Çok fazla bilgi ile karşı karşıyayız... Gümrük kapılarında meyve-sebzelerimiz kaldı, giyecek eşyalarız kaldı; Rusya ürünleri kabul etmedi, mall

Çok fazla bilgi ile karşı karşıyayız...
Gümrük kapılarında meyve-sebzelerimiz kaldı, giyecek eşyalarız kaldı; Rusya ürünleri kabul etmedi, mallar da iç piyasaya kaldı.
Ardından yorumlar başladı; “Bundan sonra iç piyasa da fiyatlar düşecek”, “Enflasyon düşecek”.
Küreselleşme sebebiyle dünyanın her yerini takip etmemiz gerekiyor. Sadece bir günlük haber akışında bile yüzlerce bilgi elde ediyoruz. Hepsi kendince önemli, mühim.
Bunca bilginin karşısında insanın odağı zayıflar, hiç birine tam olarak odaklanamaz, sadece bakar ve seyreder.
Yani derinleşilemez!..
Çok değil bundan yüz yıl önce, haberleşme ağı bu kadar gelişmemiş iken, bilgi okyanusunda boğulmaz iken, bilge insanlar daha fazla çıkabiliyordu.
Çünkü her şeye değil, kendi konusu ile ilgilenmesi yaşaması için yeterliydi.
Bir su kuyusu düşünelim; her gün onlarca su kuyusu açtığımızı, fakat derinliği en fazla on metre, çok kuyu açtığımızdan derin kazmaya vakit yok. İyi ama su iki yüz metreden çıkıyor. Kuyularımız amacına hizmet etmiyor. Aksine bu çukurlar her adımda ayağımıza dolanıyor.
Günümüz teknoloji ve bilgi çağı, bizde mecburen her konu da güncel olmaya çalışıyoruz. İlişkide bulunduğumuz iş dünyası ve çevre bunu istiyor.
Bu seferde odağımız kayboluyor, derinleşemiyoruz. Fakat ahkâm kesebiliyoruz.
Rusyadan geri dönen ürünler sebebi ile; fiyatların düşmesi bir yana, ihracat olmaz ise fiyatlar yükselir!.. Ancak yeterli seviyede ihracat ile fiyatlar düşer.
Dış talep yani ihracat artınca üretim de artar. Üretim artışı birim başına düşen maliyet azalışına sebep olur.
Ve fiyat düşer, enflasyon düşer.
Uzun süredir hükümetimizin açıkladığı tasarruf tedbirleri çerçevesinde, ayrıca işsizlik vs. sebeplerden de iç talep zaten azdı.
Bir de üzerine savaş senaryoları ile dış talep de azalınca, daha az miktarda üretim yapılabilecek ve birim maliyetler artacak.
Sebze, meyve, giyim fiyatları yükselecek, enflasyon artacak.
Rusya’ya satılamayan ürünler ülkeye dönünce, talep olmadan arz olundu.
Bu talep fazlası ürünlere, talep sağlayabilmek için fiyatlar zararına düşürüldü.
Bu durum; ne fiyatların düşeceğine habercidir, ne de enflasyonun düşeceğine...
Tam tersi, bir sonraki mahsülleri daha pahalı yiyeceğimize ve enflasyon artışına habercidir.
Bu talep fazlası ürünlerden edilecek zarar, nereden çıkacak dersiniz? Tabii ki bir sonraki dönemde oluşacak talepten...
Halk arasında “bu bir iyileşmedir” diyenler ile “iyileşme değildir” diyenler tartışmaya varan diyaloglar yaşadı.
Konu siyaset ise her nedense kutuplaşma başlıyor. Bu kutuplaşma özellikle son yıllarda daha da arttı.
Fikirlerin ya da çıkarların uzlaşmadığı yerde tenakuz (çelişki) doğar. Tenakuz’un olduğu yerde bol bol trajedi yaşanır.
İstanbul boğazından geçen Rus gemisindeki askerin omuzunda roket tutması da bu trajediler zincirinin sonucudur.
Trajedi; istenmeyen kötü olayların yaşanmasıdır. Tek bir olaydan iki farklı fikrin çıkması, insan olmanın zayıflığından, nefsindendir.
Bu bir çeşit engeldir, perdedir, sırattır.
Kişilerin birbirleriyle çelişkiye düşmesi, trajedi yaşaması, bir anlamda sınavı verememesidir.
Hangimiz siyasi bir trajedinin ardından vicdanımızda suçluluk hissedip “keşke bunu demeseydim” demedik.
Vicdan azabı duymamak için, bir konu hakkında bizden daha derin olduğunu düşündüğümüz insanların fikirlerine değer vermeliyiz.
Yüzeysel bilgi ile sonuca gitmek kadar tehlikelisi yoktur.
Eski bir atasözü ile bitirelim...
“Hiç bilmemek, yarım bilmekten iyidir.”
Hiç çıkar sağlamamak da, küçük bir parçaya razı olmaktan iyidir.