Ailesinin zoruyla kaldığı cemaat yurdundaki baskıdan şikayet ederek hayatına son veren tıp öğrencisi Enes Kara hakkında, “Bir velet öldü diye cemaatleri mi kapatacağız?” açıklamasında bulunan BBP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Ahmet Namık Akdoğan denen insanlık müsvettesini şiddetle kınıyorum. Evlat acısına biie saygı duymayan, vicdan fukarası bu zihniyetin yapacağı işten ne hayır gelir!!!

Öncelikle şunu merak ediyorum, sen insanmısın? Bu nasıl bir vicdansızlık, bu nasıl bir seviyesizlik, bu nasıl bir sorumsuzluktur!!!

Hayatının baharında, başarılı ve zeki bir gencin, yasalarımıza göre suç olan tarikat ve cemaatlerin yarattığı  baskıdan bunalarak intihara sürüklenmesi karşısında vicdanının sızlaması ve başka gençlerimizin bu tuzağa düşmemesi için ne yapılması gerektiği konusunda çareler aranması gerektiği halde, kullandığı bu ifadeler, insanlık adına utanç verici, yüzkarası ve vicdansızlıktır. Soruyorum sana, insanlıktan hiç mi nasibini almadın??? Yazıklar olsun senin gibilerin bu ülkede var oluşuna...

Gençleri ve çocukları tarikatların eline düşüren bu düzen, malesef ülkemizin geleceğini tehdit etmekte, on binlerce genç bu tarikatların eline düşmüş, tutsak olmuş, beyinleri yıkanıyor.

"Kindar ve dindar nesil yetiştirmek" amacıyla, tevhidi tedrisat kanununa da aykırı şekillenen eğitim sistemi, öğrenci intiharlarına, taciz, tecavüz, şiddet ve hatta cinayet olaylarına kadar bir dizi soruna sebep olmakta.

“Birçok öğrenci gördüğü baskılara dayanamayıp canına kıyıyor. Birçok öğrenci istemeyerek ya aile zoruyla ya da sınav sonrası şartlar gereği imam hatip lisesine gitmek zorunda kalıyor. Yurt konusunda ise durum daha vahim. Birçok ilde yurtların yetersiz olması nedeniyle öğrenciler tarikat yurtlarına mecbur kalıyor. [1] 

Gençler mürit, militan, rant üçgeninde tek tip din anlayışı dayatılarak tarikatt-cemaat kölesi haline getirilirken, ailelerinin bu konudaki şoke edic, tavırları ve bağnazlığın insanları nasıl esarette tututuğunu bir kez daha kanıtlamıştır.[2]   

Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı,  imam hatip ve tarikat yurduna mecbur bırakma politikası yerini çağın gerektirdiği koşullara dönüşmeli.  Çağın ötesinde vizyon sahibi, Büyük Önder ve Büyük Devlet adamı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, tarikat ve cemaatleri yasaklayarak, Osmanlı’dan beri fırsat bulduklarında sorun olan bu yapıların geleceğimizi çalmasının önüne geçmişti. Ancak 1950’den sonra gelen iktidarlar döneminde verilen tavizlerle giderek büyüyen sorun,  15.Temmuz’da darbeye kadar tırmanmış olmasına rağmen, şimdi de farklı tarikatların çeşitli devlet kurumlarını ele geçirme mücadelesine dönüşmesi düşündürücüdür.

Sonuç olarak,  Atatürk’ün (30.8.1925)’te söylediği;

İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyetişeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır."

Sözünün rehberliğinden ayrılmamanın önemi bir kez daha anlamak gerekir...

[1] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dindar-nesil-vizyonunun-sonu-499856h.htm

[2] Mehmet FARAÇ, 14.01.2022, Yeniçağ Gazetesi