Değerli okurlarım, yedinci bölümde emperyalist ülkelerin içinden çıkan namuslu ve gerçekleri ifade etmekten imtina etmeyen devlet/bilim adamların

Değerli okurlarım, yedinci bölümde emperyalist ülkelerin içinden çıkan namuslu ve gerçekleri ifade etmekten imtina etmeyen devlet/bilim adamlarının Ermeni Sorunu hakkında ifşaatlarını sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de içimizden nemalanmış, ekmeğini yemiş, suyunu içmiş , Almanya parlamentosuna da girmeyi başarmış Türk kökenli millet vekillerinin ülkemize attıkları kazıklara ve Avrupai yanardöner tavırlarına bir bakalım!..
Her zaman tekrar ettiğim gibi;
“Dünyanın neresine giderseniz gidin parlamentoyu işgal eden millet vekilleri halkın hiç güven duymadığı kesimdir..” Türk’ün Türk’e attığı kazık karşısında düşman bile beyin tutulması yaşar ve şapka çıkarır inanın bana!..Başka ülkelerde düşman aramayı gerektirmeyecek kadar hani!...
Birkaç örnekle Türk’ün Türk’e düşmanlığını tescil ederek işi resmiyete dökelim şimdi!..
Önce Almanya’da sol partinin Türk kökenli millet vekili olan Azize Tank’ın Ermeni Soykırım konusundaki görüşüne bir bakalım:
“ Ben bu olayları soykırım olarak görüyorum. Ama buna tarihçilerin karar vermesi lazım. Ben kendi partimin önerilerine bakarım. Almanya, Herero meselesini de parlamentoya getirsin”
HERERO : ( Almanların Heroro Güney- Batı Afrika’sında, şimdiki adıyla Namibya’da 20 YY ‘da Yahudilere karşı gerçekleştirdiği ilk soykırımdır” )
Yani mealen, “partim ne karar verirse muhakeme etmeden aynen altına imzamı atarım” diyerek rengini ve Türk’ün Türk’e yaklaşımını belli ediyor. Ama!Biraz insaflı davranıyor, yukarıda ve altıncı bölümde de açıklamaya çalıştığım Herero katliamını da parlamentoya getirin’ diyor!..
Şimdi birazda Almanya’da Milletvekili olan, Türk kökenli bir başka yanardöneri, yani CEM Özdemir’i tanıyalım!...
Daha henüz gözü açılmamış olan Cem Özdemir 2001 yılında Ermeni Sorununa bakın nasıl yaklaşıyor?.
5 Nisan 2001'de, Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yayımlanan bir açıklamasında,
“Alman Meclisi Fransa Meclisi’nin izinden gidip, Ermenilerin kitlesel ölümünü soykırım olarak tanımlamamalı. Tarihi olaylara resmi tanımlama getirmek parlamentoların işi değildir. Bu tarihçilerin işidir.” SON CÜMLEYE ÖZEL DİKKAT! Bu tarihçilerin işidir!.F.MORAY
Ve davamla; “Bundestag , ( Almanya Federal Meclisi) geçmişte yaşanan haksızlıklar için karar verecek merci değildir.” ifadelerini kullanıyor!.
Mealen meclis bu konunun karar organı değildir, karar verecekler tarihçilerdir. F.MORAY Zamanla iyice Avrupa saflarına karışan, onlarla aynı iğrenç ve sözde sloganları benimseyen Özdemir’in, 14 yıl sonra 2015 tarihinde Ermeni Sorununa yaklaşımına şimdi bir göz atalım:
17 Mart 2015 tarihinde Erivan’da bulunan Ermeni Soykırımı Anıtını ziyaret ederek saygı duruşunda bulundu ve çelenk bıraktı. Özdemir burada yaptığı açıklamada "Türkiye'yi, Ermeni Kırımı'nı soykırım olarak tanımaya, Alican Sınır Kapısı'nı açmaya ve Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmeye davet etti.
Batı dans figürlerini- entrika- yaşam felsefesi yapan aynı Özdemir, bakınız! Türkiye’yi dünya nezdinde küçük düşürücü ne gibi oyunların militanı olabiliyor!..
2001 yılında “Tarihi olaylara resmi tanımlama getirmek parlamentoların işi değildir,” diyen Özdemir, 2016 yılında eşbaşkanlığını yürüttüğü Yeşiller Partisi öncülüğünde hazırlanan ve Almanya Federal Hükümetinin koalisyon ortakları Hıristiyan Demokrat Birliği, Hıristiyan Sosyal Birliği ve Sosyal Demokrat Parti tarafından desteklenen, 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan karar tasarısının Federal Meclise taşınmasını sağlayabiliyor!...
Ne yazık ki haklılığımızı ispat edemediğimiz bu tasarıda , 2 Haziran 2016'da yapılan oylamada bir çekimser ve bir ret oyu ile kabul edildi!..
Batı destekli Ermeni diasporasının lobi faaliyetleri sayesinde, haklı olduğumuz davayı maalesef her zaman olduğu gibi masa başında kaybetmekle karşı karşıyayız!...
Ermeni Sorunu veya sözde Ermeni katliamında sonuç nedir derseniz dile getirmeye çalışayım…
Açıklamaya çalıştığım gibi akil tarihçilerin tarafsız beyanatlarından ve Türk’ün Türk’e attığı kazıklardan da anlaşıldığı gibi, artık yaşanmış tarihi bilmekle kalmayıp, Dünya’da (İngiliz, Rus,Alman Fransa vb.) yaşamakta olan ve ebediyete intikal etmiş değerli tarihçi, Devlet ve bilim adamlarının kaleme aldığı kitap ve dokümanlardan istifade etmeliyiz! Bununla da yetinmeyip dünya insanını , bir çatı altında toplayıp , gerçek taşların eteklerden dökülmesinin amansız takipçisi olmalı ve davanın yılmaz ‘diplomatik /eylemsel mücadelecisini diplomatik başarıyla desteklemeliyiz diye naçizane değerlendirmekteyim.
Her zaman şahit olunduğu gibi mücadele vermeden yalnızca“meseleyi tarihçilere bırakalım” zihniyetiyle hareket ettiğimiz takdirde, ülkemizi tarihten silecek acımasız akıbetlerin tekerrür edeceğini akıllardan çıkarmamalıyız!.
Eğer bu başarıyı yakalamazsak, bırakın kutsal vatan topraklarını sahiplenmeyi , o topraklarda itilip kakılan , nefes dahi alamayacağımız vasıfsız toplumlara dönüşeceğimizi unutmamalıyız!.
Tarihin tekerrürü; okumayan , düşünmeyen ve mücadeleyi es geçenlerin MUKADDERATIDIR!..