaz! Türkiye'de genelde biri bir iş yapar tebrik etmeden önce tenkit gelir malum. Onun da mutlaka olumsuzu. Helal olsun Amerika’ya gitti oyunculuk yapıyor, filmini çekti bak filmi Amerika'da gösterime girdi neden denmiyor? Neden teşvik değil de hep bardağın boş kısmı görülüyor?

Halk herşeyin farkında, onlardan güzel teşvik alıyorum ben, bana yeter. Basından bir arkadaşın eleştirisini geçenlerde gördüm. Çok önemsemedim açıkçası. Paul Thomas Anderson Licorice Pizza, Guillermo Del Toro Nightmare Alley’dan başlamış- güldüm. Licorice Pizza bütçesi $40,000,000, Nightmare Alley’ninki $60,000,000- benim filmimin bütçesi bunların 100’de biri değil. Ki buna rağmen sinemada gösterime girdi, bu bir başarıdır. Tomato Meter’da yorumu yokmuş filmimin. Dersiniz ki her Türk yapımcının filmi ya da Amerika’da her çekilen filmin TomatoMeter’da yorumu yapılıyor, bizimkisi eksik kalmış. Yurtdışında İngilizce film çevirip Amerikan sinemalarında gösterime girmiş 2 tane yapımcı var Türkiye’de. Biri Alinur Velidedeoğlu’dur- çok sevdiğim, saygı duyduğum dostumdur. O çok büyük işler yapıyor, 20-30 milyon bütçeli işler ve çok büyük starlarla çalışıyor. Ben daha çok ufağım, daha çok öğrenecek şeyim var. Filmimi Paul Thomas Anderson veya Guillermo Del Toro gibi Oscar’lı yönetmenlerin STÜDYO filmleriyle boy ölçüştürmek hakikaten saçma, ve benim zaten öyle bir iddiam yok. Ben ilk filmimle sinemalarda gösterime girmiş ve güzel kritikler almış, bağımsız bir yapımcının gururunu yaşıyorum. İlerde daha büyük işler yapacağım, daha yolumun başındayım. Habertürk’teki arkadaşa ricam- İngilizce filmler çeviren Türk yapımcıların bulunduğu uzun bir liste var herhalde bu intelektüel arkadaşın elinde, biraz da onlarla ilgili yazsın çizsin!

Türkiye’de projeler yapmak istiyor musunuz?

Tabii ki, neden olmasın? Ben uluslararası bir oyuncuyum, dünyanın her yerinde proje yapmak istiyorum! Türkiye’ye 9 ay süren dizi sezonu için dönemem, evim artık burası. Sinema filmi için her zaman. Netflix dizisi gibi (40 dakika/10 bölüm) düşünürüm. Ama 2 saatlik bölümleri olan 9 ay süren dizi çekimi için gelemem.

Son söz sizin lütfen buyurun…

Türkiye’deki izleyicilere, sevenlerime, sinema severlere sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum. Yıllardır süregelen ilgi ve desteğiniz için çok, çok teşekkür ederim.