Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak,

evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize

bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve

hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini

bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.

Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1923)

Ülkemizin gündemi o kadar hızlı değişiyor ki özellikle oluşturulan bazı sıcak gündem maddelerini tartışırken ülkemizin milli birlik değerlerini oluşturan bazı temel kavramlarımızı unutuyor veya göz ardı ediyoruz.

Geçen hafta tüm basın-yayın organlarımız Ankaragücü Futbol Kulübü Başkanı Faruk Koca’nın Ankaragücü- Rizespor karşılaşması sonrasında maçı yöneten hakem Halil Umut Meler’in suratına yumruk atması olayını gündeme taşıdı. Tüm medya organları bu yumruk atma olayı üzerine odaklandı. Kamuoyu baskısı sayesinde bu defa yönetim erken davrandı. Failler tutuklandı ve yargı olaya el koyarak kamuoyundan gelen ağır tepkilere bir müddet ara verildi. Yönetime yakın kişilerin yarattığı bu olayda yargı sonucu ne olacak dikkatle takip edeceğiz.

Evet bu olay çok önemlidir. Ama bundan çok daha hayati ve acil çözüm bekleyen sorunları vardır. Ekonomik zorluklar kabus gibi Türk halkının üzerine çökmüştür. Gazze'de bizi de yakinen ilgilendiren sıcak savaş vardır. Okullarımızda bugüne kadar görmeye alışık olmadığımız olaylara şahit olunmaktadır. Kara cübbeli ve sarıklı hocalar dershanelerde ders verdiği resim kareleri sosyal medyada sıkça görülmektedir. Yaşanan olumsuzlukları çoğaltmak mümkün.

Benim bugünkü konu başlığım bunlar, yani güncel sorunlarımız değil. Bugün tarihçi kimliğim ile Cumhuriyet tarihimize kara bir leke olarak giren ŞEHİT KUBİLAY olayını hatırlatacağım. Ders almamız gereken irticai bir ayaklanmanın acı sayfasını gündeme taşıyacağım.

Her yıl Menemen başta olmak üzere memleketin her yanında saygıyla andığımız devrim Şehidimiz KUBİLAY’ı olayın geçtiği 23 Aralık 2023 tarihinde tekrar hatırlayacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için daima hatırlanması gereken bir simge olan Şehit Asteğmen Kubilay’ı rahmetle anacağız.

Kubilay’lar asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır. İşte Kubilay’lar unutturulduğu için Türkiye bugün irticai bir akıl tutulması yaşamaktadır.

Bugün adı artık asıldığı Diyarbakır’da meydanlara verilen Şeyh Sait’in 1925 yılındaki isyanından sonra Kubilay olayı 23 Aralık 1930’da Menemen’de tanık olduğumuz ikinci önemli irtica olayıdır. Menemen olayının izleri son yıllarda unutturulma gayretlerine rağmen toplumsal bellekten hiç silinmemiş Asteğmen Kubilay "Devrim Şehidi" olarak Türk milletinin hafızasında simge olarak kazınmıştır.

Mustafa Fehmi Kubilay, 1906 doğumlu Giritli bir ailenin çocuğudur. Kubilay bir cumhuriyet öğretmenidir ve 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesinde askerlik hizmetini yedek subay asteğmen olarak yapmaktadır.

Menemen’de 23 Aralık 1930’da patlak veren cumhuriyet karşıtı olayların elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Giritli Derviş Mehmet Nakşibendi tarikatına bağlı idi. 6 müridi ile Manisa'dan Menemene gelen Derviş Mehmet, 23 Aralık sabahı Belediye Meydanında topladığı yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkıştı. Silahlı asiler müfrezesi ile müdahale eden Asteğmen Kubilay’ı hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini vahşice öldürdüler. Kubilay’ın bağ bıçağı ile kesilen başının sopaya takılarak Menemen sokaklarında gezdirilmesi tüm yurtta derin bir üzüntü ile karşılanmıştır.

Olay, arkadan yetişen askeri birlikler tarafından şiddetle bastırıldı. Bu arada Derviş Mehmet de vuruldu. Kaçanlar yakalandı. Aslında burada saldırı asker Kubilay'a değil öğretmen Kubilay'a karşı yapılmıştır. Yobaz takımı ülkenin kalkınmasında hizmet alanlara ne yapacaklarını Kubilay’ın şahsında göstermek istemişlerdir.

Gazi’nin 28.12.1930’daki “Gazinin Orduya Taziyetnamesi” şu şekildedir;

“Menemen’de vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında yedek subay Kubilay Beyin vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim. Kubilay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilafın haricinde ve fevkinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur.

Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti elem ve kedere uğratmıştır. İstilanın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman yedek subayın uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telakki ettiği, bu kalkışmaya cesaret edenlere ve destekleyenleri ona göre takip edeceği muhakkaktır. Hepimizin dikkatimiz bu meseledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkıyla yerine getirmeye yöneliktir. Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin idealist muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.- Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal-”

31.12.1930’da, Menemen ile Manisa ve Balıkesir Merkez ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilân edilmiş ve sanıkların yargılanması için de Divanı Harp kurulmuştur.

Sıkıyönetim Komutanlığına 2. Or. Müfettişi Org. Fahrettin Altay, Sıkıyönetim Harp Divanının Başkanlığına 1 inci Kor. K.V.Tümg. Mustafa Muğlalı Paşa getirildi. Sıkıyönetim, Manisa ve Balıkesir Merkez ilçelerinde 28 Şubat 1931'de, Menemen'de ise 8 Mart 1931'de sona erdi.

Olaya katılan 105 sanığının yargılanmasına 15 Ocak 1931’de başlandı. 25 Ocak 1931'de Divanı Harp Kararnamesinin açıklanmasıyla sona erdi.

105 sanıktan 37’si için ölüm cezası verildi. 6’sının ölüm cezası yaş haddi nedeniyle 24 yıl “idama bedel hapis cezası”na çevrildi. Diğer sanıklardan 20’sine bir yıl, 14’üne üç yıl, 6’sına 15 yıl, birine 12,5 yıl hapis cezası verildi, 27 sanık beraat etti. Divanı Harp Kararnamesinde sanıkların, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla ortadan kaldırmaya teşebbüs ettikleri ve bunlara yardımda bulundukları ve Mehdi Mehmet’in mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin kapatılmasından sonra tarikat ayini yapmaya devam ettikleri " belirtildi. Ölüm cezaları 3 Şubat 1931’de yerine getirildi.

Kubilay Vakası; başlamadan söndürülen bir ayaklanmadır. Birkaç yobaz dervişin düzenledikleri münferit bir olay olarak görülmemelidir. Yer seçimi ve zamanlaması profesyonelce hazırlanmıştır.

Kubilay Vakası; hükümetin ve TBMM’nin Gazi’nin direktifleriyle olaya anında el koyması ile büyümeden söndürülmüş bir yangın olarak değerlendirilmeli ve benzeri olayların bir daha yaşanmaması için yeni nesillere ders olarak öğretilmelidir. Yani, Kubilay, her yıl sadece 23 Aralıkta Menemen’deki Kubilay anıtının önünde yapılan göstermelik bir askeri tören çerçevesinde hatırlanmaktan çıkarılmalıdır. Bu olay, milli bilinç ve şuurlaşmanın kökleştirilmesinde önemli bir yapı taşı olarak değerlendirilerek daima canlı tutulmalıdır.

Türkiye’de irtica tehdidi olmadığını vurgulayarak Anayasanın İnkılâp Kanunlarının korunmasına ilişkin 174. üncü maddesine rağmen İrtica’yı cumhuriyet için tehdit olmaktan çıkarmaya çalışanların Kubilay olayını ibretle incelemelerinde yarar vardır.

Cumhuriyet şehidi aziz Kubilay’ı rahmetle anıyor ve hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Ruhu Şad Olsun ... Mekanı cennet olsun...