Yakın dönem Türk siyasi tarihine baktığımızda darbeler ve darbe teşebbüsleri geniş bir yer tutar. Çok partili hayatın kesin olarak başlamasından s

Yakın dönem Türk siyasi tarihine baktığımızda darbeler ve darbe teşebbüsleri geniş bir yer tutar. Çok partili hayatın kesin olarak başlamasından sonraki süreçte ilk iktidar-muhalefet ilişkileri 27 Mayıs 1960 darbesi ile kesintiye uğradı. Ardından 1971 yılında bir muhtırayla demokrasinin önüne bir defa daha geçildi ancak bu sefer meclis açık tutularak bir çıkar yol bulundu. Tarihler 12 Eylül 1980’i gösterdiğinde ise Türkiye yeni bir askeri darbe deneyimini acı bir şekilde yaşadı. 28 Şubat 1997 tarihinde tanklar demokrasiye balans ayarı yaparak Ankara sokaklarına indi. Bu kez “post-modern darbe” deyimi belleklere kazındı. 27 Nisan 2007 yılında ise modern bir askeri müdahale deyimi “e-muhtıra” izledi. Son olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde bir darbe teşebbüsüne tarihi tanıklık ettik. Tüm bu yakın siyasal geçmişimizde yıldönümlerinde bile unutulan iki başarısız ihtilal (!) girişimi mevcuttur. Bu yazımda sizlere Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir tarafından gerçekleştirilen ve başarısızlıkla sonuçlanan iki girişimden bahsedeceğim.
“CHP-AP Koalisyonu”
Türkiye 27 Mayıs askeri darbesinin ardından yaşanan acı tecrübeler sonrası darağaçlarının gölgesinde 15 Ekim 1961 yılında yeniden seçimlere gitti. Seçimler CHP’nin dışında siyasi gelenek olarak Demokrat Parti’nin çizgisine yakın iki siyasi parti daha kurulması ile gerçekleşti. Bunlardan ilki Emekli Albay Ragıp Gümüşpala tarafından kurulan Adalet Partisi ve ilk dönem DP milletvekillerinin yer aldığı Yeni Türkiye Partisidir. Seçim sonuçlarına göre hiçbir siyasi parti mutlak çoğunluğu kazanamadığından CHP-AP koalisyonu kuruldu. Böylece CHP-AP koalisyonu ile askeri rejim sona eriyordu.
Hükümetin kurulmasından sonra 27 Mayıs’a karşı olan, tam olarak benimsemeyen çevreler demokratik bir şekilde seslerini çıkarmaya başladılar. Özellikle YTP ve AP bazı milletvekilleri Yassıada’da yargılanan eski DP milletvekillerinin affedilmesi fikrini savunmaları ise adeta isyan fitili ateşlemiştir. Zaten seçim sonuçlarından da memnun kalmayan bazı genç subaylar arasında hoşnutsuzluk bulunmaktaydı. Netice itibariyle 54 rütbeli subay “9 Şubat Protokolü” adı altında ortak bir belge hazırlayarak 28 Şubat 1962 tarihinde bir askeri hareket düzenlemeyi kararlaştırmışlardır.
“22 Şubat 1962”
Burada Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay, Başbakan İsmet İnönü ve siyasi parti liderlerinin tutumu oldukça önemlidir. Çünkü askerin hoşnutsuzluğundan doğacak herhangi bir hareketliliğe karşı dikkatli olunması ve böyle bir durum gerçekleştiği takdirde gereklilerin derhal cezalandırılmasını istiyorlardı. Özellikle Genel Kurmay Başkanı telaşa kapılmış Albay Talat Aydemir’e yakınlığıyla bilinen iki subay Genelkurmayda sorguya çekilmiş fakat bu kişiler kesinlikle darbe teşebbüsünü reddetmişlerdi. Netice itibariyle darbeye teşebbüs edecek potansiyeldeki subayların emekliye sevk edilerek tasfiyesi kararlaştırılmıştır. Bu açıdan bakıldığında bu oluşumla ilgili ismi öne çıkan Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ve arkadaşları Doğu Anadolu’daki birliklere atanma kararı çıkmıştır. Böylece planlanan harekât 28 Şubat’tan önce gerçekleşmiş, harekâtın tarihi 22 Şubat’a alınarak Meclis, Radyoevi, Genelkurmay, Bakanlıklar ve PTT merkezi kapatılmıştır. Albay Talat Aydemir’in isyandan vazgeçmesi konusunda hükümet ve liderlerden çeşitli telkinler gelerek tayinlerden vazgeçileceği ve kendisinin emekli edileceği bildirilmiştir. Netice itibariyle isyancıların teslim olmasıyla olay son bulmuştur. Dönemin gazetelerini incelediğimizde girişimin 23 Şubat’ta saat sabah 05.30 da bastırıldığı belirtilmektedir. Hükümet bu konuda sözünü tutmuş, Talat Aydemir’in atama kararı iptal olmuş ve aralarında 69 kişinin bulunduğu subaylar derhal emekliye sevk edilmiştir. Başbakan İsmet İnönü darbenin akamete uğratılmasından sonra mecliste yaptığı konuşmasında “Dost ve düşmana karşı göğsü kabarmış dev bir Türkiye vardır” diyerek olayın bastırılmasından duyduğu mutluluğu adeta ifade etmiştir. Böylece Türkiye olası bir askeri darbeyi bertaraf etmiş oluyordu.
Peki, Aydemir neden böyle bir girişimde bulunmuştu? Bunun cevabını bize yine kendisi şu şekilde izah etmiştir; 27 Mayıs ihtilalinin hedefine ulaşmamış olması, 27 Mayıs öncesindeki gibi halkın ikiye bölünmüş olması, parlamento içindeki bir takım siyasilerin maksatlı olarak asker ile halkı karşı karşıya getirmesi ve seçim sonrası istikrarlı bir hükümetin kurulamayışı.
“21 Mayıs 1963”
Tam tehlike bertaraf edildi diye düşünülürken siyasi ortam gerginleşip darbeci gruplar faaliyetlerini arttırınca 21 Mayıs 1963 tarihinde günün ilk saatlerinde ikinci kez harekete geçmişlerdir. Darbenin parolası ise “Harbiyeli Aldanmaz” şeklinde belirlenmiştir. Ankara radyosunda darbeciler darbe bildirisini bile okumuşlardır. Radyo tam üç saatte dört kez el değiştirmiştir. En son olarak Genelkurmay Başkanı’nın bildirisi okunmuş ve isyancılar Harp Okuluna çekilmişlerdir. Bu ayaklanma teşebbüsünde Talat Aydemir kaçmıştır. Daha sonra bir arkadaşının evinde sığındığı tespit edilip yakalanmıştır. Başbakan İsmet İnönü Cumhuriyet senatosunda yaptığı konuşmasında “Silahlı Kuvvetler anayasayı korudu” diyerek Silahlı Kuvvetler içerisindeki bir kısım subayın isyan hareketine karıştığını vurgulamıştır. 21 Mayıs’ın bilançosuna baktığımızda aralarında Harp Okulu öğrencilerinin de bulunduğu 8 asker hayatını kaybetmiştir. Bir ay süreyle sıkıyönetim ilan edilmiş ve derhal yargılamalar başlamıştır. İlk duruşmaları 7 Haziran 1963 tarihinde Mamak Muharebe Okulunun sinema salonunda yapılmıştır. Yargılamalar sonunda darbenin tertiplenmesinde önde rol oynayan Fethi Gürcan 26 Haziran 1964 tarihinde Talat Aydemir ise 5 Temmuz 1964 tarihinde senato kararıyla idam edilmiştir. Birçok Harbiyeli ’de bu süreçte ihraç edilmiştir. Talat Aydemir’in son sözleri “memleket için hayırlı olsun” şeklindedir. Böylece Talat Aydemir tarafından gerçekleştirilen iki darbe teşebbüsü başarıya ulaşamadan sonlandırılmış ve siyasi tarihimizde bazı subayların 27 Mayıs ruhundan kurtulamadıklarını gözler önüne sermiştir.
Sözlerime son verirken Türkiye’nin darbe ve girişimleri ile imtihanı sadece tarihsel geçmişte kalmayıp günümüze kadar devam ederek ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan gelişmesinde olumsuz etkileri her zaman hissedilmiştir.