Muhteşem bir insan… Zerafetinin altında bilgeliği yatıyor ve donanımlarını altın gibi kalbi taçlandırıyor üstelik görev bilincini nakşediyor yol arkadaşlarına, tüm işlerine, gerçekten de toplumun faydası için çalışıp, analizlerini çözüme ulaştırıyor, hem matematiksel hem sosyal zekaya sahip, duyarlı gözlem sonucunda eyleme de geçen şahane bir kadın var karşımızda; Pelin Temelli. Buyrun daha yakından tanıyalım…

Whatsapp Image 2025 07 08 At 14.26.43 (4)

Siz insanı seven, insanlığa değer veren ve yükseltmek için çabalayan Nadide örneklerdensiniz, bunca donanımlı iken eğitiminize de devam ediyorsunuz aktarır mısınız nasıl oluyor hepsi birden, zaten bir bütün mü?

Bu güzel sözler için gönülden teşekkür ederim.

Evet, tüm bu alanlar ve çabalar benim için bir bütün. Çünkü ben geleceğe dair bakışımı yalnızca bir disiplinden değil; çok boyutlu ve çok katmanlı bir yapıdan besliyorum. Eğitim yolculuğum Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği ile başladı. Bu süreç bana analitik düşünme, sistem kurma, problem çözme ve veriye dayalı karar alma becerileri kazandırdı. Ancak bir noktada şunu fark ettim: Bilgi tek başına yeterli değil. Veriyi anlamlandırmak, insanı okumak, duyguyu yönetmek ve dönüşümü inşa etmek için sosyal bilimlere, iletişime ve yönetime ihtiyaç var. Bu farkındalık beni Pazarlama İletişimi ve Halkla İlişkiler alanında ilk yüksek lisansa; ardından Eğitim Yönetimi alanında ikinci yüksek lisansa götürdü.

Fen bilimleri ve sosyal bilimleri aynı çatı altında toplamak, benim için bir tercih değil; bir zorunluluktu. Çünkü ben inanıyorum ki:

Geleceği kucaklayacak olanlar, sadece bir alanda değil; tüm alanlarda düşünebilen, bütüncül bakabilen, disiplinler arasında köprü kurabilen kişiler olacak.

Bugünün ve yarının sorunları ne sadece teknik ne sadece insani... Hepsi iç içe geçmiş yapılar. Bu nedenle ben, matematiksel zekâyı insan odaklı sezgiyle, veri analizini stratejik iletişimle, sistem mühendisliğini liderlikle birleştirmek istedim. Ve hâlâ da öğrenmeye, keşfetmeye devam ediyorum.

Hepsi bir bütün mü? Evet, kesinlikle bir bütün.

Benim için öğretmek de öğrenmek de aynı yaşam hattına bağlı. Biri olmadan diğeri eksik kalır.

Bu yüzden işim, eğitimim, değerlerim ve vizyonum tek bir çizgide buluşuyor: İnsanı ve sistemi birlikte dönüştürmek.

Değerli hocam daha başa dönersek öğrenciler, genç yaşında hangi mesleği seçeceğine karar vermekte zorlanıyorlar doğal olarak, bazen ebeveynler çocuklarının yetenekleri doğrultusunda destek verebiliyor ancak değişen mesleki algoritmalarını da yapay zeka sanki tehdit ediyor veee siz, yepyeni bir çalışma hazırlayarak bu kısır döngüden çıkmaları için hem öğrencilere hem de ebeveynlere kurtarıcı bir çözüm yarattınız lütfen paylaşır mısınız ? Çok teşekkürler sevgiler …

Ben teşekkür ederim, bu soru aslında çok derin bir dönüşümü gündeme taşıyor.

Öncelikle şunu net bir şekilde ifade etmek isterim:

Ben yapay zekâyı bir tehdit olarak değil, insan potansiyelini daha hızlı ve verimli şekilde açığa çıkaran büyük bir fırsat olarak görüyorum.

Evet, mesleklerin yapısı değişiyor; ama bu, insanın devre dışı kalması anlamına gelmiyor. Aksine; kendini tanıyan, yönünü bilen, yeteneklerini stratejik biçimde geliştiren bireyler için yeni nesil fırsatlar doğuyor.

İşte bu bakışla geliştirdiğim sistem hem öğrencilerin hem de ebeveynlerin bu değişimi korkuyla değil; bilinçle, vizyonla ve stratejiyle karşılamaları için tasarlandı.

Bu sistem yalnızca “Hangi meslek bana uygun?” sorusunu değil, aynı zamanda:

“Ben kimim, nasıl öğreniyorum, neye eğilimliyim, neye değer veriyorum ve hangi meslekler gelecekte bana alan açabilir?” sorularını birlikte yanıtlıyor.

Sistemimiz, 5 katmanlı bütünsel bir yapıdan oluşuyor:

Beceri Analizi (sayısal, sözel, görsel, mantıksal, sezgisel)

İlgi Alanları Testi (RIASEC modeliyle)

Kişilik Profili (DISC, MBTI gibi yaklaşımlarla)

Tercih ve Eğilim Haritası (çalışma tarzı, karar mekanizması, liderlik, sosyallik vb.) Meslek & Üniversite Eşleştirmesi (kişisel uyum + istihdam potansiyeli)

Tüm bu analizlerin sonunda yalnızca dijital bir çıktı sunmuyoruz; aynı zamanda rehber öğretmen ya da uzman danışman eşliğinde birebir görüşme protokolü uyguluyoruz. Yani öğrenci yalnızca bir test sonucu değil, kendini daha yakından tanıdığı bir farkındalık yolculuğu da yaşıyor.

Bu sistem sayesinde artık öğrenciler ve ebeveynler yalnızca “yön” değil; aynı zamanda anlam, güven ve strateji de buluyor.

Ve en önemlisi, bu sistem yalnızca bugünün değil, geleceğin mesleklerine de odaklanıyor. Çünkü biz geleceği sadece bugünün bilgisiyle değil, geleceğin ihtiyaçlarına göre planlamalıyız.

Bu noktada, bana en çok yöneltilen sorulardan biri olan “Geleceğin meslekleri neler olacak?” sorusunu da bu vesileyle yanıtlamış olayım.

Geleceğin meslekleri; yapay zekâ, veri bilimi, dijital sağlık, sürdürülebilirlik, etik teknoloji ve eğitim tasarımı gibi çok disiplinli alanların kesişiminde şekilleniyor.

Çünkü artık yalnızca bugün var olan sektörel işlere ya da mesleklere değil, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakacak bireylere yatırım yapmamız gerekiyor. Geleceği kuracak olanlar; sadece meslek sahibi değil, aynı zamanda değer sahibi insanlar olmalı.

Son yıllarda sıklıkla vurguladığım ve kuramsal çerçevesini geliştirdiğim bir kavram var:

Gelecek Mühendisliği.

İşte “Gelecek Mühendisliği’nin temel felsefesi tam da budur: Bireye yatırım yapmak.

Buradaki “mühendislik” kelimesi zaman zaman teknik bir çağrışım yaratabilir, ancak biz burada sadece sistem tasarlamaktan değil; aynı zamanda bir “insan inşasından söz ediyoruz.

Bu bir bina inşa etmek değil, bir bireyin düşünce sistemini, öğrenme biçimini, duyarlılığını ve toplumsal etkisini bütüncül biçimde inşa etmek demektir.

Ancak burada önemli bir ayrımı vurgulamak isterim:

Gelecek Mühendisliği, fütürizmle karıştırılmamalıdır.

Bu kavram yalnızca hayal kurmak ya da tahmin yürütmek değildir.

Gelecek Mühendisliği; bilimsel felsefeyi kavrayarak, veri, analiz, sistem düşüncesi ve çok disiplinli yaklaşım aracılığıyla geleceği bilinçli bir şekilde tasarlamak anlamına gelir.

Fütürizm, bugünkü bilgilerle geleceği umut ederek şekillendirmeye çalışır; geleceğe dair olasılıkları tahmin eder.

Oysa Gelecek Mühendisliği, bugünkü bilimsel ve toplumsal verilerle geleceği bilinçli bir şekilde kurgulamak demektir.

Gelecek Mühendisliği, bir “öngörü” ya da “tahmin” faaliyeti değildir; veriye, sistem düşüncesine, çok disiplinli yaklaşıma ve stratejik planlamaya dayanır. Kısacası:

Fütürizm, “Ne olabilir?” diye sorar.

Gelecek Mühendisliği, “Ne olmalı ve bunu nasıl inşa ederiz?” sorusuna odaklanır.

"Bu vizyonla yetişen bireyler yalnızca iş gücünün değil; aynı zamanda devletlerin, şirketlerin ve toplumların geleceğini şekillendiren ve onları pozitif yönde dönüştüren aktörler olacaktır."

Bu söyleşi vesilesiyle, düşünce dünyamı titizlikle anlamaya çalışan, sorularıyla hem beni hem okuru derinleştiren; pozitif enerjisi ve zarafetiyle bu sohbeti değerli bir paylaşıma dönüştüren kıymetli Funda Akosman hanımefendiye gönülden teşekkür ederim. Bazen bir soru, bir vizyonun kapısını aralar. Bugün o kapıyı birlikte araladık.