Bugün 10 Kasım 2023. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ve Türkiye Cumhuriyetini dimdik ayakta tutan Atatürkçü Düşünce Sisteminin doğuşunun 85 inci yılını idrak ediyoruz.

Ne yazık ki milletçe bağrımızdan çıkardığımız büyük önderimizi anacağımız bu 10 Kasımda ülkemizin gündemini Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasındaki yargı darbesi işgal ediyor. İnsanlarımız şaşkınlıkla ve kaygıyla yüksek yargı arasındaki anlamsız kavgayı seyrediyor. Fakat geçen yüzyıl içinde asla şahit olmadığımız yargı içindeki olumsuz gelişmeler insanlarımızın Atatürk’e olan sevgisinin daha da güçlenmesine sebep oluyor. 85 yıl sonra Atatürk yine Türk milletini birleştiren yegane unsur olmaya devam ediyor.

Bilindiği gibi şehit kanlarıyla vatanlaşan Anadolu topraklarında huzur ve güvenlik içinde geleceğe emin adımlarla ilerlemek isteyen Türk milleti, devletinin yönetim şeklini bağımsız Cumhuriyet olarak belirlemiştir. Türkiye Cumhuriyetinin yönetimini kurallara bağlayan 1921, 1924, 1960 ve 1982 Anayasaların temelinde Atatürkçü Düşünce fikri yatmaktadır.

Bu düşünce sistemi tamamen milli üç temel kavram üzerine oturmuştur. Bunlar Tam Bağımsızlık, Hakimiyet-i Milliye ve Müdafa-i Hukuk’tur. Eğer bu üç temel unsurdan uzaklaşıldığı takdirde devletin varlığı tehlikede demektir.

Tam bağımsızlık; sadece siyasi alanda değil, ekonomik, kültürel, teknolojik, bilimsel, hukuki, sosyolojik ve askeri alanda bağımsızlığı belirtir.

Hakimiyet-i Milliye Ruhu ise; vatan toprakları üzerinde hakimiyetin kayıtsız ve şartsız olarak Türk milletinde olduğunu belirtir. Millet bu hakimiyeti hiç bir kişi ve zümreye devredemez ve milli hakimiyetine ortak kabul edemez.

Müdafa-i Hukuk; Türk devletinin çağdaş uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde kendi milli hukukunu kendi hür iradesi ile kendisinin koyarak uygulaması anlamına gelir.

İşte bugün Atatürk’ün aramızdan ayrılışının seksen beşinci yılında vazgeçilemez olarak gördüğüm Ata’nın bu üç temel kuralı da büyük ölçüde çiğnenmiştir. Böylece Anayasamızın temelinde yer alan Atatürkçü Düşünce Sisteminden uzaklaşılmıştır.

Bugün her alanda tam bağımsız bir ülke değiliz. Milli Hakimiyet kayıtsız şartsız Türk milletinden alınmaya çalışılmaktadır.. Bağımsızlığımızı fiilen ABD, AB ve küresel güçlerle paylaştığımızı görebiliyoruz..

Yürürlükteki Anayasamıza göre; her Türk mutlaka Atatürkçü olmalıdır. Her Türk, Atatürk’ü ve Atatürkçü Düşünce’yi anlamak, yaşamak ve yaşatmak için çaba harcamalıdır. Çünkü milletimiz, Atatürk’ü tanıdıkça doğrudan kendini tanıyacaktır. Geleceğine ait güveni artacaktır. Yarınlara daha iyimser gözle bakacaktır.

Binlerce yıllık Türk tarihi içindeki devlet adamlarının en büyüklerinden biri olan Atatürk, Türklüğün yakın çağdaki en önemli simgesidir. O, tarihten silinmek istenen Türk ismini yeniden dünya tarihine altın harflerle kazımıştır. Bugün bağrından çıktığı Türk milleti ile birlikte insanlık alemi O’nun fikirleri ile yaşantılarına yön vermektedir.

Türk milletinin % 92’sinin oyları ile kabul edilen ve bugün tamamı ortadan kaldırılmaya çalışılan 1982 Anayasası, Atatürkçü Düşünce temeli üzerine oturtulmuştur.

Atatürk ile birlikte geçen asra damgasını vuran Hitler, Musolini, Stalin, Lenin, Mao Che Tung, Tito gibi liderler fikirleri, eserleri ve heykelleri ile birlikte tarihin derinliklerinde yerini almışlardır. Bugün yaşayan ve tarihe damgasını vuran tek lider Mustafa Kemâl Atatürk’tür.

Atatürk’ü bugün dahi yaşatan ve yarınlarda da yaşatacak olan husus; O’nun TUTARLI, DENGELİ ve ayni zamanda UYGULANABİLİR sağlam bir düşünce sistemine sahip bulunmasıdır. Günlük yaşantımızda sık kullandığımız “Atatürkçülük” ve “Atatürkçü Düşünce”kavramları Anayasamızın fikri özünü teşkil etmesinin yanında, toplum hayatımızı yönlendiren bir çok önemli yasada belirleyici, yönlendirici ve yol gösterici nitelikleriyle kullanılarak kurumsallaşmıştır. Bu yüzden bazı bürokratların işgüzarca davranarak bu kavramları günlük hayatımızdan çıkarma çabaları beyhude ve boş bir uğraştır. Çünkü bu değer yargılarını silmek sanıldığı kadar kolay değildir. Ben inanıyorum ki; yedi düvel birden gelerek saldırsalar, Türk milletinin gönlünde yer etmiş Atatürk sevgisini azaltamazlar bilakis bu sevgiyi arttırır ve kökleştirirler.

“Atatürkçü Düşünce”kavramı ile; Atatürk’ün kaynağını ve gücünü Türk milletinden, Türk milletinin binlerce yıllık köklü tarihi geçmişinden ve kültüründen aldığı; günümüz şartlarına, akla, mantığa, milletimizin ihtiyaçlarına, arzu ve isteklerine, kabiliyet ve becerilerine, çağdaş bilim ve teknolojinin gereklerine uygun bir tarzda geliştirdiği; Türk insanı ve Türk toplumunun davranışları ve faaliyetlerinin Türk milli hedefleri doğrultusunda yönlendirilip yönetilmesi için ortaya koyduğu düşünce ve görüşlerin bütünü akla gelmektedir. Atatürkçü Düşünce’yi kendisine hayat tarzı seçmiş ve uygulamakta olan kişiyi “Atatürkçü”, Atatürkçü’lerin topluca ve bir bütünlük içinde davranış ve eylemlerini ise “Atatürkçülük” olarak tanımlamaktayız.

Atatürkçü Düşünce; Türk toplumunu her alanda güçlendirmeyi hedef almasına rağmen Evren-Dünya-İnsan ve Toplum hakkında ortaya koyduğu fikirleri ve özellikle “Millet Egemenliği”, ”Milli Hakimiyet” ve “Tam Bağımsızlık” gibi kavramları ile artık tamamen Türklere has bir sistem olmaktan çıkmıştır. Evrensel boyutlara ulaşarak dünya milletlerinin ortak malı olmuştur.

Türk milleti Ata’sını tanımakta, benimsemekte ve sevmektedir. Ama sadece sevgi Atatürkçülük için kafi değildir. Bu gerçek ortada iken; devletçe ve milletçe 85 yıl gibi uzun bir sürede Atatürkçü Düşünce ve Atatürkçülük öğretisi istikametinde atılması gereken adımları atamadık. Atatürk sevgisini beyinlere kazıdık ama Atatürkçü Düşünceyi Anayasamızın öngördüğü gibi sahiplenip uygulama alanına sokamadık. Atatürkçü Düşünce’nin Türk insanı için değerini, evrensel boyutlardaki yerini ve gelecekteki geçerliliğini yeterince kavrayamadık. Yani Atatürkü sevmekten öteye geçemedik. Atatürkçülüğün fikri alt yapısını oluşturamadık. Sonunda günümüzde olduğu gibi Atatürk’ü hiç kabul etmeyen, ve tanımamakta direnen bağnaz bir kitlenin oluşmasını da engelleyemedik.

Oysa , Cumhuriyet yönetimleri Atatürkçülük yolunda mutlaka gerçekleştirilmesi gereken faaliyetleri yürütecek olan kurum ve kuruluşları yasalarla kurarak Atatürkçülüğü hukuk koruması altına almıştır.

Anayasanın 134. Maddesine göre 11.8.1983 gün ve 2876 Sayılı Kanun ile faaliyete geçen Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Atatürk Araştırma Merkezi’nin yasal görevleri incelendiğinde, Atatürkçülük faaliyetinin yurt çapında bütün kurum ve kuruluşlarımızın birbiriyle koordineli olarak nasıl yürütülebileceği hususunun detaylı olarak belirtildiği görülecektir.

Anayasamıza göre; her Türk mutlaka Atatürkçü olmalıdır. Her Türk, Atatürk’ü ve Atatürkçü Düşünce’yi anlamak, yaşamak ve yaşatmak için çaba harcamalıdır. Çünkü milletimiz, Atatürk’ü tanıdıkça doğrudan kendini tanıyacaktır. Geleceğine ait güveni artacaktır. Yarınlara daha iyimser gözle bakacaktır.

10 Kasım 2023’te Türk milleti’ne kutsal Anadolu toprakları üzerinde ölümsüz eseri Türkiye Cumhuriyetini armağan eden Atamızın aziz hatırasını saygı ile anıyorum.

Atatürk’ü ve Atatürkçü Düşünce Sistemini kendi siyasi ve ekonomik gelecekleri için rant aracı yapmayan ve bu düşüncenin arkasına sığınıp halkı aldatmayan gerçek Türk aydınlarını, Atatürkçülük öğretisine yardımcı olmaya davet ediyorum.

Bugün Atatürkçülük öğretisine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu değerlendiriyorum.