Dünyada, 5 Haziran Çevre Günü olarak anılıp, kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların ana ilkeleri olan, insan hak ve hürriyetleri, demokratik, laik parlamenter sisteme ek olarak, çevre ve doğanın korunması boyutu da ilave edilmiştir. Uygar ülkelerde, çevre, orman ve doğanın mutlak korunması, gelecek nesillere geliştirilerek devredilmesi olmazsa, olmazdır.

Acaba biz Türkiye olarak, doğaya, çevreye yeteri kadar saygı gösteriyor muyuz? Anayasamızda, “Devlet, doğayı, çevreyi, ormanları koruyacak, her türlü tedbirleri almakla yükümlüdür.” denilmektedir.  Acaba devletimiz, bu konuda üzerine düşen görevini yerine getiriyor mu! Denizlerimiz pislik içinde, müsilaj tehdidi altında, nehirlerimiz, göllerimiz de aynı! Canımız, ciğerimiz ormanlarımız, yakılıyor, rant için imara açılıyor, vatan ve millet düşmanı PKK teröristleri ormanlarımızı yakıyor. Orman yangınlarını söndürmek için yeterli uçak, helikopteri, itfaiye araçlarını temin edemiyoruz? Aslında benim bir türlü anlayamadığım husus, doğayı, çevreyi korumak, kollamak devletin görevi olduğu halde, devlet ormanları, ziraat alanlarını, zeytin arazilerini, inşaatlar yapılsın, maden sahaları, taş ocakları sayesinde cepleri dolsun diye bir takım insanlara açıyor, buna karşılık, vatandaş, halk karşı çıkıyor, nöbet tutuyor, yeşili, doğayı korumak istiyor. Çevre katliamına mani olmak istiyor! Bakın yıllardan beri, Ergene, Meriç, Tunca nehirleri denize mikrop, simsiyah tehlikeli atık boşaltıyor. Bu nehirleri kirleten, mahveden sanayi tesislerine hiç kimse ‘Dur’ diyemiyor, kâr ve rant uğruna, halkın hakları gasp ediliyor! Bu tesisleri durdurmak, kapatmak, çevre katliamını önlemek bu kadar zor mu? Adı çevre olan, bakan ve bakanlık var, ne var ki görevini yapamıyor! 

Dünyada kişi başına en az yeşil alana sahip bir ülkeyiz. İstanbul başta olmak üzere her yer beton yığınına dönmüş. Uçaktan bakınca sadece mezarlıkların ağaçlı ve yeşil olduğunu görüyorsunuz. Bizim, Ankara’da yaşadığımız yıllarda, hava kirliliğinden nefes alamazdık. Birçok insanımızı bu yüzden kaybettik! Sokakları, parkları, sahaları temiz tutma görgü ve kültürümüz yok!!! Maçlarda, ellerde ay çekirdeği, kollar otomatik olarak ağız ve zemin arasında işliyor, kabuklar yerlere atılıyor, hiç kimse karışamıyor! Siz hiç karayollarında, petrol istasyonlarındaki helalara girdiniz mi? Feci durumu ben söylemeyeyim! Herkes elinde ne varsa, sigara izmaritini yere atıyor! Bir tarihte, İstanbul’dan, Bandırma’ya deniz yolu ile gidecek oldum, önce tertemiz olan gemi inerken rezil durumdaydı! 

Şimdi 5 Haziran Çevre Günü nedeniyle, toplantılar, paneller yapılacak, konuşmalar olacak, merak ediyorum, o konuşmaları yapanlar, bizzat kendileri çevreyi koruma konusunda ne kadar, riayetkar ve hassaslar!! Dünyada, tarım alanları, orman varlıkları, su havzaları, akarsular giderek azalıyor. Bunda en büyük etkin insan bilinçsizliği ve insan tahribatı! Dünya gıda krizine doğru gidiyor. Uyanın Susuz ve Aç Kalacağız! AÇ! Biran önce, ziraat ve hayvancılık reform projeleri ile, bilimsel planlama ile, zirai üretimi, hayvancılığı geliştirecek tedbirler alın (Ancak, bu planlamaları yapacak, DPT’yi yok ettiler, kim yapacak!!!) 

Allah aşkına, cennet Bodrum’a bir bakın! Dağ, taş müteahhitler ceplerini doldursunlar diye parsellenmiş, iğrenç evler, yolu olmayan, suyu çıkmayan tepelere yapılmış, inanılmaz fiyatlarla satılıyor! Çeşme, Marmaris, Seferihisar, Antalya velhasıl her yeşil alan, zeytinlikler talan ediliyor! Elde kalmış bir avuç yeşili, parkları korumak için direnenleri “Terörist”, “Çapulcu” ilan etmek, ne derecede doğrudur! Eskiden Rumeli Hisarı’nın görkemli, eşsiz atmosferi içinde müzik konserleri yapılırdı. Duyduğuma göre oraya cami ve villalar yapacaklarmış! Belediye, İstanbul’un her yerine bir nevi İstanbul simgesi olan rengarenk laleler dikti. Ancak bazı geri zekalılar, resim çekeceğiz diye, lalelerin üzerlerine yatıyorlar. Zaten ömürleri çok kısa olan bu nadide çiçekleri talan ve tahrip ediyorlar. Bu nasıl anlayış, bu nasıl davranıştır! 

Atatürk Hava Limanını yıkıyorlar, pistleri kaldırıyorlar, Atatürk ismini yok edecekler biçiminde, halkın endişeleri mevcut. Çıkın deyin ki; “Atatürk ismi kalacak, buraya bina vs. yapılmayacak, çivi çakılmayacak, alan yedek alan olarak kalacak, pistler duracak, eski terminal binaları, müzik, sanat merkezi, teknopark olarak kullanılacak, geri kalan kısım, yemyeşil park olarak, vatandaşın hizmetine verilecek”. Bunu iade etmek, halka saygı ile bilgi vermek çok mu zor?...  

Son olarak diyorum ki, bizim “Dünya Çevre Günü”nü kutlayacak yüzümüz yoktur!!! Çok yazık.