Cumhuriyetimizin 100. Yılına ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu milletimiz için gurur ve övünç kaynağıdır. İslam ülkelerinden bazıları cumhuriyet rejimini kurmuşsa da içini yeteri kadar, gereği gibi doldurmadıkları için toplumlarında istenen huzur ve mutluluğu sağlayamışlardır.

İmparatorluğun yıkılmasını engelleyemeyen,  iyi yetişmiş vatanperper  kadrolar  Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde, ülkeyi zamanın emperyal güçlerin işgallerinden kurtararak bir devlet kurmayı başarmışlar ve rejim olarak da CUMHURİYET’i seçmişlerdir.

Cumhuriyet idaresi, yüzyıllardır padişahların idaresinde olan halkımız için de büyük bir yenilik olmuştur. Hiç bilmediği, tanımadığı bir yenilik. Onun için başlangıç döneminde  milletini iyi tanıyan Atatürk’ün kontrolünde her şey halka anlatılarak, her şey konuşularak, acele etmeden zamana yayılarak yol alınmıştır.  Bu dönemde de Osmanlı döneminde olduğu gibi her yeniliğin karşısına “din elden gidiyor” bahanesi ile karşı çıkanlar olmuştur. Bunlar emperyal proje ürünü olan Şeyh Said ve Dersim isyanları ile yeni devletin yolunu kesmeye çalışmışlardır.

Cumhuriyet Türk Milleti’nin bir aydınlanma projesidir. Bu insanı merkez alan bir projedir. Ve temelinde toplumda her yönden kadına değer veren, kadını öne çıkaran bir proje.

Kanun önünde herkesin eşit olması Cumhuriyetin esaslarından biri olmuş, tebadan vatandaşlığa dönüşüm sağlanmıştır. Vatandaş Cumhuriyet ile adam yerine konmuştur.  Cumhuriyetimiz kimsesizlerin kimsesi olmuştur.

Büyük Önderin “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir” tanımlaması üzerine oturan Cumhuriyet, hiç ayırım yapmadan herkese fırsat eşitliği sağlamıştır. Yüz yıllık geçmiş bunun delilidir.  Bu gerçeği en güzel Süleyman Demirel ifade etmiştir: “Fukara bir köyden bir çocuğu alıp, okutup Başbakan, Cumhurbaşkanı yapan rejimin adı Cumhuriyettir, Cumhuriyet nedir diye sorarsanız Cumhuriyet benim derim, bu Büyük Atatürk’ün eseridir “demiştir.

Cumhuriyet kurulduktan sonra prensip olarak uygulanmaya başlanan laiklik 1937 yılında Anayasada yer almış ve Cumhuriyetin temel esaslarından biri olmuştur. Bu şekilde modern devlet olmanın kurallarından biri daha Anayasada yer almıştır. Bu karar din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını getirmiş, herkesin dini, inanç ve ibadetinde hür olması esasları getirilmiş,  devletin inançlara eşit mesafede olması sağlanmıştır.

İhmal edilmiş Anadolu topraklarında yok edilme tehlikesinden kıl payı kurtulup yeni bir devlet kuran Türk Milleti topyekün bir mucizeyi gerçekleştirmiştir. Bu mucizenin gerçekleşmesinde en büyük onur  tartışmasız, sorumluluk almaktan çekinmeyen, milleti arkasına alıp yola çıkan, Allah’ın lütfuyla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.

Ünlü Amerika’lı  Osmanlı tarihçisi  Prof. Dr. Justin McCarty: “Atatatürk sadece vatanı değil, Türk Soyunu da  Anadolu’da  yok olmaktan kurtardı” der.

Tarihte hiçbir devlet; orta yerde görünen resmi devlet işgalcilere yardım ederken,  ülkesi işgale uğrayan halkının ayağa kalkmasıyla, içinden çıkan bir kahramanının liderliğinde yokluk içinde yoğun mücadeleler vererek, savaşlar yaparak, binlerce şehit vererek kurulmamıştır.  

Yine Tarihte hiç bir millet de Türk Milletinin Milli Mücadele yıllarının olumsuz şartları kadar olumsuz şartları göze alıp bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine kalkışmamıştır. Atatürk’ü ve Türk Milletini dünyanın gözünde bilinen ve saygın kılan bu sebeplerdir.

Bunlar gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni  aziz ve mübarek kılan çok sebep vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sıradan kurulmuş rastgele bir devlet değildir. Son zamanlarda çok hareketli olan Kafkaslar, Ortadoğu, Mavi Vatan coğrafyasında “Kilit Ülke”  konumundadır. Dünya ülkeleri bunun farkındadır.Bölgenin istikrarlı olması güçlü Türkiye’ye bağlıdır. Bölgeyi istikrasız hale getirmede epey yol alan emperyal güçler Türkiye’yi de istikrarsız hale getirmek için sığınmacılar, Türkleri Anadolu’da azınlığa düşürme, güneyimizde bir terör devleti kurma gibi çeşitli projeleri ile bizi tehdit etmektedirler. Emperyalistlerin Sevr’den vazgeçtikleri zannedilmesin. İçerde de taraftar bulduklarını zanneden emperyal odakların, çeşitli şekillerde  Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırmalarının esas sebebi budur. Bunların farkında olunması ve gerekli tedbirlerin alınması önemlidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluştan çok geçmeden Atatürk’ün saygın devlet adamlılığının etkisiyle ulusarası camiada itibarlı bir devlet olmuş, Milletler Cemiyeti’ne  (Cemiyeti Akvam) davet edilerek üye yapılmış ve Cemiyet’te Türkiye’ye  önemli görevler verilmiştir. Lozan’da alınamayan ve uluslararası bir komisyonun kontrolünde olan Boğazlar, Montrö Sözleşmesi (1936)  ile  Türkiye’nin  hakimiyetine  geçmiştir. Hatay yine bu dönemde  devlet saygınlığı ve Atatürk’ün yürüttüğü  usta devlet politikası ile Anavatan’a katılmıştır.

Büyük Atatürk kurduğu Cumhuriyetle “ Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür” gençlerin yetişmesini hedeflemiştir.

Ve, “EY YÜKSELEN YENİ NESİL!  İSTİKBAL SİZSİNİZ. CUMHURİYETİ BİZ KURDUK, O’NU YÜKSELTECEK VE YAŞATACAK OLAN SİZLERSİNİZ.”diyerek, Cumhuriyeti gençlere emanet etmiştir.

Kuruluşunun  100. Yılında, Cumhuriyetimizi kuran başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve minnetle anarız.

Bütün okuyucularımızın ve milletimizin  Cumhuriyet Bayramı  kutlu olsun.