'Sinema bir ülkenin siyasi tarihidir ve izlediklerin asla sadece bir film değildir. Türk Sinema tarihi bir derya, deniz. Elbette bu kadar kısa bir yazı iç

'Sinema bir ülkenin siyasi tarihidir ve izlediklerin asla sadece bir film değildir. Türk Sinema tarihi bir derya, deniz. Elbette bu kadar kısa bir yazı içerisine sığdırılamaz. Set işçisinden, oyuncusuna, figüranına, yapımcısına, filmleri halkla buluşturan sinema sahiplerine kadar hepsine ne kadar teşekkür etsek azdır.

Onların ciddi emekleri, özverili katkıları sayesinde bu filmleri gördük. İyi ki varlar, iyi ki sinema var.

Bu yazı akademik bir araştırma yazısı değildir. Zaman zaman hatalar yapılmış, önemli kimlikler ve olaylar atlanmış olabilir. Hatamız olduysa affola ' diye yazar gazetenin arka sayfasındaki Türk Sinema Tarihi Araştırma yazısında.

Bu araştırma yazısı bizlere yıllarca farklı dünyalar yaşatan, hayaller kurduran yaşamımızı daha renkli hale getiren tüm emekçilere bir selam niteliğindedir. Yukarıda da söylendiği üzere;
' Türk Sinema tarihi bir derya, deniz. Elbette bu kadar kısa bir yazı içerisine sığdırılamaz…'

Önümüzdeki günlerde serinin başka bir bölümü yer alacak. Bu bölümün adı; 'Türk Sinema Tarihi - Kötüler' olacak.
Türk sinemasında 'Kötü' olarak alglanan efsane oyunculara bir göz atacağız.
Aslında hepimiz çok biliyoruz ki; Onların 'Kötü'lüğü olmasa ilmler bu kadar güçlü olamazdı. Ve yine hepimiz çok iyi biliyoruz ki; Bir film asıl gücünü / geriliminini kötülerden alır.
O nedenle; Kötüler ne kadar başarılı ise; İyiler o kadar güçlüdür, film o kadar güçlüdür.

Biz de tüm unutulmaz 'Kötü'ler adına 10 ismi inceleyeceğiz.
Örneğin;
Bir Ahmet Tarık Tekçe, Bir Erol Taş, Bir Aliye Rona, Bir Suzan Avcı, Bir Hüseyin Peyda, Bir Turgut Özatay, Bir Lale Belkıs, Bir Yadigar Ejder, Bir Kazım Kartal unutulabilir mi?
Elbette unutulamaz.

Öte yandan; Sinema emekçileri bu kadar olmazı, olur yaparken, bu kadar emek harcarken önlerindeki en büyük engel sansür olmuştur.
Sansür Yasası İtalyan Mussolini dönemi yaslarından alınmış ve İtalya'da kaldırılmış olmasına rağmen bizde şekil değiştirse de hala çok güçlü bir şekilde etkisini göstermektedir.

Özellikle son 16 yıldır sinemaya aktarılan destekleme fonları o kadar artmış olmasına rağmen Ne büyük çelişkidir ki; Hükümeti eleştiren bir filmin yapılması bile düşünülemez. Hükümet bu politikasıyla sinemacılara 'Beni eleştirme ama kaliteli filmler yap, ayakta kal' demektedir. Oysa bu genel sanat çerçevesinde olması mümkün olmayan bir istektir.

Türk sineması ve dizileri uluslararası alandaki başarılarını 'Hükümetlere rağmen' elde etmiştir dersek pek de yanılmış sayılmayız. Ülkeyi yönetenlerin bu çağda artık sansür denen bu olguyu da ele almalarının vakti gelmedi mi?

Bakınız dizi sektörünün geldiği noktaya…Artık yurt dışına satılan dizilerimiz var. 'Binlerce yıllık kültür birikimimiz olmasına rağmen Hindistan film sektörü neden bizden çok daha ilerde?' diye düşünmemizin vakti gelmedi mi?

Filmlerimizde olduğu gibi dizilerimizin de başarısının altında senaryodan oyunculuğa kadar 'Kötü' lerinde ciddi katkıları var. Son dönemin en etkili dizilerinden 'Çukur'un kötü adamı 'Vartolu' yu hangimiz severek izlemiyoruz ki?

Unutmayalım;

'Sinema bir ülkenin siyasi tarihidir ve izlediklerin asla sadece bir film değildir. Onların ciddi emekleri, özverili katkıları sayesinde bu filmleri gördük. İyi ki varlar, iyi ki sinema var.'