Milli mücadele döneminden beri üstün bir gayretle Türk halkının demokrasiye, birliğe, eşitliğe, milliyetçiliğe, halkçılığa,  devrimciliğe olan inancını ve Türk adını yaşatma arzusunu arkasına alarak yürüdüğü yolun 100. yılındayız.

Bize en büyük armağan olan cumhuriyetimizin değerini Atatürk gibi deha, öngörülü, maneviyatı yüksek bir liderin varlığını derinden idrak etmemiz gerekiyor.

Devletimizin bağımsızlığını, egemenliğini ve gelecek kuşaklarla gelişmesini sağlayan kurucu güç Atatürk’ün vizyonunu, zekâsını, dünya politikasını örnek almak ve yaşatmak bizlerin asli görevidir.

Ulu önderimizin açtığı yolda ilerlerken daima hazırlıklı ve bilgili olarak gösterdiği hedefi özümsemeliyiz.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100.yılının getirdiği heyecan ve sevinç ile Atatürk’ün, Türk varlığına vermiş olduğu değeri ve önemi kavrayacağımız bir sene olacak…

Atatürk öngörülü karakteri ve zekası ile bizlere yıllar öncesinden ülkemizin geleceği ve bekası için çok önemli fikirler sunmuştur. Şu an da Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeye odaklanmış milletler için ve Ortadoğu bölgesi için Atatürk’ün planları hayata geçirilmeyi bekliyor. Bunu ilk olarak 24 Nisan 1920’de meclisimizde yaptığı ilk konuşmasında sunmuştur. Bağımsızlığını kazanan egemenliğine doğru ilk adım atan Türkiye’ye, Irak ve Suriye temsilcilerinin geldiğini ve kendisiyle görüştüğünü belirtmiştir. Irak o zaman İngilizlerin, Suriye ise Fransızların elindedir. Atatürk’ten yardım isterler. Atatürk ise aynı İslami çatı altında bulundukları iki ülkeden önce bağımsızlıklarını elde etmelerini ister. Atatürk’ün devrim hayalinde Türk'ler ve diğer İslam Devletlerinin bağımsızlığını kazandıktan sonra konfederasyon şeklinde bir birlik oluşturarak, İslam Birliği kurmak vardır. Atatürk manevi gücünü İslam üzerinde güçlendiren ülkelere Batı müdahalesini reddetmiştir.

Onun için bunun anlamı çok büyüktür. Günümüzde yaşanan dış politika sorunlarına baktığımızda bu sebeple ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Fransız ve İngilizleri sınır komşusu olarak görmek istemeyen Atatürk’ün politikasına ters düştüğümüz zamanın içindeyiz. Suriye’de başta ABD olmak üzere dünya ülkelerinin ordularının ve ne olduğu belirsiz terör örgütlerinin toplandığı bir sınır komşumuzun olmasına müsaade ettik!

Dünya jandarmalığına soyunmuş devletlerin Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projesini konuşurken, Atatürk’ün Ortadoğu projesini gün yüzüne çıkarmadık.

Atatürk’ün Ortadoğu projesi, Osmanlı vilayetinden ayrılmış Müslüman devletleri hamiliğini abat edip konfederasyon kurmaktı.80 yıl önceki siyaseti uygulanmış olsaydı Ortadoğu kan gölüne dönmüş olmazdı. Ancak bu bilgi B.O.P ‘u sunanlar tarafından yok edilmiştir. Araştıran ve görenler için meclis kayıtlarında bu öngörüsü bulunmaktadır.

Yine aynı meclis kayıtlarında Kafkasya bölgesindeki Türkler ve Müslümanlar için “Amali milliyenin tecellisi ve milletimizin istiklali halası memleketimizden uzak değil tamamen vataniyetimizin bir parçası gibi telakki olunabilir” demiştir.

Buradan anlaşılıyor ki; Türklüğün yüzyıllar öncesinden kökenine inen Atatürk, Türk milletlerinin aynı çatı altında toplanmasını ve dünyaya hüküm sürmüş ve sürecek olan Türk’ün gücündeki sırrı yaşatmak ve sonuca erdirmek istemiştir.

Hududumuzu millimiz dâhilinde muhafaza edildiği takdirde gücümüzü yıkabilecek hiçbir şeyin olmayacağını söylemiştir.

Konuşmasını, “Millete istiklal temin edileceği yere kadar bir fert olarak bütün mevcudiyetimle çalışmaya mukaddesatım namına söz vermişimdir. Bu sözü burada tekrar etmekle kesbi şeref eylerim” diyerek bitirmiştir.

Atatürk, Türk milletine armağan görevli bir ruhtur. Vermiş olduğu sözü yeniden “ikrar” ederek, gizlemeden açığa vurarak belirtmiştir.

ATATÜRK’Ü ANLAMAK

Atatürk ileri görüştü bir deha ve ayrıca inancı çok kuvvetli bir Müslümandı.Bize kurmuş olduğu Cumhuriyeti de bu sistematik üzerinde şekillendirmiştir.

Atatürk, Cumhuriyet ile birlikte bize bir çok emanet bırakmıştır. Her şeyden önce “Gençliğe Hitabesi” ve her bir sözü derin anlamlar barınmaktadır.Eğer Atatürk’ü saygı ve sevgiyle anıyorsak, minnetle de vermiş olduğu özel emanetlere de sahip çıkmalıyız.

Atatürk, kazandığı mücadeleyi inanç ve umuduyla kazanmıştır. Türklüğün ve Türk milletinin kökenini araştırmış ve Batı hegemonyası karşısında ezilmiş halkını canlandırmak adına gerçekleri ortaya çıkarmıştır.Ancak bizler tarih kitaplarının arasında kalarak bu gerçekliğe ulaşamayız. Atatürk’ü tam olarak özümsemek bize yepyeni ufuklar açacaktır.

Hakikatlerin farkında olan Atatürk’ü tam manasıyla anlamamızın önüne geçtiler ve ondan uzaklaştırıldık. Atatürk’e düşman olanlar yanı sıra dost görünenler de onun maneviyatını bizden gizlemiştir. Elbette hiç bir şey için geç değil. Umudu yüksek vatan evlatlarının Atatürk’ün şu sözünü hatırlamalarını istiyorum: ”Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim”

Bu kutsal sözün verdiği canlılıkla cumhuriyetin 100 yılına yaraşır şekilde ilerleyelim. Atatürk’ün nasihat ve vasiyetini milletçe paylaşıp yaşatalım.

“İSTİKBAL GÖKLERDEDİR”

 

“İstikbal göklerdedir” diyen Atamız’ın göksel mucizelerine kapılarımızı açalım.

“Bir gün insanoğlu tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de aydan bize haber yollayacaktır. Bu mucizenin gerçekleşmesi için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır. Gelişen teknoloji daha şimdiden bunu müjdeliyor. Bize düşen görev ise, batıdan bu konuda fazla geri kalmamayı temindir” sözleri ile Atatürk’ün gösterdiği hedefe doğru yürüyelim.

“Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar” sözü ile ışık dolu aydınlık yollara girelim. Güneşin doğuşunu aydınlık çağda hep birlikte kucaklayalım.

Son olarak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü yüreklere kazıyalım!

“Ey Türk Gençliği! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!”