İki haftadır bu konu üzerine başlamış olduğum bir yazı serisini kaleme alıyorum. Birinci bölümde kitap okuma alışkanlığını kazanmak için yapmamız gerekenleri, geçen haftaki ikinci bölümde ise kitap okumak için zaman yaratmanın püf noktalarını yazmıştım. Serinin üçüncü ve son bölümü olan bugünkü yazımda ise kitap okuma ile ilgili bazı detaylara değineceğim.

Şimdi ilk olarak önemli bir probleme değinmek istiyorum: “Okuyorum ama aklımda kalmıyor. Unutuyorum, hatta bazen 15 sayfa öncesinde ne okuduğumu hatırlamıyorum.” Endişelenme, çoğumuz öğlen yediğimiz yemeği iki-üç saat sonra bile unutabiliyoruz. Komple bir kitap nasıl aklında kalsın? Burada problem hiç kalmaması da değil çünkü bir kitabı okuyunca neden illa bana ne katacak ya da aklımda hangi kısımlar kalacak psikolojisi ile yaklaşıyoruz ki? Varsayalım ki 300 sayfalık bir kitabı okudun ama aklında hiçbir şey kalmadı. Tamam da bu kitaba başlamadan önceki sen değilsin artık çünkü bu kitabı okudun ve bitirdin, yani kitabı okumadan önceki kişi sen istesen de olamazsın. İlk olarak duruma böyle yaklaşalım ve gelelim kitaptan daha çok verim almak, aklımızda daha çok bilgi kalmasını sağlamak ve okuduktan uzun bir süre geçtikten sonra bile o kitap hakkında iki ya da üç cümle ile bile olsa bir yorum yapabilmek için yapmamız gerekenlere. Bu işin iki yolu var, ikisi de not almak ile ilgili. “Üşeniyorum not almaya ya da çok vakit alıyor.” diyorsan da yapacak bir şey yok, başka bir yolu da yok. Not alacaksın. Kitabının yanında bir de kalemin ve not defterin olacak. Birinci yol kitabında önemli gördüğün yerlerin altını çizmelisin, o sayfaların o kısımlarına geriye dönüp bakarken arama kolaylığı olması için stickerlar da yapıştırabilirsin. Kitabını okurken de günün sonunda ya da o günlük okumayı bıraktığında altını çizdiğin bu satırları not defterine işlemelisin ve bu yöntemi kitabını okurken eş zamanlı olarak da yapabilirsin, yani altını çizdiğin satırları aynı zamanda not defterine işleyerek okumaya devam edebilirsin. İkinci yol da kitabı bitirdiğin an kitap sende ne bıraktı, kitap neyi anlatıyor, hafızanı zorlayarak bunları açıklayan bir inceleme yazısı yazmalısın. Birinci yöntemi kitabı okurken aktif uygularsan, ikinci yöntemi kitap bitince rahatça yapabildiğini göreceksin, yani artık aklımda bir şeyler kalmıyor şikâyetin son bulacak. Ben iki yöntemi de uyguluyorum. İkinci yöntem olan inceleme yazısında bu işe ilk başladığımda beş satır yazamıyordum, şimdi ise ajandama üç ya da dört sayfa inceleme yazısı yazıyorum. Filmi olan kitaplar için de kitabı okuduktan sonra birkaç gün içinde filmini de izlemeni tavsiye ederim ama bazen kitapla birebir olmayan filmlere de denk gelebilirsin. Okuduğun kitaplardan notlar alma ve altını çizdiğin sayfalara stickerlar yapıştırma metodu da ilerleyen zamanlarda bu kitaba yeniden dönmek istediğinde, kolay ve kısa yoldan, az bir zaman harcayarak bu kitapla ilgili istediğin bilgiye ulaşma imkanını verecektir.

Gelelim başka bir soruna: “Kendimi kitaba veremiyorum, bazen aynı sayfayı birkaç kez okuyorum olmuyor, ne yapmam lazım?” Bazı günler gerçekten çok yoğun olabiliyoruz ama iş hayatı ama özel hayatla ilgili kafamızın içinde birçok tilki dolaşıp durabiliyor. Ya da bazen yorucu bir gün geçirmiş olabiliyoruz. Ancak durum böyle olsa bile odağını kafanı dolduran şeylere vermeyi bırakmalısın ve o an odağında sadece o kitap olmalı. Birincisi kitap okuyacağın ortamda dikkatini dağıtan şeylerden uzaklaşmalısın, kitap okumaktan keyif aldığın bir yeri seçmelisin, kitap okurken keyif aldığın çay ya da kahve gibi bir içeceğini de ekleyerek bu durumu daha da kuvvetlendirebilirsin. Yarımşar saatlik okumalar sonunda ise kısa molalar verebilirsin. Tüm bunlar kafanda dolaşan tilkilere değil de kitaba odaklanman için sana yardımcı olacaktır.

Yine çok tartışılan başka bir konuya değinmek istiyorum: “Çapraz okuma nasıl yapılır?” Şimdi öncelikle bilmeyenler için aynı anda birkaç kitap okumaya çapraz okuma diyoruz. Ancak burada da çapraz okuma için seçilecek kitapların türü çok önemli. Aynı anda iki kişisel gelişim kitabı ya da aynı anda iki tarih kitabı ile çapraz okuma yapmak sizleri yorabilir, yeni başlayanları kesinlikle yorar. Tam tersi de aynı anda iki novella okumak da çok kolaya kaçar. Dolayısı ile ben sürekli çapraz okuma yapan ve elimin altında aynı anda okuduğum en az iki kitap bulunan biri olarak, birini beyni yoran ve not alma ihtiyacı duyulan bir kitap, diğerini de eline alınca akıp giden bir kitap olarak tercih ediyorum. Sizlere de bu taktiği kesinlikle öneririm.

Arada sırada şu soruyu da alıyorum: “Hangi ortamda hangi kitapları okumak daha verimli?” Toplu taşımalarda ya da kalabalık ortamlarda novella, polisiye gibi elimize alınca not alma gereksinimi duymadan okuyacağımız ve beynimizi daha az yoran ve de daha az dikkatle bile anlayarak okuyabileceğimiz kitaplar okunabilir. Evimizde, kendi çalışma ortamımızda, bahçemizde, kitap okumaya uygun sessiz bir kafede, kütüphane tarzı yerlerde veya doğada ise daha çok dikkat ve odak isteyen, daha sessiz ortamlar isteyen ve beynimizi daha çok yoran tarih, kişisel gelişim ve felsefe-psikoloji türlerinden kitapları okumak en verimlisi ve doğrusudur.

Son olarak aylık okumamız gereken kitap türlerinden bahsetmek istiyorum. Bu yazı serisinin ilk bölümünde yer verdiğim gibi ülkemizde en yüksek oranda tercih edilen kitap türü aşk. “Aşk türü” severler lütfen kızmasın ama sadece aşk türünde romanlar okuyarak kendimize bir değer katamayız. Kitap okuma konusunda aylık bir sepet yapmalıyız. Ben ayda ortalama dört veya beş kitap okuyan birisiyim. Dört olsun beş olsun hiç fark etmez ama farklı türlerde okumak zorundayız. Beş kitap diye düşünürsek; kişisel gelişim, tarih, novella-polisiye, dünya veya Türk klasikleri ve felsefe-psikoloji türü ile muhteşem bir sepet oldu diye düşünüyorum. Siz de aylık kitap okuma sayınıza göre bu türlerden seçim yapmalısınız. Ayda iki kitap okuyabilen biri ilk ay kişisel gelişim ve polisiye okur, diğer ay tarih ve klasik okur, sonraki ay felsefe-psikoloji ve novella okur. Yani aylık okuma sayısı az olan biri de kitap türlerini aylara dağıtarak okumalı. Beynimizi daha az yoran ve daha kolay okunabilen novella ya da polisiye türünü bir ay boyunca okumak olmaz. Ancak beynimizi çok fazla yoran ve çok not alma gereksinimi duyulan kişisel gelişim ya da tarih türleri de bir ay boyunca okunmaz çünkü bu sefer de zorlanır ve yoruluruz. O yüzden dengeyi sağlamak ve hepsinden beynimize yüklemek en doğrusu ve verimlisidir. Ayın ilk kitabı kişisel gelişim ise ikinci kitabını polisiye yap, üçüncü kitabı tarih ve dördüncü kitabı novella yap. Ay içi dengede bile bu şekil yapmak seni yormaması ve kolay okuman için çok iyi bir taktik olacaktır.

Ülke olarak çok az kitap okuyoruz, okuma alışkanlığı kazanmış gelecek nesillere ve de okuyan bir topluma ihtiyacımız var. Beynimizi daha az çalıştıran ya da hiç yormayan eğlence programlarına, sosyal medyaya ya da bilgisayar oyunlarına saatlerimizi harcıyoruz. Bunlar hiç olmamalı demiyorum ama en az bunlar olmalı diyorum. Kişisel gelişimimize ve kendimize yatırım yapmamız gerekiyor. Bunun da ilk kuralı çok okumak. Sen kendine yatırım yaparsan, sen kendini geliştirirsen temas ettiğin kişiler de gelişir ve etrafın bu tarz bir insan grubundan oluşur. Onların da her birinin başkalarına temas edeceklerini düşünürsek bu yayılarak ve artarak gider. İşe önce aileden, kendinizden ve çocuklarınızdan başlayınız. Çocuklarınıza mutlaka kitap okuma alışkanlığı kazandırınız. Ülkemizin kitap okumama sorunu benim için çok büyük bir problem ve umarım benim gibi düşünen ya da bu işe bir yerlerden başlamak isteyen herkese kitap okuma alışkanlığı kazanmak, kitap okumaya zaman yaratmak ve verimli kitap okumak ile ilgili yazmış olduğum bu üç serilik yazı faydalı olur.

Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın...