Bir milletin siyasi alın yazısında mevki sahibi olabilmek için onun ihtiyacını görebilme ve onun kudretini takdir edebilmede ehliyet sahibi olmak birinci şarttır.- Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1927

Türkiye’de öyle gelişmeler oluyor ki insan “bunuda mı görecektik” demek zorunda kalıyor. Konumuz Kıdemli Ana Muhalefet Partisi. Yani Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyeti kuran Parti. Yani Atatürk’ün Partisi.

CHP, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde 9 Eylül 1923'te “Halk Fırkası” adıyla kurulmuştur. 1924’te “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935'te ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır. 1927’de “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” dört ana ilke olarak kabul edilmiştir. 1935'te “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri de eklenerek Partinin ilkeleri altıya çıkarılmış ve tarihi altı ok oluşmuştur.

Demokrasileri diğer yönetim sistemlerinden ayıran temel unsur bu sistemde muhalefet partilerinin olmasıdır. Muhalefet partileri iktidar alternatifi olabilme gücünü devam ettirdiği sürece iktidarlar hatasız çalışmak zorunda kalırlar ve daha başarılı olurlar. Muhalefet denetiminden yoksun iktidarlar seçilebilme endişesi de olmadığından hizmetleri aksatırlar.

Muhalefetin iktidar alternatifi olamadığı ülkelerde kaos eksik olmaz. Bu demokrasilerin doğal yapısıdır. 22 yıldır kesintisiz Ak Parti tarafından tek başına yönetilen ülkemiz bugün bu özel durumu yaşamaktadır.

Ak Parti Kasım 2002 seçimlerinden itibaren girdiği bütün seçimleri kazanmış ve iktidar olmuştur. AKP, gerek merkezi yönetim ve gerekse yerel yönetim seçimlerinden gücünü arttırarak çıkmıştır. İktidardaki AKP daima güçlenip kurumsallaşırken ana muhalefet durumundaki 100 yaşındaki CHP ise güç kaybetmiş ve iktidar alternatifi olmaktan uzaklaşmıştır.

Bu durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü güçlü muhalefet denetiminden yoksun iktidarlar zaman içinde gevşerler ve büyük hatalar yaparak yıpranırlar. Bu duruma ekonomideki olumsuzluklar eklenince sonunda geniş halk kitlelerinin hoşnutsuzluğuna sebep olurlar. Ve buda seçim sonuçlarına da ciddi şekilde etki eder. Yani iktidar sayısal güç kaybederken muhalefet güçlenir. Bugün bu doğal gelişme ters yönde işlemekte ve iktidardaki Ak Parti yerine ana muhalefet CHP güç kaybetmekte ve oyları artmamaktadır. Kanaatimce bu husus Ak Partinin çok başarılı olmasından değil, CHP yönetimininin başarısızlığından kaynaklanmaktadır.

Başarılı bir kurultay sürecinden sonra Kılıçdaroğlu yönetimini değiştiren ve yeni başkanını seçen 100 yıllık demokrasi tecrübesine sahip CHP henüz iktidarın alternatifi olma konusunda halkımıza gerekli güveni verememiştir. Çünkü CHP bugüne kadar iktidarla değil, kendi kendisiyle mücadele ettiği görüntüsü vermiştir. Ayrıca oy kaygısı ile kuruluş ilkelerinden de tavizler veren günümüz CHP’sinin Gazi’nin kurduğu CHP ile ismi ve altı Ok'lu amblemi dışında benzerliği kalmamıştır.

Günümüz CHP’sinin her şeyinde Deniz Baykal’in ismi ve imzası vardır. Bir kaset oyunu ile görevden ayrılan Baykal gibi tecrübeli bir siyasetçinin sonu böyle olmamalıydı. Nitekim Kılıçdaroğlu CHP’sinin ilk icraatı, Baykal ile birlikte yıllarca birlikte çalışan tecrübeli siyaset adamlarını teker teker yönetimden uzaklaştırmak olmuştur. Gidenlerin yerine geçmişte CHP kadrolarında hiç hizmet etmeyen ve hiçbir seçimde CHP’ne oy vermediğini kendileri açıklayan kişiler dahi parti yönetimine alınmıştır.

Türkiye'nin bölünme ve parçalanmasına yardımcı olduğu iddia edilen ABD’li Soros'un desteklediği Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) 183. sıradaki kurucu üyesinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğu medyada yer almıştır. Kılıçdaroğlu gazetecilerin TESEV’deki çalışmaları ile ilgili sorularını cevapsız bırakmıştır.

CHP yönetimi yıllarca seçim sonuçlarının doğru alınması için seçimlerin sandık kontrolunu sağlayacak sistem oluşturmuş ve iddialı olarak seçimlerde yapılabilecek en küçük yanlışı dahi ortaya çıkartacak tedbiri aldıklarını vurgulamıştır. Ve CHP seçmenlerine bu konuda tam güvence verilmiştir. CHP’liler buna güvenerek sandığa gitmişler ama her defasında bu çok iddialı güvenlik sisteminin çökmesi sonucunda oylarının sahipsiz kaldığını görerek kahrolmuşlardır.. CHP yönetiminin bu konuda mantıklı bir açıklama yapmaması üzerine yönetime güvenlerini sorgulamaya başlamışlardır.

CHP bu ülkenin kurucusu ve geleceğinin teminatı olan bir siyasi partidir. 100 yıllık siyasi tecrübe ve bilgi birikimine sahip böyle bir partinin mevcudiyeti ülkemiz için büyük şanstır. CHP’nin gücünü değerlendiren küresel odaklar ülke yönetiminde CHP gibi Atatürkçü bir partinin olmaması için yoğun çaba harcamaktadır. Cumhuriyetimizi ve CHP’yi kuran Atatürk’e karşı her alanda başlatılan haksız ve insafsız saldırılara anında karşılık vererek halkı doğru bilgilerle bilinçlendirmek CHP Genel Başkanı başta olmak üzere bütün CHP’lilerin asli görevidir. Buna rağmen konuda etkin bir tutum sergilenmediği de bir gerçektir.

Libya, Irak, Gazze ve Suriye konusunda iktidar kendi bildiği yolda hızlı adımlar atarken ana muhalefet CHP’in bu konudaki kararlarını açıklayan veya hükumetin uygulamalarına tepkilerini gösteren sesi yeterince duyulmamıştır.

2002 yılından başlayarak Türkiyenin gündemi tamamen Ak Parti lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından oluşturulmuştur. Hazırlanan suni gündemlere takılıp kalan CHP yönetimi Ak Partinin dümen suyunda debelenip durmuştur. Yazılı ve görsel basında magazin görevi yerine geçen Erdoğan- Kılıçdaroğlu polemikleri ile siyaset yapıyorum sanılırken hükumet kanun hükmünde kararnamelerle ülkenin temel konularını kendi istekleri doğrultusunda istediği gibi şekillendirmiştir. Kıbrıs, terörle mücadele, issizlik, yolsuzluk, Suriye, Libya, Irak gibi temel sorunların gündeme taşınmasında CHP ortada görünmemiştir.

Genelkurmay Başkanlarınca sıkça dile getirilen Türk askerine karşı sürdürülen Asimetrik Psikolojik Savaş saldırıları hakkında CHP’nin düşüncelerini halkımız duyamamıştır. Hatta bazı CHP’li yöneticilerinin orduya karşı çok aşırı istekleri gündeme getirerek yürütülen asimetrik psikolojik savaşa destek vermesi de kamuoyunun tepkisini çekmiştir.

Dış destekli Dersim isyanlarını ve bu isyanın devlet güçleriyle bastırılması konusunu “Dersim Katliamı” sözleriyle dillendiren CHP Tunceli milletvekilinin başlattığı tartışmaların giderek Atatürk’e ve cumhuriyet yönetimine saldırı haline dönüşmesi gibi yanlışlıklar halkımızca iyi karşılanmamıştır. Atatürk’ün kendi halkına askerler eliyle soykırım yaptığının dillendirilmesi T.C. Devletinin temeline dinamit koymakla eşdeğerdir. Bu girişimin hiç bir mantıki açıklaması olamaz .

Sonuç olarak;

Kendini rakipsiz gören Ak Parti iktidarının 22’nci yılında denetimsiz kalarak ülkemizi maceraya sürüklememesi için güçlü bir ana muhalefet partisine yani CHP’ye ihtiyacımız vardır. Bir başka deyişle ülkenin iyi yönetilebilmesi için ciddi bir muhalefete, yani Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyacımız vardır.

Ama bu CHP; Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu dönemdeki pasif ve stabil politikalardan tamamen kendini kurtarmış siyaseti aktif olarak tüm yurt sathına yaymış bir parti olmalıdır.

Siyasi alanda uzun yıllardır görmeyi arzuladığımız demokratik bir kurultay çalışmasını başarıyla gerçekleştirerek başkanını, kadrolarını, ve düşüncelerini yenileyen Sayın Özgür Özel’in CHP’si Türk halkının ihtiyacı olan aktif siyaseti yapabilecek istek ve güçte görülmektedir.

Atatürkçü Düşünce ile Atatürk İlke ve İnkılaplarından taviz vermeyecek ve Tam Bağımsızlık ilkesini ısrarla takip edecek bir muhalefetin ülkemizin geleceğini üstleneceğine ve Türkiye’yi her alanda şahlandıracağına inanıyorum.