Değerli okurlarım! Artık öyle bir döneme giriyoruz ki küresel egemen denilen güçlerin her şeyin ötesinde, insanlığı

Değerli okurlarım! Artık öyle bir döneme giriyoruz ki küresel egemen denilen güçlerin her şeyin ötesinde, insanlığı bile hiçe sayarak tamamen küresel güç olma odaklı kirli oyunların ve senaryoların yaşatılacağı, kendini hakim kılamayan zayıf devletlerin bir bir yok edileceği ki zaten bu şu anda gerek arz-ı mevud projesi ile gerekse enerji kaynaklarını elde etme adına çökertilmesi devrine giriyoruz. (Kanayan yara Ortadoğu)..!
Yirmi birinci yüzyıl ABD yüzyılı olarak lanse ediliyordu. Bunu söylemek çoğu kimseye tuhaf gelse de Abd kendini süper güç olma yolunda lanse etmesine her koşulda başlamıştı. Hatta Yirminci yüzyıl sonuna kadar herkes bu yüzyılla birlikte dünya da hakim gücün Abd olacağına inanıyorlardı. Ama I. Dünya Savaşı’nın sonunu getirmesinden sonra, günümüze kadar geçen zaman ve süre sadece bir başlangıç olarak bize yansıyordu. Amerikan hakimiyetinin kaba ve gaddar bazı bölümleri görüldü.
Sputnik, Vietnam, İran, Japonya gibi tam şekillenememiş geçici sıkıntılar ve olaylar ile ve küçük meydan okumalar ile örtülü olaylar olarak görüldü. Aslında Abd’nin bu kadar kendini emin adımlar ile yürüme olayına kendini de inandırması Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber perçinleşmiş oluyordu. Ekonomik ve askeri ağırlık ABD’yi uluslararası arenada bir ağırlık merkezi haline getirdi. 2000 yılı zaten işte burada devreye bazı küresel aktörlerin girmesi ile aslında milenyum denilen yılı daha da aktör gelmesi ve belirlemesi açısından önemli bir yıl olarak tarihi kayıtlarda ve arşivlerde yerini almıştır. Çünkü ilk küresel jeopolitik çağ kapanmış ve yerini tamamen bölgesel güç olma odaklı, enerji kaynaklarını elde etme, kapitalizm ve emperyalizmin hakim olma yüzyılının başlangıç sahneleri gösterime giriyordu. ABD kendini donanması ile her yere barış ve kollayıcı güç adeta dünyanın jandarması olarak gösteriyor, ve barış elçisi rolünü oynuyordu.
Her şey Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve soğuk savaş döneminin bitmesi ile yeni bir ABD odaklı küresel düzenin başlamasıda dünya arenasında köklü değişikliklere gidileceğinin resmini bizlere yansıtmış oldu. Çünkü asıl olay şurda başlıyor Sovyetler Birliği’nin çöküşünden on yıl önce yaşanan sıra dışı olay kimsenin dikkatini çekmemiş olacak ki bu bana göre odak noktasıdır.
Tarihte ilk kez 1980 yılında transpasifik ticaretin değeri transatlantik ticaret değerine eşit hale gelmiş olmasıdır.
Yani artık sadece Atlantik’in kontrolünün küresel zenginliğin anahtarı olamayağı ve daha çok hakimiyet sağlanması adına bir yol açması idi.
Bunun içinde her iki okyanusa hakim olunması gerekiyordu. İki okyanustan birine kıyısı olan devletler, uzak devletlere kıyasla avantajlı olurken hem Atlantik hem pasifik okyanuslarına kıyıları olan devletler, en azından coğrafya olarak büyük bir üstünlüğe sahip oluyorlardı. İşte bunun içinde kendi coğrafyasında siyasi ve askeri yeteneğe sahip olması zorunlu hale geliyordu. Bence odak nokta burası.
ABD’nin Irak’ı işgali ile yeni bir siyasi düzeni kurmaya çalışan Rusya kendini egemen güç olma yolunda dünya arenasında yeniden küresel güç olma adına bende varım mesajını veriyordu. Putin yönetimi devralmıştı. Rusya soğuk savaş döneminin etkisinden küresel sermayenin gücünün küresel aktör olma faktörünün kendisi için ne kadar önemli olduğunu okyanus ötesine duyurmanın en güzel yolunun Ortadoğu’dan geçtiğini çok iyi biliyordu.
Ortadoğu bugün küresel aktörlerin Başta ABD ve sonra Avrupa olmak üzere orada hakim olma planlarının baş oyun sahnesidir. Ve de Türkiye bu sahneye her daim gerek sınırları ile gerekse jeopolitik önemi ile hep dahil edilmek istenmiştir. En azından yardımcı aktör pozisyonunda.
Yirmi birinci yüzyıl yeni jeopolitik dönem ve yeni savaş döneminin değişeceğinin sinyallerini vermiş ve bunun odak noktasının Ortadoğu’da kilit olacağının habercisi olmuştur. Bilim ve teknoloji siyasi ve askeri güç kimin elinde daha kuvvetli ise o devlet dünya da hakim olma adına savaşını teknolojik anlamda, bölgesel hakimiyet anlamında dünyaya mesajını vererek duyurmuştur. Abd’nin bugün Ortadoğu’da planladığı tezgah, İngilizlerin oyunları ve Avrupa odaklı sahnelenen baskılar ve İsrail’in küresel sermayeye meydan okuyan silah satış ticareti Küresel aktörlerin Rusya bloğuna takılmasına yol açmıştır. Suriye ile körüklenen bu kıvılcım, Rusya’nın Suriye’de ki iç karışıklığa müdahalesi ile blok şekilde zayıflamıştır. Rusya Ortadoğu’ nun kendinden sorulur olmasını isteyen ve şekle sokan bir çizelge içerisinde hareket etmektedir. Rusya’yı destekleyen İran,Çin, Suriye bu çizelgenin içerisinde artık yeni bir dönemin başlangıcının sinyalini vermiştir.
Soğuk savaş dönemi ilk belirtilerini burada gösteriyor. Teknolojik anlamda askeri ve siyasi yönde kendini güçlü hisseden devletler sıcak temastan ziyade bölgesel güç olma adına soğuk savaş dönemini başlatmış oldular.
Yirmi birinci yüzyıl yeniden belki kısa belki uzun bir soğuk savaş döneminin olacağını gösteriyor.!