Sevgili okurlarım, bu hafta ileti adresime Bir Bayan Doktorun Mektubu ulaştı. Hem de devletin otoritesinin uzun yıllardır yok sayıldığı Doğu/Gü

Sevgili okurlarım, bu hafta ileti adresime Bir Bayan Doktorun Mektubu ulaştı. Hem de devletin otoritesinin uzun yıllardır yok sayıldığı Doğu/Güneydoğu Anadolu bölgesinden. Mektubu okuduğumda , yıllar evvel o bölgelerde görev yapan bir asker olarak; yöre insanına Din, Dil, Kürt, Türk ayrımı gözetmeden yaklaşımımız, insan sevgisiyle bütünleştirdiğimiz fedakarca çalışmalar gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Üzülerek belirtmeliyim ki, hiçte görevimiz olmadığı halde(!) görev edindik, konu ‘vatan’ ve çaresiz bırakılan ‘insanımız’ olunca! Biz gelelim, Türkiye’nin en ücra köşelerinde uzun zamandır insanımıza yaşatılanlara(!) ve ders alınmadığında yaşatılacak olanlara!.
Doğuya ve Güneydoğuya yıllardır tek gözünü kapatarak bakanların(!), iki gözünü de kapatması, emperyalist güçlerin gücüne güç katmıştır. Yazıktır, günahtır! Kulu Allah’la baş başa bırakmak, hakkını, hukukunu gasp etmek!.
Kıtaya çıktığım 1968 yılından emekli olduğum 1999 yılına kadar bu gözler; anılan yöre halkına yaşatılan çirkinlikleri, adaletsizlikleri, zalimlikleri görmeye mahkum edilmiştir, maalesef!.
Devlet erkanının bu yörelere ve insanına ilgisiz kalmasının, vurdum duymaz yaklaşımının sonucudur, göçün sebepleri, duyulan acı feryatlar!. Sunduğum kötümser tablo karşısından bana sorarsanız hiçbir zaman ümidimi yitirmedim ve yitirmeyeceğim. Baskılarla, bu mecrada birilerinin (!) havuzuna akan su, elbet bir gün akacağı doğru havuzu bulacaktır.” Aktif olarak görev yaparken edindiğim tecrübeleri, demokratik normlara uygun yaşamak için mücadele edenlerle paylaşmak, onların fikirlerini alarak bir müşterekte buluşmak tek dileğim olacaktır.
Konuya, Doğu ve Güneydoğuyu ve İnsanını çok iyi tanımamız gerektiğini belirterek başlamak istiyorum. Aşağıdaki soruların cevabını bulduğumuzda kolu kanadı kırılmış Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya kalırız.
1-Zamanında vatanın kurtarılmasında ve bizlerin huzur ve güven içerisinde yaşamasında emekleri yadsınamayan Doğulu ve Güneydoğulu insanımız, acaba neden hor görülmüştür?. Memleketlerini terk edip, neden ‘taşı toprağı altın’ yalanıyla büyük şehirlere göç etmek durumunda bırakılmıştır?
2-Bu önemli konulara çözüm bulacak ‘devlet erkanının’, zamanında asli görevlerini bir tarafa bırakarak, geri kalmamızı hızlandırıcı uygulamalara neden yönlendirildiğini hiç düşündünüz mü?
3-Ülkenin ufkunu açacak ve kalkınmasını sağlayacak olan , dokunulmazlıkların kaldırılması, seçim ve partiler yasasının değiştirmesi gibi demokratik vaatlerle altı defa gidip yedi defa gelenlerin (!) hiç mi suçu yok, bu yöredeki halka sunulan kabul edilmez acı reçetelerde!
4- Uzun yıllardır yıpratılıp, halkın gözlerden düşürülmeye çalışılan ve/fakat bu gün dimdik ayakta durmayı başarmış, yapılan tüm sözde suçlamalardan beraat etmiş Askerler ve askerlik mesleği hakkında da birkaç hususu dile getirmeliyim.
Askerlik görevi; vatan sevgisinin aileden ön planda tutulduğu, baba hasretiyle büyüyen çocuklarımızın babalık görevlerinin, annelerce yerine getirildiği, kutsal bir meslektir.
5-Mesleğimizde ‘üç tayin bir yangındır’ diye bir deyim vardır. O nedenle ortama alışan çocuklarımızın tayin çıktığında ruh halini anlatmak kitaplara sığmaz İNANIN!. .
6- Yıpratılmak için yarış yapılan Askerlerimizin; devlet memurlarının terör nedeniyle gitmekten çekindiği, öğrenim seviyesi itibarıyla lisenin dahi bulunmadığı yörelere başı dik, gururla ve koşarak gittiğini biliyor musunuz?
7- Kilometrelerce sorumluluk alanında köy, kasaba, ,mezraların Elektriği, Suyu, Yolu, İnsan ve Hayvanlarının sağlığı, Okulların Onarımı, Asker Eşlerinden Öğretmenlik yapacakların görevlendirilmesi, YANGINDA ilk müdahalenin kimler tarafından yapıldığını düşünüyorsunuz?
Hani o gözden düşürülmeye çalışılan ASKERLERCE! TABİİ Kİ!
Zamanında bilinçli olarak hizmet götürülmeyerek ihmal edilen bu cefakar insanlar, kaybedildikten sonra, esas görev yapması gerekenler, tarafımızdan görevlendirildiğinde (TEK-DSİ-TCK VB) yetkililerin talepleri çok dikkat çekicidir ve sözün bitti yerdir.
“Komutanım, hizmet verirken siz emniyetimizi sağlamadığınız takdirde bizi öldürürler.”
Bu söz; yıllardır ülkemizi içten kemiren gerçeklerin dışa vurumudur. O nedenle Bilgileri ve Tecrübe edinmiş olduğum yaşanmışlıkları mezara götürmeye hiç niyetim yoktur, benim.
Paylaşacağım- Paylaşacağım ve yine fıtratıma uygun yerlerde Paylaşacağım.
Çünkü, İnsanlar; Bilgi ve Tecrübeleri paylaştıkça büyürler ve hedeflerine zaman kaybetmeden ulaşırlar. O KADAR!..


Bayan doktorun mektubunu okuyunca umarım bana hak verirsiniz!.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=15008240&yazarid=42&tarih=2010-06-13