27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’ydü. Shakespeare’in çok sevdiğim bir sözü var “Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder.” Biz o sahnede hayatını tiyatroya adayanları izliyoruz. Ve ben her zaman o sahnede cesurca, sözcüklere sığmayacak kadar dolu dolu oynadığı karaktere bürünenleri takdir ediyorum. Bugün de sizlerle izlediğim iki oyunu paylaşacağım.

VEDA YEMEĞİ

Hepimizin çevresinde birçok arkadaşı var. Kimisi okul sıralarından kimisi iş dünyasından kimisi ortak arkadaşlardan bir arada bulunduğumuz, sohbet ettiğimiz, güzel zamanlar paylaştığımız insanlar; arkadaşlarımız. Benim de 20 küsur yıllık dostlarım var. Artık onlara arkadaş denmiyor çünkü hayatımızın bir parçası oluyor.

Veda Yemeği oyunu, hayatımızda hepimizin kendine söylemekten bile kaçındığı bir gerçeği hatırlatıyor. Artık görüşmek istemediğimiz , hiçbir paylaşım yaşamadığımız, hep aynı kısır döngünün içinde kaldığımız ama bir daha görüşmeyelim demeye dilimizin varmadığı arkadaşlarımıza bir veda yemeği düzenleyip onları sessizce hayatımızdan çıkarmak. Çoğumuzun cesaret edemediği bu şeyi, birimiz arkadaşına yapsa ne hissederiz?

Matthieu Delaporte eserini sahneye yansıtan muhteşem bir ekip var. İlhan Şen, Fırat Çelik ve Pınar Gülkapan’ın sahnede bu arkadaşlık ilişkilerini anlattığı ve gecenin sonunda hem seyirciye hem de karakterlerin kendilerine ders verdiği anlamlı bir oyun izledim. Hem güldüm hem eğlendim hem de kendime sordum “Hayatımdan çıkarmak için veda yemeği düzenleyeceğim bir arkadaşım olsa bu kim olurdu?” siz de oyunu izlediğinizde kendinize aynı soruyu soracaksınız. Kendimize itiraf edemesek de sırf kıramadığımız için buluştuğumuz arkadaşlarımız var.

Veda Yemeği oyunu için sadece dostluk ilişkilerini anlatan bir oyun diyemeyiz. Aynı zamanda evli bir çiftin ilişkilerindeki çatlakları, tekrar bir arada olmalarını, günün sonunda evliliğin ne kadar önemli olduğunu anlatan bir oyundu.

Oyun bittikten sonra oyuncuları tebrik etmek için kulise indiğimde çok sıcak bir ekiple karşılaştım. Yapımcısından oyuncusuna birbiriyle bütün olmuş bir ekipti. Mutlaka oyuna gidip sizin de bu sıcak ekiple tanışmanızı isterim

MARTI MIYIM?

Anton Çehov’un ölümsüz eseri Martı oyunundan günümüze uyarlanan, kendinizi sürekli sorguladığınız bir oyun Martı Mıyım? Sahnede beş oyuncu var, beşi de birbirinden harika. Yansıttıkları karakterlerle hem günümüze hem geçmişe gidiyoruz. Hem kendi iç dünyamıza yolculuk yapıyoruz hem de karakterlerin dünyalarına... Bir de gerçek kimlikleriyle kendileri adına anlattıkları küçük dönemler var. Sahnede her şeyin durduğu ama oyuncunun zamanının aktığı...

Bazı oyuncular iki karaktere birden hayat veriyor. Sahnede soyunup, büründükleri karakterleri izliyoruz. Anton Çehov’un oyununun bambaşka bir yorumla sahnede olduğunu göreceksiniz. Oyunu seven çok seviyor ama içine girmeye müsait değilsen, kafan orada değilse kopup gidiyorsun. O zaman geriye eleştirel bir bakış açısı kalıyor. Tiyatro seyircisi için oldukça deneysel bir oyun olmuş. Hem interaktif tadında hem değil. Birçok olguyu içinde barındırıyor.

Yönetmenin sesiyle başlayan anlatım oyuncuyla seyirci arasındaki duvarı hemen yıkıyor. Karakterleri tanırken “Acaba ben ne izleyeceğim?” sorusunu sormaya başlıyorsun. Üstelik sahne dili ağır değil, tam tersine mizahı çok güçlü bir dil tercih edilmiş. Hikayenin içinde beni yaralayan şey bir anne oğul ilişkisiydi. Her zaman kendi hayatını çocuğunun isteklerinin önüne koymuş bir anne, kendini annesinin gölgesinde ispatlamaya çalışan ama hep yere çakılan genç bir delikanlı. Bir insanın kendi gölgesini yıkması bile annesini yıkmasından daha kolaydır.

Ne zaman ayağa kalkıp bir şeyler denemeye çalışsa annesinin varlığına çarpıp, yere düşüp kırılıyor. Anne oğul ilişkisi oyunun en dramatik yönlerinden biriydi. Sezin Akbaş ve Erkan Uyanksoy’u tebrik ediyorum. Muhteşem bir çatışma izlettirdiler. Sahnedeki herkes kendi rolüne düşen karakteri fazlasıyla yansıtmış, tek perde 90 dakika ve hiç durmadan sahnede devam eden bir show var. Eğer farklı bir deneyim yaşamak ve Çehov’un dünyasına bir de bu pencereden bakmak isterseniz gidilmesi gereken oyunlar listesinde...