DOĞA’NIN UYUMU VE İNSANIN KÖTÜCÜL HUYU “Birini aşağılamak, kendini unutulmaz kılmak demektir, birinin zihninde daima yer edinmenin kötücül yolu

DOĞA’NIN UYUMU VE İNSANIN KÖTÜCÜL HUYU

“Birini aşağılamak, kendini unutulmaz kılmak demektir, birinin zihninde daima yer edinmenin kötücül yoludur.”

İncir ağacı, zeytinler, mazı, meşe ve bir kenarda yığılı çalılar yarı uykulu…

Küçük caminin minaresi gözüküyor uzaktan. Arada tek tük araba geçiyor öteye beriye.

Araziye dağılmış çöpler, plastikler, naylon poşetler canımı sıkıyor.

Dünyadaki bütün poşetleri ve çevreye atılmış plastik malzemeleri toplama işini kendine görev edinip bunu başaramadan kahırdan ölecek bir kişinin hikâyesini yazacaktım. Bu güne kadar bu düşünceyi hayata geçiremedim.

Birkaç serçenin cıvıltısı duyuluyor.

Ardıç kuşları, kuru otların arasından fışkırmış çimenlerin arasında, kuşkuyu elden bırakmadan yer değiştirip duruyor.

Yıllar sonra bir alakarga gördüm, eski, değerli bir tanıdık ile denk gelmiş gibi sevindim.

Alakarga’nın dallar arasında sekmesine, meraklı gözlerle beni süzmesine, gülümseyerek baktım, heyecanlandım.

Araba içlerinde sevgilileriyle gezen, ama sürekli (gereksiz yere ara gaz vererek veya müziği son ses açarak) kendilerini ifade etme saplantılı, olmamış, olamamış erkekler…

Şubat sonu ama güneş yakıcı… Beynimi tırmalayan şeyler var.

Birbirimizin ayağını kaydırmak için bütün gücümüzle neden çalışıyoruz?

Sadece bu iş için niye mesai harcıyor, hatta gecemizi gündüzümüze katıyoruz?

Hazzetmediğimiz akrabalarımızın başlarına bir felaket gelmesinden, rahatsız olduğumuz tanıdıklarımızın işlerinin denk gitmemesinden, iş arkadaşlarımızın yanlış yapıp rezil olmalarından, komik duruma düşmelerinden, amirlerden azar işitmelerinden ve belki de basit bir konuda üstlerinden yazılı veya sözlü ihtar almalarından niçin tarifi imkânsız bir mutluluk çıkarıyoruz?

Muhatabımızı aşağılayıp kendimizi unutulmaz kılmak için ne diye canhıraş mücadele içindeyiz. Galiba bu iyilerle kötülerin kavgasının asırlardır süregelmesinden ileri geliyor.

İyi insanlar gönül almak, kötülük yapmamak, içlerinin karanlık yanlarına fırsat vermemek için uğraşırken, insaniyet noktasında en ufak bir fırsatı değerlendirmek için tetikte beklerken, kötüler cibilliyetlerinin gereğini sergiliyorlar ve bir hareketle kalpleri tarumar edebiliyorlar.

Öyle ki bu uğurda en masum insanların hatırlarını, gönüllerini kırmaktan geri kalmıyorlar.

Niyetleri düzgün olanlar, çevrelerine duyarlı ve yardımcı olmak için kendilerini paralarken, kalbi kötülükle bağlanmışlar düşene bir de kendileri vuruyor.

Etrafınıza dikkat kesildiğinizde, haklarından feragat edenlerin, kendine çeki düzen verenlerin, uyarıları dikkate alanların hepsinin, iyi insan olmaya çalışanlar olduklarını göreceksiniz.

Bu kavga böyle dünyanın sonuna kadar devam edecek…

“Birini aşağılamak, kendini unutulmaz kılmak demektir, birinin zihninde daima yer edinmenin kötücül yoludur,” der Adam Phillips, Kreşteki Yabani adlı kitabında.

İnsanlar; maalesef, her türlü kendilerini unutulmaz kılmak ve birilerinin zihinlerinde olumsuz bir biçimde yer edinmek için gereken ne ise yapıyorlar.

İnsan soyu, bir şey daha yapıyor. Uyum içindeki doğayı, incir ağaçlarını, zeytinleri, mazıları, meşeleri ve bir kenarda yığılı çalıları yok ediyor; bağları bahçeleri daha çok konut yapılması için parselleyerek satıyor.

Gelecek zamanlarda, serçelerin, ardıç kuşlarının ve alakargaların tüneyecekleri bir yer kalmayacak… Ve gözden kaçmış kıyıda köşede yerlere de daha çok çöp, plastik ve naylon poşet yayılacak…

Peki, dünyadaki bütün poşetleri ve atılmış plastik malzemeleri toplama işini kendine görev edinip bunu başaramadan, kahırla ölecek bir kişinin hikâyesini kim yazacak?

Fatih ALTINBEYAZ